Alttaki yazının görsel delillerini üstteki videoda görebilirsiniz.
Merhaba youtubdaki sığ bilgilerle dolu videolardan bıkıpta yokmu bize şöyle doyurucu, bol ve gerçek bilgilerle dolu bir video diye aranıp duran arkadaşlar. youtubda bugüne kadar yecüc mecüc ile ilgili onlarca videoya denk geldim ve izledim, adam öyle cafcaflı bir kapakta hazırlamış ki diyorum işte kesin bu videonun içinde sağlam bilgiler var. ama her seferinde yecüc mecüc ile ilgili yazılı kaynakları bile koymaktan aciz sadece kulaktan dolma bilgileri anlatan videolar çıktı. bende artık bu konuda yılların bilgi birikimi ve bıkkınlığı ile inşallah son noktayı koyacak bir video hazırlamaya karar verdim. iddia ediyorum ki bu videodan sonra bu konu ile ilgili başka bir şey izlemenize ve araştırmanıza inşallah gerek kalmayacak diyerek değerli vaktinizi de çalmadan direk konuya geçiyorum.
Bazı İslam alimleri ve çoğunlukla Yahudiler yecüc mecüc ün bir insan ırkı olduğunu iddia etmişlerdir. bu konuda onların anlattıklarına ve gereksiz ayrıntılara girmicem çünkü heryerde zaten yazıyor. fakat bu yorumların bilgi yetersizliğinden dolayı çıktığını düşünüyorum çünkü;
“Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün sedleri açılıp her tepeden dünyaya akın etmeye başladıkları, doğru vâdin vaktinin yaklaştığı sırada, işte o zaman, kâfirlerin gözleri birden donakalır. ‘Eyvah, bizlere! Biz bundan tam bir gaflet içinde idik, daha doğrusu kendimize zulmettik!’ diyecekler.”(Enbiya, 21/96-97)
Kur’an’da ve hadislerde yecüc mecüc’ün insan dışı bir varlık olduğu çok açık anlaşılıyor, çünkü insanlar gibi normal yollardan değilde tepelerin dağların üstünden gelecekleri hem de bütün dağlardan tepelerden aşarak hem de Akın Akın dünyayı kaplayacak yaratıklar olduğu, ondan sonra İnsanların bu varlıklardan tam bir gaflet içinde olduğu yani hiç böyle bir şeyle karşılaşacaklarını düşünmeyip, böyle bir şeye ihtimal bile vermediklerini, çünkü daha önce insanlığın ne duyduğu ne de gördüğü bir şeye benzemediğini ifade edeceklerdir. demek ki bu bir ülkenin veya bir milletin dünyayı İstilası değildir. çünkü ortada insan dışı bir yayılma ve bu olayla karşılaşan insanlarında olağandışı bir tepkisi vardır. bunun yanında bu varlıkların bir setti aşıp gelmesi gene onların insan olmadığını göstermektedir. çünkü bugün dünyada insanların aşamadığı hiçbir set yoktur. zaten bu varlıkları bildiğimiz setleri bırakın dağlar tepeler bile tutamıyor ve tepelerin üzerinden bile aşarak dünyaya akın ediyorlar. aynı şekilde hadislerde de yecücünün yüce yani dev yaratıklar mecüc’ün ise minik ufak yaratıklar olduğu bize aktarılmış. demek ki bu varlıklar insan değil. yani ilk olarak yecüc mecüc yahudi kaynaklarının belirttiği gibi yahudilerin baş düşmanı olan türkler değil ya da arap kaynaklarının belirttiği gibi arapların baş düşmanları olan Moğollar değildi. Yecüc mecüc tüm İnsanlığın baş düşmanı olacaktır.
Enbiya Suresi 96-98. ayetlerde söz konusu kavmin yeryüzünü işgale geleceğini haber verilmesi de tehlikenin dünyamızı da ilgilendirdiğini ortaya koyuyor.
Gene bir kısım insanlar bu varlıkların anlatımını soyut ve temsili yani bizim anladığımız gibi bir şey olmadığını bile iddia etmiştir. Şeytanın varlığını bile soyut vicdani veya virüs olduğunu iddia eden bu cahil zihniyeti kale bile almak istemiyorum. Çünkü zaten kuantum fiziği bile tek başına bizim soyut zannettiğimiz her şeyin diğer boyutlarda var olduğunu kanıtlamıştır. Bunun yanında zaten yecüc mecüc’e ait deliller bugün bile elimizde mevcuttur. mevcuttur çünkü bu varlıklar bildiğiniz üzere daha önce de hz. zülkarneyn döneminde dünyada yaşamışlardı. şimdi bu bölümde bu varlıkların tam olarak ne olduklarını tüm somut delillerle birlikte açıklayacağız ve tüm bu somut delillerin birbiriyle uyumlu olduğunu gördüğünüzde imanınızda artacaktır. zaten bu videonun tek yapılma sebebi inancımızı güçlendirmek. çünkü ne kadar bilsek ve inansak da her türlü yecüc mecüc İstilası başladığında hepimiz şaşıracağız ve bu ayet gerçekleşecek. çünkü bu varlıkların neye benzediğini az buçuk ispat edip göstersek de daha önce kanlı canlı onları görmemiştik ve çok kalabalık olacakları için ne kadar öldürülebilir olsalar da insanların sayısı onlara karşı çok az olacağından yok edilene kadar dünyayı istila edeceklerdir. bu durum ülkeler tedbir alsa bile kaçınılmazdır. yani aslında bu videoda sadece merakımız tam manasıyla giderilmiş ve İnancımız artmış olacaktır. onun dışında bu bilgilerin ve bu bilgilerle daha fazla uğraşmanın başka bir faydası aslında yoktur.
