“Hayata karşı sorular sormamız, gerçeğin peşinde olmamız, gerçeğin bize vereceği güce muhtaç olmamızdandır.”
(Sancaktar Tekkılıç)
3-NEDEN SONSUZ CEHENNEM?
Neden Allah bizi cehenneme atmak istiyor? İnsanların neden çoğu cehenneme gidiyor? Araf suresi 179. Ayette ‘biz insanların ve cinlerin çoğunu cehennem için yarattık’ diyor. Allah bizi azap etmek için mi yarattı?
Bu konu ile ilgili önce; Kafirler sonsuza kadar cehennemde mi kalacak makalemizi okuyunuz. Çünkü alttaki yani bulunduğunuz bu makaledeki yazılanlar daha çok cehenneme kimlerin ne sebeple gideceği ile ilgilidir.
Neden işlenilen sevaplar ve günahlar sonu belirsiz bir cehenneme sebebiyet veriyor? Sonsuz cennete evet tabi ama ebedi cehennem biraz fazla değil mi?
Öncelikle üstte linkini verdiğimiz makalede ilk devir müslümanların (sahabelerin) de kabul ettiklerine göre kafirler için bile sonsuz cehennem vardır denemez. Çeşitli sebepler yüzünden günümüz Kuran meallerinde kafirler için ebedi cehennem vardır denmişse de bu tam doğru bir çeviri değildir.
Allah’a inanıp ta türlü kötülükler işleyen insan ile Allah’a inanmayıp sürekli iyilikler yapan insanların hali ne olacak?
Allah’ın adaleti, insanlara yaptıklarının karşılığını vermeyi gerektirir;
“Bir sultanın sağında lütuf ve merhamet ve solunda kahr ve terbiye lâzımdır. Mükâfat, merhametin iktizasıdır. Terbiye de mücazatı ister. Mükâfat ve mücazat menzilleri ahirettir.” Birincisi, zalimlere karşı hiçbir ceza uygulanmaması Allah’ın adaletiyle bağdaşmaz. Bu şık mümkün olmadığına göre, geriye bir tek şık kalıyor; hak edene hak ettiğini vermek. Neticede Allah mazlumların intikamını hakkını zalimlerden alır.(risale-i nur dan)
Sad-28 – Biz hiç, iman edip makbul ve güzel iş yapanlara, ülkede fesat çıkararak nizamı bozanlarla aynı muameleleri yapar mıyız? Yahut Allah’ı sayıp kötülüklerden sakınanları, yoldan çıkanlarla bir tutar mıyız?
Kalem-35 –Biz hiç, Allah’a itaat ve teslimiyet gösterenleri suçlu kâfirlerle bir tutar mıyız?
Casiye-21 – Yoksa o kötülükleri işleyip duranlar, iman edip güzel ve makbul işler gerçekleştirenlere yaptığımız muameleyi, kendilerine de göstereceğimizi, hayatlarında ve ölümlerinde onları bir tutacağımızı mı sanıyorlar? Ne kötü, ne yanlış bir muhakeme!
İnsan bulunduğu konuma kendi çalışmasıyla kendi iradesiyle gelir. Örneğin çok çalışan bir insan daha prestijli yüksek maaşlı bir işe sahip olur kendi iradesiyle az çalışan insansa daha azına sahip olur. Allah da kullarına çalışmaları nispetinde neye layıklarsa onu verir, hem dünyada hem ahirette. O yüzden cehenneme gitmesi insanın kendi yaptıkları yüzündendir. Yani Allah kullarına zulmetmez insan kendi kendine zulmeder.
Kimse esasında kendi yaptıkları yüzünden başına kötü bir şey geldiğinde onu bunu suçlamaz “ah eşek kafam, nasıl yaptım o hatayı” der. Yani kendi aklını kendi iradesini suçlar. İşte bir insan cehenneme gittiğinde de hatayı Allah’ta bulamaz. Onu cehenneme sürükleyen kendi yaptıklarıdır. Başkasının hakkını gasp etmiştir, isyan etmiştir, Allah ta başkalarının hakkını almak için adil sıfatıyla onu cehenneme atmıştır. Allah hakimdir. Sen hapse girdiğinde hakimi suçlayamazsın suçlu sensindir. Vicdanın buna şahittir.
İsra-14 – Şöyle deriz ona: “Defterini oku. Bugün muhasebeci olarak kendi işini görmeye kendin yetersin!”
Zilzal- 7 – Zerre ağırlığınca hayır yapan onu bulur,8 – Zerre ağırlığınca şer yapan da onu bulur.
