17-İSLAM’DA EŞCİNSELLİK

Eşcinselliğin İnşallah kesin çözümü İçin bu linki okuyunuz ve gereken yerlerde paylaşınız: https://www.xn--hakknzaferi-2zb.com/2021/02/escinsellik-hastalgnn-kesin-cozumu.html

Eşcinsellerin belirttiğine göre hemcinsine yönelim aynı normal insanların karşı cinse yöneldiği gibi irade dışı bir şehvetle oluşmaktadır. Bu sebeple doğal olarak kendilerini haklı görmektedirler. Fakat fizyolojilerinin böyle olmasının nedeni nedir, bu kişiler kuantumu ve üzerimizde oyunlar oynayan metafizik varlıkları gözardı ederek yaşamaktadırlar. Bu sorunun asıl sebep ve kesin çözümü hazırlık aşamasındadır. Acil bilgiye ihtiyacı olanlar şimdilik mail yoluyla bize ulaşabilir.

Eşcinsellik hastalık değildir;

1993 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından eşcinsellik, hastalık sınıflandırmasından çıkarılmıştır. Bundan öncesinde eşcinsellik genel olarak bilimsel çevrelerde hastalık; dini çevrelerde ise ahlaksız bir tercih olarak görülüyordu. 20. Yüzyılda eşcinsellik çoğunlukla bir tür akıl hastalığı olarak tanımlanmıştır. Ancak günümüz modern dünyasında eşcinselliği bir hastalık olarak düşünmek pek de mantıklı olmayacaktır çünkü bu durumu ispatlayacak yeterli bilimsel deliller mevcut değildir. Bu nedenle de eşcinselliğin bir hastalık olarak görülmesi ve tıbbi yollarla tedavi edilmesi pek de mümkün gözükmemektedir. Tedavi olarak sadece; Cinsel terapi sürecinde eşcinselliği heteroseksüellikten daha az arzulanır hale getiren ya da eşcinsellikten alınan zevki azaltmaya yönelik olan ve hipnoz altında psikodrama çalışmalarıyla desteklenen teknikler kullanılabilmektedir.

Eşcinsellik hormonel bozukluk değildir:

Her erkekte de  %10 kadınlık hormonu(östrojen), her kadında da %10 erkeklik hormonu(testesteron) vardır. Bu bir gerekliliktir; her iki cinste de  karşı cins hormonuna ihtiyaç vardır, yoksa erkek çok sert kadın çok kırılgan olurdu, erkekte östrojen hormonu olmasaydı avuç içinde bile kıl çıkardı. Yani Allah’ın yaratmasında herhangi bir düzensizlik (haşa) yok aksine her şey olması gereken şekilde yaratılmış. Bazı insanlarda bu %10’luk oran daha fazla olabilir ama bu durum eşcinsel olmayı gerektirmez. Çünkü;

*Östrojenin fazla salgılanması kadını daha da kadınlaştırmaz, tam tersi yumurtlama için gereken ahenk bozulduğundan kısırlık ve beraberindeki sorunlar açığa çıkar.

* Genç kızlarda testosteron böbrek üstü bezinden salgılanarak ergenlik döneminde koltuk altı bölgesi ve apış arasında kıllanma olayını başlatır. Boy büyümesinin tamamlanmasına yardımcı olur. Kadınlarda düşük oranda salgılanan testosteron kadınlarda şehvet duygusunun oluşmasında, kadının cinsel isteğinin artışında rol oynar. Testosteronun kadında normal seviyelerde olması kadınların cinsel ilişkide doyuma ulaşması için önemlidir

*Fazla erkeklik hormonu da erkeği daha fazla erkekleştirmez. Testosteron fazlalığı erkekleri daha agresif hale sokar. Burada kasıt edilen agresiflik ile sadece kavga dövüşe yatkınlık değil; başarı, para, ün kazanma hırsı ve işkolik halde yaşamadır. Erkeklerde östrojen kişinin daha sakin ve toplumsal yaşama daha uyumlu olmasını sağlar. Östrojen düzeyi yeterli ise erkeklerde doğal olarak bulunan matematik zeka östrojenin etkilediği geometrik ve duygusal zeka ile birleşerek erkeğin iş hayatında veya akademik hayatta üstün başarı sağlamasına neden olur.