yecüc ve mecüc ün boyut varlıkları yani Bizim kültürümüzde cin batı kültüründe ise hayalet veya uzaylı olarak bilinen varlıklarla bağlantılı olduğu %100 kesindir. bunun Somut delillerine değinecek olursak;
Hazreti zülkarneynin yaptığı set Demir ve bakırdan oluşan yani manyetik bir settir.
Kehf suresi-96- “Bana demir kütleleri getirin!” Zülkarneyn iki dağın arasını demir kütleleriyle doldurtup dağlarla aynı seviyeye getirince: “Şimdi ateş yakın ve körükleyin!” dedi. Demir yığınlarını kor ateş hâline getirince de: “Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim” dedi.
Demir ve bakırın sertlikten ziyade yani maddi bir engel olmaktan ziyade manyetik bir etki oluşturduğu daha ağır basmaktadır. çünkü her ne kadar büyük olsa bile bu Demir Bakır settin maddi varlıklar tarafından aşılamayacak kadar büyük olması imkansızdır. zaten böyle bir setin dünyada kalabalık bir insan ırkını sürekli olarak engelliyor olmasını bırakın, setin kendisi bile yoktur, insanlar bu seti aramakta ve bulamamaktadır. yani kimsenin göremediği ve bulamadığı bir setin dünyadaki en kalabalık insan ırkını engelliyor olması gibi bir şey bu dünyada gördüğünüz üzere yoktur ve hiçbir açıdan mantıklı da değildir. bunun yanında sadece Demir değil üzerine birde bakır dökülmesi bunun maddi sertlikten çok manyetik etkisini arttırma amacıyla yapıldığını göstermektedir.
Hatırlarsanız Elektrik ve manyetizmanın zaten başka boyuttan etkiler olduğunu bilim adamlarının elektrik ve manyetizma konularını kuantum fiziği ile açıklayabildiğini, hatta bilim adamlarının da bu olguları başka boyutlardaki olayların bizim boyutumuza yansıması olduğunu, Bizim de vücudumuzun ruhsal durumuna göre bir manyetizmasının bulunduğunu bu vücut manyetizmasının dengeli olmak zorunda olduğunu, bu manyetizma durumuna kimi kültürlerde aura veya çakra dinimizde ise letaifler dendiğini, bunların dengeli olmasıyla vücut manyetizmamızın dengeli olduğunu ve bu manyetizmanın günahlarla yani negatif beyin kimyasalları ile bozulduğunu, manyetizmamız negatif beyin kimyasalları ile bozulduğunda ise negatif boyut varlıklarının saldırılarına açık Hale gelebildiğimizi, ardından günah makinesi olan insanların negatif beyin kimyasalları ile sürekli negatif atom altı enerjiler ürettiği için bu varlıklarla dost olduğunu ve desteklendiğini, sürekli günah işlemek istemeyen ve tövbe de etmeyen yani İki arada kalmış insanların ise bu varlıklar tarafından psikolojilerinin bozulabildiğini zaten psikolojik rahatsızlıklarında bilimsel olarak tamamen ruhsal ve manyetik etkilerle açıklanabildiğini anlatmış ve delillerini göstermiştik.
Gene önceki bölümlerimizden hatırlarsanız aynı elektrik ve manyetizma gibi ateşten yani fotondan yaratıldıkları için farklı boyutta olduğunu ispatladığımız cin ve uzaylıların aslında aynı olduğunu ve bu varlıkların farklı bir boyutta yaşadıklarını ve manyetik bir etki oluşursa ancak belli bir süre bizim boyutumuza geçebildiklerini, hatta bizim boyutumuzdayken veya kendi boyutlarında iken öldüklerinde ateş yapıtaşından varoldukları için kükürte dönüşüp yok olduklarını dünyanın bir çok yerinden deliller göstererek anlatmıştık. yani dumansız ateş diye tabir edilen fotonlardan yaratılmış cinler aynı elektrik ve manyetizma gibi atomaltı boyutta varlıklarını sürdürmekteydiler.
İşte bu sebeple Demir Bakır ve manyetizma hep boyut varlıkları ile ilgili konularda karşımıza çıkmaktadır.
En basitinden önceki bölümlerde boyut varlıkları olan cinler yani uzaylılarla direk bağlantılı olduğun açıklamaya çalıştığımız büyük piramitin içindeki bakırdan kapıyı duymuşsunuzdur. hz süleyman bölümünde kuranda geçen inşaatçı cinleri, bu bilinmeyen anlaşılamayan antik inşaatların; antik tarihteki putperest dinlerde tanrıların yani dinimizde cinlerin teknolojisi ile yapıldığını anlatacağız. gene büyük piramitin asıl amacının elektrik ve manyetizma ile ilgili olduğunu, piramitin mezar olduğu iddialarının saçmalıktan ibaret olduğunu anlatacağız. işte piramitin içinde bulunan ve bilim adamlarının sebebini ne olduğunu anlayamadığı bakır kapının boyut varlıkları ile bir bağlantısı olduğu açıktır.
gene bizim kültürümüzde nazardan ve boyut varlıklarından korunmak için kurşun dökme olayını bilirsiniz. gene antik tarih tanrılarının, manyetik etkisi en büyük olan altın elementini ne kadar çok sevdiğini hatta bugünde yer üstündeki altınların masonlar tarafından kontrol edildiğini yer altındaki altın ve definelerinde cinler tarafından sahiplenmeye çalışıldığını hepimiz biliyoruz. piramitin tepesinde de ilk yapıldığında altın vardı.
Son olarak kuranda geçen set konusunda İskender Türe şöyle bir açıklama getirmiştir: ‘Sedd/südd kelimesinin engel, baraj, dağ siyah bulut manalarına geldiği ve müfessirlerin ‘seddeyn’ kelimesine ‘iki dağ’ manası verdikleri biliniyor. Oysa, esas itibariyle ‘sedd’ kelimesi dağ anlamına kullanılmamakta ve herhangi bir şeye engel olan her şey için ‘sedd’ denilebilmektedir.‘ siyah bulutta günümüz bilim literatüründe nebula diye geçiyor ve uzayda bulunan bir şey.
gene zülkarneyn ayetinde geçen ‘sebep’ kelimesinin Kurân da başka nerelerde geçtiğine baktık ve gördük ki; ‘sebep’ kelimesi kuranda sadece 9 yerde geçiyor. Bunların 4’ü yecüc mecücü engelleyen Zülkarneyn ayetlerinde. Diğerleri de şaşırtıcı şekilde göğe çıkmaya yarayan vasıta anlamında kullanılmış.’ özetle bu bilgilerden de setin uzaya etki ederek bir şeyi engelleyen engelleyen bir set olduğu manası çıkmakta.
Evet bu manyetik set konusuyla yecüc ve mecücün boyut varlıkları ile bağlantılı olduğunu göstermeye çalıştık. bu aşamadan sonra bu varlıklara direk boyut varlıkları diyemiyorum çünkü tam olarak cinlerin özelliklerine de sahip değiller. en başında eğer bu varlıklar cin olsaydı kuranda yecüc mecüc diye ayrı bir kelime kullanmaz direk cin oldukları yazardı.
Fakat cin olmamakla birlikte bu varlıkların cinlere çok benzer özellikleri olduğu anlatılmış. bildiğimiz üzere kuranda cinlerin dumansız ateşten yaratıldıkları yazmaktadır. aynı şekilde
yecüc mecüc kelimelerinin arapçada; “ateş, alevlenip durulmak; su, tuzlu ve acı olmak; düşmana saldırmak, hızlı koşmak” anlamlarındaki “ecc”, “ak kor haline gelmiş ateş, parlak nesne” mânasına gelen “evc” yahut “yayılmak, etrafa dağılmak” anlamındaki “ycc” ve “mcc” köklerinden türediğini, ayrıca “hızlı hareket eden, etrafa yayılan; ateş gibi yakıp yok eden kimse veya topluluk” mânaları bulunmaktadır.
yani görüldüğü üzere kelimelerin manalarından cinlere yani boyut varlıklarına benzer özelliklerinin bulunduğu aşikardır.
ve gene daha önce açıkladığımız üzere dünyada ve en azından samanyolu galaksisinde iradeli ve imtihana tabi olan sadece iki tür varlık vardı. birisi insan diğeride cinlerdi. bildiğimiz diğer insan dışı varlıkların da aslında cinlerle aynı olduğunu delilleriyle göstermiştik. zaten başka bir varlık olsaydı kuranda yazardı çünkü kuran bu dünya ve birbirine ulaşabilme ihtimali olan galakside beraber yaşayan varlıkların arasındaki ilişkileri düzenleme amacıylada gelmiştir. yani bu galakside sadece imtihana tabi insan dışı varlıklar olarak birtek cinler var. e peki bu yecüc mecüc ne insan ne de cin ise, o zaman bu varlıklar ne?
cevabın antik tarihten günümüze bir çok delilini bulduğum insan cin melezi yaratıklar olduğunu düşünüyorum. birazdan bir çok delilini göreceğiniz üzere bu melez yaratıklar genelde dev ve cüce şeklindedir.
aynı şekilde hadisi şerifte de yecücle mecücün şekil olarak dev ve cüce şeklinde iki türü olduğu anlatılmış. bu hadisi şerifte dev olanlar bir ağaç boyunda cüce olanlar ise kulaklarını kendine yorgan yapıp yatabilen varlıkları şeklinde tasvir edilmişler.