*Testosteron eksikliği olan erkekler kadınlarla ilişkiye girme isteği duymazlar, cinsel ilişkiye başlamada zorluk çekerler. Ancak testosteronun düşmesi erkeği eşcinsel yapmaz. Görüldüğü gibi her iki cinste de karşı cins hormonlarının belli miktarlarda bulunması şarttır.

*Erkeklerde östrojen fazlalığı kas kitlesinin azalmasına, vücut konturlarının deforme olmasına, memelerin büyümesine, vücut kıllarının incelip azalmasına, sesin incelmesine, testislerin küçülmesine, cinsel isteksizlik ve iktidarsızlığın başlamasına neden olur. Östrojenin fazlalığı erkeklerde göbek ve kalçanın büyümesine, bacakların bir kütük gibi genişlemesine ve lenfödem gelişimine neden olur. Östrojeni fazla olan erkekler daha sevecen, sakin ve anlayışlı olur. Östrojeni yüksek olan erkeklerin cilt rengi bembeyaz olabilir. Transseksüeller kadın görünümüne sahip olabilmek için östrojeni kokteyl halinde hem hap hem de iğne yoluyla belli bir şemaya göre yaptırmaktadırlar ve bu durum erkekte östrojenin neleri değiştirebileceğinin en uç noktasını oluşturur.

*Kadında Testosteron fazlalığının ilk belirtileri yüzde sivilceler çıkması, her iki meme arasında, göbekte, kalça üzerinde ve bacakların üst kısmında sert, siyah ve kalın kılların çıkmasıdır. Hormon problemleri nedeni ile gelişen kıllarda devamlı hormon uyarısı olduğundan epilasyon iyi sonuç vermez. Epilasyon devamlı hormon uyarısı devam ettiği için başarısız olur. Öncelikle testosteron artışının bir endokrinoloji uzmanınca tedavisi gereklidir. Testosteron fazlalığı adet düzensizliğine, kısırlığa ve adetten aşırı kan kaybına neden olur. Testosteronun ileri derecede yükselmesi kadınlarda sesin kalınlaşmasına, vücudun kaslı, yüz hatlarının sert görünmesine neden olur. Testosteron daha da artarsa kadınların saçı dökülür, klitoriste büyüme ve vajinada daralma meydana gelir. Testosteronun yüksek olması bir kadını lezbiyen yapmaz.

*Eşcinselliğin hormonel bir bozukluk olduğu söylemi, eşcinseller üzerine yapılan hormon testleri ile çürütülmüştür. Eşcinselliğin genetik yönü üzerine yapılan çalışmalar ise genetik yöne ilişkin yeterli bilimsel bir sonuç ortaya koyamamıştır. Tek yumurta ikiz çalışmaları bunu göstermektedir. Eşcinsellerin ikizlerinin birçoğunda eşcinsellik görülmemesi bunu açıklamaktadır. Bunun yanı sıra öğrenilebilir ve model alınarak geliştirilebilir bir durum olduğu yaklaşımının doğru olmadığı son yıllarda yapılan yeni çalışmalarla bir kez daha ortaya konulmuştur.

Doğaya aykırıdır;

Canlıların cinsel ilişkiye girmelerinin nedeni üreme ve zevk dürtüsüdür, insanın biyolojik sisteminde 2 cinsiyet mevcuttur, hiçbir insanda 2 cinsiyet (aşağıda göreceğiniz üzere hermafroditlikte de tek cinsel özellik vardır) bir arada bulunamaz, kimse hem doğurtup hem de çocuk doğuramaz. Yani eşcinsellik insan doğasına sistemine aykırıdır. Hiçbir erkek eşcinsel, kadın üreme organına sahip değildir ve çocuk yapamaz. Erkek eşcinseller ilişkilerinde kullandıkları bölge (dışkı atılan bölge) bir üreme organı değildir, kadınların üreme organı gibi işlev göremez, işlevi üremek ya da zevk almak değildir. Tüm bunların yanında Heteroseksüelliğin geni vardır ancak eşcinselliğin geni yoktur. Yani vücudun yapısından tutun yapıtaşlarına kadar aykırı bir durumdur.