Huzeyfe rivayet etmiştir ki: Resulullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: “Ye’cuc bir ümmettir. Me’cuc da bir ümmettir. Her bir ümmet, dört yüz bin ümmettir. Onlardan bir adam, sulbünden eli silahlı tam bin erkek görmeden ölmez.” Dedim ki: “Ey Allah’ın Resulü! Onları bize anlatır mısın?” Dedi ki: “Onlar üç sınıftır. Onların bir sınıfı ‘erz’ gibidir.” Soruldu ki: “Erz ne demektir?” Resulullah(s.a.v.) dedi ki: “O, Şam’da bir ağaçtır ki o ağacın uzunluğu yüz yirmi arşındır(12 arşın mı?). Göğe doğru yükselir.” buyurdu ve ondan sonra Peygamber(s.a.v.), şunu ilave etti: “İşte bunlara ne dağ dayanır ve ne de demir. Onların ikinci sınıfı da kulaklarının birini serer, ötekini de kendisine yorgan yapıp öyle yatar. Fil, yabani hayvan, deve ve domuz ne görürlerse yerler. Onlardan birisi öldüğünde de onu yerler. Onların bir ucu Şam’da, bir ucu Horasan’da olacaktır. Doğu nehirlerinin tümünü ve Taberiye gölünü de içeceklerdir.” Rudani, C.5, H.no: 9931, s.372
– Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) “Birer, ikişer karış boyundadırlar, en uzunları üçer karıştır…” [Râzî, a.g.e, 15/257)- Kurtubî, El-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 11/51–59, Dâru’l-Hadis, Kahire–2002. hadisiyle onların kısa boylu olduklarına işaret etmiştir. “Bir iki karış boylu” ifadesi kısa boylu anlamına gelen bir teşbihtir.
Bazı rivayetlerde bunlar geniş yüzlü, kırmızı tenli, küçük gözlü, basık burunlu diye nitelendirilir.
Hatırlarsanız boyut varlıklarının insanlarla tarih boyunca cinsel ilişkide bulunabildiklerini anlatmış ve antik tarihten günümüze bu konuda birçok delil göstermiştik. hatta gösterdiğimiz zeka sahibi olan cesetlerinde insan uzaylı melezi varlıklar olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu da göstermiştik. bunların sayısı çok fazlaydı hatta bir kısmı antik dönemde yarı Tanrı olarak görüldükleri için mumyalanmış şekilde bulunmuşlardı. bilim adamları kısmen insana benzeyen ama tamda insan olmamakla birlikte zeka sahibi olduğunu ispat ettikleri bu yaratıkların ne olduğunu nasıl varolduklarını bir türlü çözememiştir. en son bazıları bu varlıkların insan ama mutant olduklarını çünkü genlerinin insan geninden sadece yüzde 2 farklı olduğunu açıklamışlardı. fakat ne hikmetse mutasyonlar her zaman hastalıklı sakat canlılar oluştururken bu mutasyonlar sadece uzaylıya benzeyen ve bir sakatlıkları görülmeyen canlılar oluşturmuştur.
bunun yanında antik çok tanrılı dinlerin hepsinde yarı tanrılar vardı ve bu tanrıların hepsi tanrı ve insan melezi yaratıklardı. pek çoğunuz yarı tanrılarla ilgili holywood filmlerinide izlediniz biliyorsunuz. bu yarı tanrıların genellikle babası bir tanrı, annesi ise insan kadınları oluyordu. bu fenomen büyük tufan döneminde tüm dünyada yaygın bugünde mitolojilerle bildiğimiz bir fenomendi.
cinler ya da diğer adıyla uzaylılar insanlarla nasıl evlenebilir bu fiziksel ve biyolojik olarak nasıl mümkün diye soruyorsanız onu da anlattık arkadaşlar, şöyle ki; bir kere zaten insanı vareden atomların içinin tamamen boşluk olduğunu bu açıdan fiziksel olarak bizim boyutumuzun ve görüntümüzün bir yanılsama olduğunu. zaten gerçek maddeyi ve kütleyi oluşturan atom çekirdeğinin atoma oranının futbol sahası içindeki bir misket büyüklüğünde olduğunu, ateşten yani fotondan yani atomaltı parçalardan yaratılmış cinlerinde aslında bu minicik olan atom çekirdeği tarzında atomaltı parçalardan oluştuğunu, bu açıdan cinlerin maddesel olarak; çok küçük, diğer boyutta ve görünmez olmasına rağmen aslında aynı kütleye ağırlığa sahip olduğumuzu, bizim sadece boşluklarımızın fazla ve atomik formda olduğumuz için cinlere göre çok büyük göründüğümüzü, zaten cinlerin bu yüzden manyetizmamız bozulduğunda içimizden yani atomların boşluklarından geçebildiklerini, boyut varlıklarının varolabileceğine dair bilim adamlarının görüşlerini ve tüm bunları bilimsel delileri ile 2. bölümümüzde herkesin anlayacağı şekilde anlattık arkadaşlar.
işte aynı kütleye sahip olduğumuz atomaltı formdaki bu cinler gereken şartlar oluştuğunda atomik forma geçtiklerinde bizim gibi bir bedene sahip görünebiliyolar ve insanlarla birlikte biyolojik ihtiyaçlarını karşılayabiliyordı.
bunun günümüzdeki delilleri de çok fazladır. Antik tanrıların şeytan diye anılmaya başlandığı semavi dinlerin yaygınlaştığı dönemde şeytanla kadınların cinsel ilişkiye girdiğine dair tüm kültürlerde anlatımlar mevcuttur. hatta mahkeme kayıtları bile vardır. günümüzde de farklı kültürlerde musallat fenomenleri yaşanmış bunlar filme çekilmiş ve boyut varlıklarının veya kötü ruhların çoğu kez kadınlara musallat olduğu görülmüştür. aynı şekilde özellikle Amerika kıtasında uzaylılar tarafından kadınların kaçırılması ve bu kadınların hamile kaldıktan sonra tekrar kaçırılıp bebeklerinin alınması çok yaygın bir durumdur. bu konuda birçok belgesel bile var. hatta meşhur x-files dizisinde bu konuyu ayrıntılı şekilde anlatıyorlar. konusu açılmışken günümüzdeki hemen hemen her diziden daha kaliteli olan bu diziyi de izlemenizi ısrarla tavsiye ederim arkadaşlar. gene İslam alimleri yıllardan beri var olan bu cinlerle evlilik konusunun varlığını hiçbir zaman reddetmemiş sadece bu evliliği yapmak doğru mu değil mi onu tartışmışlardır. gene günümüzde dürüstlükleri ispatlanmış birçok paranormal şifacı da ülkemizde ve diğer ülkelerde insanların cinlerle evliliğine şahit olmuş ve hemen hepsi bu konuyu anlatmış teyit etmişlerdir. aynı şekilde Kur’an ve tevratta bile bu konu ile ilgili ayetlerin var olduğunu daha önce göstermiştik.
Gene bu durum yecüc mecücün insan soyundan olduğunu anlatan hadisle de çelişmemektedir.
– Hadislerde bildirildiğine göre, “Hz. Adem’in soyundan gelmektedirler.” [Bkz. Kıyamet Alametleri, Müellif: Muhammed B. Resul Al-Hüseyni, Mütercim: Naim Erdoğan, Genişletilmiş 8. baskı, Pamuk Yayıncılık, s. 248]
En nihayetinde bu varlıklarla evlenildiğine dair anlatımlar’ın tüm kültürlerde ve tarihin her döneminde aynı şekilde var olması bile tek başına bu konunun gerçekliğinin ispatıdır bu ilişkilerden doğan varlıkların da dev veya cüce şeklinde olduklarını daha önce göstermiştik. hatta dev şeklinde olan varlıkların yarı tanrılar oldukları için antik dönemlerde Tanrı veya tanrıların varisi olarak görüldüklerini, antik dönemdeki tüm kültürlerde devlerin var olduğunu ve bu devlerle ilgili antik kayıtların yanı sıra somut delilleri ve bu dev iskeletlerinin araştırılması sonucu gene bu devlerinde mutant olduklarının bilim adamları tarafından belirtildiğini, normalde insanlarda görülen giantizm yani devlik hastalığında insanların sakat olduklarını ve uzun yaşamadıklarını fakat buna rağmen bu antik dönem devlerinin normal ve sağlıklı bir şekilde yaşadıklarını, o sebeple bilim adamlarının bunlara mutant dediğini devlerle ilgili 8. bölümümüzde anlatmıştık. cüce olan varlıklarla ilgili ise daha önce gösterdiğimiz mumya ve cesetlerin yanı sıra bugün bile farklı yerlerde bu cüce varlıklara dair canlı görüntüler bile kameralara yansımaktadır. belki manyetik delikten bugün sadece birkaç küçük melez canlı çıkabilmiştir. en nihayetinde bu genelde Dev ve cüce şeklinde olan canlılar antik dönemde bizim yani insanların boyutunda da rahatça takılabilirken daha sonra zülkarneyn Seddi ile bu canlılar diğer boyutta hapsedilmişlerdir. zaten bu canlıların hibrit melez oldukları için hem insanların hem de cinlerin boyutuyla alakaları vardır. ve az önce anlattığımız üzere başka boyutla ilgili olan zülkarneyn setti başka boyutlardan canlıları engelleyen bir settir. bu engellenen canlılar bizzat cinler olmadığına göre iki boyut arasında kalmış melez canlılar olma ihtimalleri bana göre daha yüksektir. Her iki boyutla bağlantılı olan bu canlılar zülkarneyn setti yüzünden diğer boyuta kısılı kalmakta ve insanların boyutuna bugün ulaşamamaktadırlar. ya da iki boyut arasında bir yerde kısılı kaldılar o kadarını bilemiyoruz. en nihayetinde bizimde boyutumuzda yaşama imkanları var ve nimetlerle dolu olan bizim boyutumuza geçmeyi çok istiyor olmaları normal. bu boyutsal geçişi engelleyen set bir şekilde yok olduğunda ise binlerce yıldır üreyerek çoğalmış olan bu canlılar her tepeden dünyaya Akın ederek anlatılan kehanetlere sebep olacaklardır. ilk başta da belirttiğim gibi bu bilgileri bilmemiz yaşanacaklara engel olmayacak. fakat hadisi şeriflerden anladığım kadarıyla yecüc mecüce karşı savunma şeklinde savaşmak bizi hayatta tutacaktır. onlara taarruz şeklinde savaşmak kendimizi öldürtmek olacaktır. bu çıkarımları yaptığım hadisi şerifleride gerçekkaynak sitemizde paylaştık alttaki linkten yazıya ulaşıp okuyabiliriz. en nihayetinde bu bilgileri paylaşmaktan asıl amacım dünyanın kara kutusu belgesel serisine dikkatinizi çekmek ve belgeseldeki bilgilerin bugün bizi sömürü düzenini kuran ve yönetenlere karşı güçlü olmamızı sağlamasıdır. bir sonraki konumuzda görüşmek üzere gerçeklerle kalın güçlü ve mutlu kalın arkadaşlar.