*Madem eşcinsellik doğal o zaman neden yapıldığı takdirde, iç organlara kalıcı zararlar veriyor ve (sadece dışkı yollarından girilen ilişkiyle ortaya çıkan) AIDS gibi hala daha tedavisi bulunamamış bulaşıcı ve ölümcül bir hastalığın yayılmasına bulaşmasına katkıda bulunuyor?

*Eşcinsellik doğal ise neden toplumun doğanın düzenini bozmaktadır? İnsanlığın yüzde 10’unun doğal olarak eşcinsel olduğunu söyleyenler eğer dünyanın yüzde 10 u eşcinsel faaliyette bulunsaydı (örneğin evliliklerini o doğrultuda yapsalardı) dünyanın dengesi ne hale gelirdi sorusuna cevap verebiliyorlar mı?

*Velev ki eşcinsellik doğaldır, çünkü evet! İnsan nefsinin (nefsine tapan insanların) kötülükleri, aşırı ve zararlı zevkleri istemesi/sevmesi zaten doğal bir şeydir ama istekleri doğal olan nefsin her istediğinin doğru olmadığı kesindir. Öfkelendiğinde karşındaki adamı öldürmek doğaldır, nefis ister ama doğru değildir, yanlıştır zararlıdır.

Bazıları; hayvanlarında bazılarının eşcinsel yönelime sahip olduğunu yani eşcinselliğin doğal olduğunu söylerler. Cevap: Ona göre bazı hayvanların (domuz gibi) b.k yemesi de doğaldır. Her hayvanın yaptığını doğal diye insanlarda yapsaydı dünyayı b.k götürürdü.1- İnsan hayvan değildir, hayvana doğal olan her şey insana doğal değildir. 2- Zaten İslam; insanı düşünen zeki bir hayvan olmaktan kurtarmak, insanın adam gibi adam olması için vardır.(bakınız; İnsan hayvan farkı)

Hem eşcinsellerin cidden erkeklere temayülü kadınlarınkinden daha fazla olsa, en azından kadın üreme organ ve yapısına sahip olmaları gerekirdi ki bu işi yapanlar; vücudunda erkek organı sistemi ve hormonları olup,  kadınlık namına hiçbir şey olmamasına rağmen kadınlığının daha ağır bastığını iddia eder.(!)

Eşcinselliğin insan vücuduna zararları hakkında uzun bir liste oluşturabilmek mümkün. Gerek tiksinç sorunlar oluşturduğundan gerekte Kitabın konusu olayın mana boyutunu anlamak olduğu için fazla sağlık sorunlarına değinmedik. Fakat bu günahın her haram gibi sağlık açısından zararlı olması ayrı bir hikmetin tezahürüdür.

Eşcinsellik tercih meselesidir;

İnsan neden hemcinsine yönelir?

1-Kadınlar ve erkekler çoğu özellikleriyle dış görünüşleri de dahil birbirlerine benzerler. Cinsellik insanlarda güçlü bir dürtüdür, o kadar ki insan şehvetini iradesiyle şişirirse hayvanlarla bile cinsel ilişkiye girebilir. Bu nedenle bir erkekte başka bir erkeğe cinsel temayül oluşabilir.

2-Kişi, karşı cinsten görmek istediklerini hem cinsinden görüyor olabilir. Örneğin karşı cinsin kendisine acı çektirmesinden baskı kurmasından hoşlanıyor ise bunu daha çok hem cinsinden görüyor ise hem cinsine yönelebilir.

3-Psikolojik olarak insanda(nefislerde) her zevki yaşamak, mümkünse hep zevk almak isteği vardır. Üstteki etkenler göz önüne alındığında çevresel düşünsel faktörlerde göz önüne alınırsa insan cinsel arzusunu hemcinsiyle gidermek isteyebilir. Daha az zevk alıyor olsa da sapkınlığından dolayı kişi bu duruma kayabilir. Çünkü hem insan nefsi az zevk olsa da almak ister, hem de bu tarz sapkınlığı işliyor olmak de nefse hoş gelir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi nefis anlık zevkler ister ve aptaldır. Aptaldır çünkü şu an alacağı zevki ilerde o zevk yüzünden göreceği büyük zararlara tercih eder. Nefsin bu aptallığına akıl ve irade engel olur.