*-*-*
Yecüc mecüc ile ilgili diğer önemli hadisler
Huzeyfetu’bnu Esid el-Ğıfârî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Bizler (kıyâmet hakkında) müzakere eder halde iken Nebî (s.a.v.), âniden üzerimize çıkageldi ve, “Neyi müzakere ediyorsunuz?” diye sordu.
Orada bulunan sahâbe, “Kıyâmeti müzakere ediyoruz” dediler.
Rasûlullah (s.a.v.), “Sizler daha evvel ‘on alamet’i müşahede etmedikçe asla kıyâmet kopmayacaktır.” buyurdu. Ve şunları zikretti: ‘Duhan, Deccal, Dabbetu’l-Arz, Güneş’in batıdan doğması, İsa’nın dönüşü, Ye’cûc ve Me’cûc’ün çıkması, biri doğuda, biri batıda, biri de Arap Yarımadası’nda olmak üzere üç husuf yani arzın çökmesi. Bu alâmetlerin sonuncusu ise Yemen’den çıkıp da, insanları toplantı yerlerine doğru önüne katarak süren bir ateştir.” [Müslim, Sahih, C. 8, s. 434, H. no: 2901]
Ebu Said el-Hudrî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: ”Ye’cûc ve Me’cûc seddi açılacak ve Allah Teala’nın; ‘Onlar her tepeden hızla inecekler’ ayetinde buyurduğu gibi, onlar çıkıp yeryüzünü istila edecekler. Müslümanlar da onlardan dolayı yerlerini bırakıp geri çekilecekler. Hatta, kalan Müslümanlar şehirlerine ve kurâlarına (köylerine sığınmış) olacak ve mevâşî (deve, sığır, koyun ve keçi) sürülerini yanlarında barındıracaklar (mer’aya gönderemeyecekler). Ye’cûc ve Me’cûc (öncüleri) nehire uğrayıp yatağında hiç bir şey kalmayacak şekilde suyunu içip tüketecekler. Onların arkasından gelen geridekiler oraya uğrayacaklar ve sözcüleri: ‘Şüphesiz bu yerde önceden su vardı’, diyecekler. Onlar yeryüzüne hâkim olacaklar. Sonra sözcüleri: ‘Şu insanlar, yeryüzü halkıdır, işlerini bitirdik. Andolsun ki şimdi gök halkı ile savaşacağız’, diyecek. Hatta onlardan biri harbesini (kısa mızrağını) göğe doğru fırlatacak ve harbesi kana bulanmış olarak dönecektir. Bunun üzerine onlar, ‘Biz gök halkını da şüphesiz öldürdük’, diyecekler.
“Onlar bu durumdayken, Allah âniden deve kuşu sürüsüne benzer hayvanlar gönderecek ve bu hayvanlar onları boyunlarından yakalayacak ve onlar, çekirge sürüsünün ölümü gibi ölüp; birbirinin üstüne yığılıp kalacaklar. Sabahleyin, Müslümanlar onların ses-sedasını işitmeyecekler. Bunun üzerine Müslümanlar, ‘Kim canını feda edip onların ne yaptığına bakacak?’ diyecekler. Bu defa Müslümanlar’dan kendisini, Ye’cûc ve Me’cûc’e öldürtmeye hazırlamış durumda olan birisi, (sığındığı yerden) inecek ve Ye’cûc ile Me’cûc gürûhunu ölmüş olarak bulacak.
“Sonra da Müslümanlara şöyle seslenecek: ‘Dikkat ediniz! Sizleri müjdeliyorum. Düşmanlarınız ölmüşlerdir.’ Bu haberi duyan Müslümanlar da, (sığındıkları yerlerden) dışarı çıkacaklar ve küçükbaş, büyükbaş hayvanlarını salıverecekler… “ [Sünen-i İbn-i Mâce, C. 10, s.341, H. no: 4079]
Ebu Sa’id (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “… Allah Teala (Adem’e); ‘Her bin kişiden, dokuz yüz doksan dokuzu (Cehenneme gidecek)’ diye buyurur. Allah (c.c.), Adem’e (a.s.) böyle buyurduğu zaman, (bunun verdiği dehşetli korkudan) çocuğun ihtiyarlayacağı ve her gebe kadının, çocuğunu düşüreceği zamandır. Ve orada mahşer halkını sarhoşlar halinde görürsün. Halbuki onlar hiç de sarhoş değillerdir. Fakat Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” [Bkz. Hac suresi, 2] Oradakilere bu haber ağır geldi de, ‘Yâ Rasûlallah! Bu, binde bir kişi hangimizdir?’ diye sordular. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), “Size müjdeler olsun! Muhakkak sizden bir kişiye mukabil, Ye’cûc ve Me’cûc’den bin kişi (Cehenneme gönderilecektir).” buyurdu… [Buhari, C. 9, s.103-104, Hadis no:1373; Müslim, Sahih, C.1, s.306, H. no: 222]
Nevvâs b. Sem’ân el Kilâbî (r.a.) anlatıyor:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “…Sonra Allah (c.c.) İsa’ya, ‘kullarımı Tur Dağı’na doğru götür’ diye vahyedecek. Çünkü Ben, bazı kullarımı çıkaracağım ki onlarla savaşmaya kimsenin gücü yetmez. Bunlar, Ye’cûc ve Me’cûc kavmidir. Bunlar, her bir tepeden seller gibi akarcasına inip yeryüzüne dağılacaklardır. İlk grup Taberiyye Gölü’ne inecek ve oranın suyunu içip bitireceklerdir. İkinci grup, o göle uğrayacaklar ve önceden burada su vardı diyeceklerdir. Sonra Beyt-i Makdis (Mescid-i Aksa) dağına varıncaya kadar yürüyecekler ve şöyle diyecekler: Yeryüzündekilerle savaştık ve hepsini öldürdük, haydi şimdi de gökyüzündekileri öldürelim diyecekler. Oklarını fırlatacaklar da Allah Teala onların oklarını kana bulanmış olarak geri çevirecektir.
“Meryem oğlu İsa (a.s.) ve çevresindekiler kuşatılacaktır. O gün bir öküz başı, sizin için yüz dinardan daha kıymetli olacaktır. Sonra Meryem oğlu İsa ve arkadaşları, Allah Teala’ya dua edecekler de, Allah o kavmin boyunlarında kurtçuklar meydana getirecek ve tek bir kişinin ölümü gibi (topyekün) ölüp yok olacaklar… İsa ve arkadaşları, bulundukları yerden dağılacaklar da, ölüp yok olan Ye’cûc ve Me’cûc kavminin yağlarının kokmuş etlerinin ve kanlarının bulunmadığı bir karış yer bile bulamayacaklar… İsa ve arkadaşları tekrar Allah’a dua ve niyaz edecekler… Allah, o leşlerin üzerine, deve boyunlarına benzeyen kuşlar gönderecek. Bu kuşlar, onların leşlerini ‘derin bir çukura’ atarak yeryüzünü temizleyeceklerdir. Müslümanlar, bu toplumun geride kalan oklarını yaylarını ve ok koydukları torbalarını yedi yıl yakıt olarak kullanacaklardır.
“Allah Teala onlara bir yağmur gönderecek ve kıldan yapılmış kerpiçten yapılmış bütün evler bu yağmurdan zarar görecektir. Bu yağmurla yeryüzü, leşlerin kokusundan ve her şeyden temizlenmiş olarak tertemiz olacaktır. Sonra yeryüzüne meyvelerini ve bereketini çıkar denilecek ve her taraf bereketlerle ve meyvelerle dolacak. O derece ki; bir nar, bir topluluk tarafından ancak yenebilecek ve nar kabuklarıyla insanlar, şemsiye gibi gölgeleneceklerdir. Süt bereketlenecek, kalabalık gruplar, yeni doğmuş bir deve yavrusunun etiyle yetineceklerdir. Bir kabile yeni doğmuş bir sığırla yetinecektir. Bir oymak da yeni doğmuş bir davarla geçinebilecektir. Onlar bu durumda yaşayıp giderken, Allah (c.c.) bir rüzgâr gönderecek. Bu rüzgâr, bütün mü’minlerin ruhunu alıp götürecektir. Geri kalan insanlar, eşeklerin çiftleşmesi gibi ulu orta her yerde çiftleşecekler ve (fiili) kıyâmet onların üzerine kopacaktır.” [Sahih-i Müslim, C. 8, s.478, H. no: 110/2973; Sünen-i Tirmizî (Terc. A. Parlayan), C. 2, s.227, H.no: 2240]
İbn Amr bin el-Âs (r.a.) rivayet etti:
Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: “Me’cûc-Me’cûc, Adem’in neslindendir. Onlar, insanlara gönderilse, onların hayatlarını-yaşayışlarını (bütünüyle) ifsâd ederler. Onlardan biri arkasında, zürriyetinden binden fazla kişi bırakmaksızın ölmeyecek. Onların arkasında üç ümmet vardır: Tâvil, Târnes ve Mensek.” [Rudânî, Büyük Hadis Külliyatı, C. 5, s.372, H. no: 9930] Bunlar, yeryüzünün doğu-batı ve kuzeyinde yaşayan topluluklardır. Farklı isimlerle de anılır, kelimelerin aslı değişik dillere aittir. Detaylı bilgi için bkz. http://zulkarneyntez.blogcu.com/zulkarneyn-batida-kimlerle-karsilasti/247501
Ebû Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: “Ye’cûc ve Me’cûc, (seddi) her gün kazarak nihayet güneşin ışığını (açmaya çalıştıkları gedikten) görmeye yaklaşınca, başlarında bulunan âmir (onlara), ‘(kazı işini bırakıp) geri dönünüz, onu yarın kazacağız’, der. Allah Teala da seddi, önceki gibi muhkem hâle getirir. Nihayet (seddin arkasında kalmaları takdir edilmiş olan) süreleri tamamlanıp, Allah (c.c.) onları insanların üzerine göndermeyi dileyince; (o gün yine) kazacaklar ve nihayet güneşin ışığını (açmaya çalıştıkları gedikten) görmeye başlayınca, başlarında bulunan âmir: ‘(kazı işini bırakıp) geri dönünüz, İnşâallah (Allah Teala dilerse) yarın kazacaksınız’, diyecek ve onlar da, ’İnşâallah’ diyecekler (veya başlarındaki adam onlara: İnşâallah, deyiniz, diyecek). Sonra (ertesi gün) onlar, seddin yanına varacaklar. Sed, onların (bir gün önce açılmış olarak) bıraktıkları vaziyette olacak. Arkasından onlar, seddi kazmaya devam ederek (açacakları gediklerden) insanların üzerine çıkacaklar ve (vardıkları) her suyu içip tüketecekler…” [İbn Mâce, Sünen, Fiten 27; Terc. Sünen-i İbn-i Mâce, C. 10, s.342-343, H. no: 4080]