Örneğin porno sektöründeki oyuncular normal ilişkiye dayalı filmlerden bir süre sonra bıkarak biseksüel, eşcinsel ilişkilere yönelik aktivitelerde bulunmaktadırlar. Bir başka örnek, cezaevinde yatan birçok insan başka bir seçenek olmadığı için eşcinselliğe kaymaktadır; cezaevinden çıkar çıkmaz bu davranışları kaybolur. Böyle bir yönelişin kolaylıkla uygulanabilmesi olgusu cinsel yönelişin doğal ve tamamen biyolojik olmadığını kanıtlamaktadır.

Görüldüğü gibi eşcinsellik bir hastalık, hormonel, genetik bir bozukluk ya da başka bir şey değildir. Eşcinselliğin ve günümüzde yaygınlaşmasının nedeni; kültürel sapkınlık sonucu oluşan nefisperestliktir.

Eşçinsellikten alınan zevk, normal ilişkiyle de fazlasıyla sağlanır. Ama nefsiyle hareket eden bir insan az bir zevk için sırf sapkınlığından eşcinsellik yapar.

Böyle insanlar kendilerini iradeleriyle bu duruma iter. Çünkü hormonların bir kısmı irademiz dışında faaliyet gösterirken bir kısmının salgılanması için kendi irademizle düşünsel bir etki oluşturmamız gerekir, bu etkiden kendi irademizle yöneldiğimiz(iyi veya kötü) algıdan sonra gerekli hormonlar salgılanır. Ve sonuç olarak siz algınıza göre zevk alır, acı çeker, korku duyar, duygulanırsınız. Örneğin ben şu an aklıma acılı urfa getirsem ve algılarımı açarak kendi irademle bu algıdan etkilenmeyi aktifleştirsem vücudum algılayışıma göre gerekli hormonları salgılayacaktır, acılı urfa yı; iyi, nefsime hoş şekilde algıladım ve şu an ona karşı istek, ağzımda sulanma vs oldu. Eğer acılı urfayı irademle iğrenç olarak algılarsam midem bulanır, tiksinirim vs. Duygulanma olaylarında da bu böyledir. Çevremizdeki olaylardan (çok uç olaylar değilse) nasıl etkilenmek istersek o yönde hormon salgılarız. Bir olay çok uç bir olay değilse bazısı o olaya gülerken bazısı üzülebilir. İşte nefsine uyan bir kimse hemcinsine cinsel gözle bakarak pozitif yönde etkilenmek isteyerek hormonlarını aktif edebilir, karşı cinse karşı kullanacağı hormonları hemcinsine karşı kullanabilir. Yani 1.içimde doğamda objeye karşı etkilenme potansiyeli var. 2. kendi isteğime göre o objeden olumlu ya da olumsuz etkileniyorum. Ona göre vücudum hormon salgılıyor. Sonuç olarak bu durum; iradeyle nefsi kötüye yönlendirmektir. Daha önce dediğimiz gibi; her şeyin başı irade.

İnsanlar kendilerini iradeleriyle yönlendirip geliştirebilir ve aynı olgulara farklı tepkiler verebilirler. Örneğin alkolün vücuda hiçbir yararı yoktur, insan doğasına aykırıdır. Ama doğal yaşayan bir insan içki koklatılınca tiksindiği gibi, kendisini içkiye alıştırmış içkiyi sevmiş bir şahsa içki koklattırıldığında zevk alabilir. İşte bir deneyde de eşcinsellere kadınlara ve erkeklere erkek cinsel kokuları koklattırılıyor neticede kadınların ve eşcinsellerin aynı duygusal ve hormonal tepkiyi verdikleri, kadın kokusuna ise eşcinsellerin erkeklere oranla daha az pozitif tepki verdikleri gözleniyor. Bu durum eşcinsellerin kendilerini erkeklere yöneltip, yönelme bakımından daha etkin olmaları gereken kadınlara yönelmekten kendilerini çektiklerini gösterir.