Abdullah bin Mes’ûd (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.), geceleyin (Mi‘râc’a) götürüldüğü zaman, İbrahim, Musa ve İsa’ya (aleyhimüsselâm) rastladı da kıyâmet (gününün ne zaman kopacağı) hakkında müzakere ettiler. (Müzakereye) Hz. İbrahim ile başlayarak kıyâmet(in ne zaman kopacağını) ona sordular. Mevzu hakkında onun yanında bir bilgi olmadı. Sonra Hz. Musa’ya sordular. Onun yanında da mevzu hakkında bir bilgi olmadı. Bunun üzerine söz Hz. İsâ bin Meryem’e verildi. O, ‘Kıyâmetin kopmasına yakın şeyler (hâdiseler) hakkında bana bilgi verildi. Ama kıyâmetin kopması (vaktini) Allah’tan başka hiç bir kimse bilemez’ dedikten sonra Deccâl’in çıkmasını anlattı ve dedi ki:
“Sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk memleketlerine dönecekler. Bu sefer onların karşısına Ye’cûc ve Me’cûc çıkacak ve her bir tepeden hızla gideceklerdir. Artık Ye’cûc ve Me’cûc, uğradıkları her suyu içip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt üst edecekler. Bunun üzerine insanlar, feryad ederek; Allah’tan yardım dileyecekler. Ben de Allah’a dua ederek Ye’cûc ve Me’cûc’ü öldürmesini dileyeceğim. (Bu dilek kabul olunacak) ve yeryüzü, onların (leşlerinin) kokusu ile pis kokacak. Ben yine Allah’a dua edeceğim. Allah da bir yağmur gönderecek ve o yağmur, onları taşıyıp denize atacaktır…” [Sünen-i İbn-i Mâce, C. 10, s. 344-345, H. no: 4081]
İbn Harmele (r.a.) anlatıyor:
Rasûlullah (s.a.v.), akrep ısırdığı için parmağını sarmış olarak bize hutbe irâd etti ve hutbesinde şöyle buyurdu: “Siz düşmanınız bulunmadığını söylüyorsunuz. Oysa siz, ‘geniş yüzlü, küçük gözlü, kumral saçlı, yüzleri deri üstüne deri kaplanmış kalkanları andıran’ ve her dereden, tepeden boşalıp gelecek olan Ye’cûc ve Me’cûc’un ortaya çıkış zamanına kadar düşmanla savaşmaya devam edeceksiniz.” [Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5, 271; İbn Kesir, Ölüm Ötesi Tarihi, çev. Mehmet Keskin, s. 133]
Ebu Said-i Hudri’den (r.a.):
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ye’cûc ve Me’cûc’ün hurûcundan sonra da; Beyt (Kâbe) haccedilir ve Umre edâ olunur.” [Buharî, C. 6, s.106, H. no: 789]
Bu rivayetleri nakletmekteki kastımız, nasıl olsa bir yerlerden bunları okuyacaksınız, bâri üzerinde gereksiz düşünce ve yorumlara girip hataya düşmememiz içindir.
“Ye’cüc ve Me’cuc her gün o seddi delmeye çalışırlar, delmeye yaklaştıkları vakit başlarındaki amir onlara şöyle seslenir: ‘Dönün yarın delersiniz.’ Allah da ertesi güne o seddin oyulan kısmını öncekinden daha sağlam duruma getirir.”
“Sonunda müddetleri dolup Allah onları insanlar üzerine salmayı isteyince; başlarındaki yetkili ‘Dönün, onu inşallah yarın delersiniz.’ diyerek, ‘inşallah’ kelimesini söyler. Onlar ertesi gün geldiklerinde seddi dünkü bıraktıkları şekilde bulurlar ve seddi delerek insanlar arasına çıkarlar. Bütün suları içerler. İnsanlar onlardan kaçar, oklarını göğe fırlatırlar, oklar kana bulanmış vaziyette geri döner. Bunun üzerine şımarık bir durumda şöyle derler: Yeryüzünde olanları kırıp geçirdik, gökte olanları da mağlup ettik. Sonra Allah onların boyun köklerinde bir kurt meydana getirir de bu yüzden hepsi kırılıp yok olur giderler.”
Rasûlullah (asm) şöyle devam etti:
“Muhammed’in canını kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, O kırılıp yok olan Ye’cüc ve Me’cüc’un leşlerini yeryüzündeki tüm hayvanlar yiyecek ve çok güzel beslenerek etlenip yağlanacaklardır.” (İbn Mâce, Fiten 27)
Sancaktar Tekkılıç
FHÖ Prodüksiyon
Youtube/ Gerçeğe Çağrı