Daha öncede dediğimiz gibi; insanın içinde hem iyiye hem kötüye yönelim her zaman vardır. Zaten bu durum imtihanın gereğidir. Bu tarz kötüye yönelim isteği (nefis) herkeste vardır, bu bir hastalık değil insanın doğal yapısıdır ama bu doğal işleyişi kişi fıtratına ters kullanırsa vücuduna ve ruhuna aykırı hareket ederse vücudu ve ruhu için zararlı olur. İşte Allah (c.c.) zaten bizden iyiye yönelmemizi, içimizde bulunan kötüye eğilim dürtüsünü yok etmemizi ya da (daha önce anlattığımız gibi) doğru şekilde kullanmamızı istemiştir. Nefsine değil kendisine (c.c.) tapılmasını istemiş, kötü geni değil iyi geni aktifleştirmemizi istemiştir. Nasıl ki içki insan doğasına aykırıdır, insanın içkiye ihtiyacı yoktur, aksine insana zarar verir ama nefisperest insan zevk almak için içki içer, eşcinsellikte ihtiyaç değildir, gerek yoktur zararı vardır ama insan zevk almak için eşcinsellik yapar.

Yani ısrarla eşcinselliğin bir hastalık zorunlu bir yönelim olduğunu söyleyenler zaten kendi ağızlarıyla zevklerine nefislerine yöneldiklerini nefislerinin kölesi olduklarını (zorunlu yöneliyorlarsa kölesi olmuşlardır) itiraf etmişlerdir. Bazı eşcinsellerde diyor ki: cinsel ilişki üremek ve zevk almak içindir, biz sadece zevk almak için ilişkiye giriyoruz. Demek ki zevklerine/nefislerine tapıyorlar, yaşam felsefelerinin temelini nefisleri oluşturuyor.

İşte eşcinsellerde farklı bir nedenden dolayı insana bahşedilmiş olan karşı cins hormonunu yanlış yönde kullanıp nefsine oradan bir pay bir sapkınlık çıkarmışlardır. Daha önceki konularda duyguları kullanmamayı değil doğru şekilde kullanmayı irdelemiştik. İşte eşcinsellerde, yanlış duygulanmayla nefsine göre iş yapan diğer nefisperestler gibi, doğalarındaki bu sistemi nefislerine göre yanlış şekilde kullanmışlardır.

Şems-7 – Herbir nefse ve onu düzenleyene, 8-9 – Ona hem kötülüğü, hem de ondan sakınma yolunu ilham edene yemin olsun ki: nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran felaha erer.

Eşcinselliğin artmasındaki en önemli etkenlerden biri de kültürel sapkınlıktır;

İnsanoğlu kendisini serbest bıraktığında kötü yola girecek şekilde yaratılmıştır, yani yüzmeye çalışmazsa batacak şekilde. Çünkü nefis kötülüğü ister. O nedenle insanları kötü yola sürüklemek kolaydır, toplumda çok yaygın görülen zevkli ama kötü bir durum o nedenle birçok insanı kendisine çeker. Kötü arkadaş, kötü çevre etkeninin bu kadar etkili olmasının nedeni budur. Kötü çevresi olan insan zarar görme tehlikesi yoksa o çevreye katılır ve kötülük işlemeye başlar.

Bağırsak paraziti anüs kaşıntısı yapıyor, bu parazit yüzünden cinsel tercihi bozulan birçok vaka var. Kişi anüs kaşıntısı ve toplumda yaygınlaşan eşcinsellik furyası yüzünden kendisini eşcinsel sanıyor ve o pisliğe atıyor.

“Scientific American Mind” isimli ünlü bilim dergisi Nisan 2010 sayısında eşcinselliğin en yaygın türü olan transseksüelliğin kültürel öğrenme ile oluştuğunu yayınladı. Bugün medya, eşcinselliği bir “cinsel tercih” gibi gören dünya görüşünü yaygınlaştırarak ağır bir toplumsal yükümlülük üstleniyor. Hemen her gün eşcinsel karakterlerle karşılaşmak toplumda olağan hale geldi. Telkinin dozu günden güne artırılarak, bu görüş insanlara benimsetilmeye çalışılıyor. Özellikle televizyon programlarında ve dizi filmlerde eşcinsel karakterlere yer vererek, eşcinsel taklitleri yapılarak, yemek programlarında erkek ve kadınların yanı sıra bir de eşcinsel yarışmacı seçilerek topluma 3. cins telkini verilmeye devam ediliyor.

DEVAMI HAZIRLIK AŞAMASINDADIR

Scroll to Top