2:281 – 3:25 – 16:111 – 39:70 – 45:22 ayetlerinde kimseye haksızlık yapılmadan kazandığı verilir denmiştir
Kul hakkı cehenneme en büyük vesiledir;
(Not:Fitne kelimesinin, gerek Kuran’da gerekse hadislerde, söylenenlere ilaveten günah, saptırma, sapıtma, cünun (delilik) rezalet (faziha),insanların birbirlerini öldürmesi, katl, ateşte yakarak azab vermek gibi çok değişik mânalarda kullanıldığı muteber kaynaklarda şahitleriyle belirtilir. Aliyyü’l-Kârî, bozuk akideye de fitne dendiğini ayrıca belirtir.)
Allah a inanıp, işlediği günahlardan samimi bir dille tövbe etmek kul hakkı hariç bütün günahlarımızı siliyor. Kul hakkı da insanların insanlara karşı olan hakkıdır. Yani bizim hakkımıza o kadar çok değer veren bir rabbimiz var ki kendisine itaatsizlik ettiğinizde bu dünyada pişmanım deseniz affediveriyor ama mevzubahis biz insanlardan birinin hakkı oldu mu o zaman taviz yok.
Nisa- 29 – Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda meşrû olmayan yollarla yemeyin. Karşılıklı rıza ile yapılan bir ticaret yapmanız ise, elbette meşrûdur. Sakın haram yiyerek, başkasının hakkını gasbederek kendinizi öldürmeyin. Allah size pek merhametlidir. 30 – Kim sınırları aşarak ve haksızlık ederek bunu yaparsa Biz onu ateşe sokacağız. Bu da Allah’a çok kolaydır.
Nisa-2 –Yetimlere mallarını verin, temizi verip murdarı almayın, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü böyle yapmanız gerçekten büyük bir günahtır.
Sura-42 – Sorumlu olanlar, ancak insanlara zulmedenler ve ülkede haksız yere başkalarının hukukuna saldıranlardır.İşte böylelerinin hakkı gayet acı bir azaptır.
Araf-85 –…Artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların haklarını eksiltmeyin, halka haksızlık etmeyin, ülkede düzen sağlanmışken fesat çıkarıp huzuru bozmayın. Bana inanıp bu dediklerimi yapmanız sizin için elbette hayırlıdır.”Hud-84…Hem ölçü ve tartıyı eksik tutmayın….İsra-35 – Ölçtüğünüz zaman dürüst olun, tam ölçün. Doğru terazi ile tartın. Bu hem ticaretiniz için daha hayırlı, hem de âkıbet yönünden daha güzeldir.Şuara-181 – Ölçeği, tam ölçün de eksik ölçüp hak yiyenlerden olmayın! Mutaffifin-1 –Vay haline eksik ölçüp tartanların! 2 – Onlar ki satın alırken haklarını tam olarak alırlar. 3 – Fakat kendileri başkalarına satar, ölçüp tartarken eksik yapar, hîle karıştırırlar.
Şuara-183 – Halkın hakkından bir şey kısmayın! Ülkede bozgunculuk yaparak nizamı bozmayın.
Aliimran-161 – Emanete hıyanet etmek, bir peygamberin yapacağı bir iş değildir. Her kim hıyanet edip de ganimetten veya kamuya ait hasılattan bir şey aşırır, bunu da gizlerse, kıyamet gününe o vebâlini aldığı şeyler, boynuna asılı olarak gelir. Sonra her kişiye kazandığı şeylerin mükâfat veya cezası eksiksiz ödenir Ve onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.
Bakara-188 – Bir de, birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin. Halkın mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için, rüşvetlerle hâkimlere koşmayın.
Hadis: “Ümmetimden müflis o kişidir ki; kıyamet günü namaz, oruç ve zekât gibi ameller ile gelir. Buna karşılık ona buna sövmüş, iftira etmiş, kiminin malını yemiş, kiminin kanını dökmüş ve kimini de dövmüştür. Ahirette bu iyilikleri hak sahiplerine dağıtılır. İyilikleri yetmeyip bittiği zaman da hak sahiplerinin günahlarından bir kısmı alınıp kendisine yüklenir ve cehenneme atılır.” (bk. (Müslim, Birr 6; Tirmizî, Kıyamet 2), (Müslim, Birr, 60; Ahmed b. Hanbel, II, 303, IV, 372).
Hadis: Kıyamet günü hak sahibi hakkından vazgeçmezse bir dank(yarım gram gümüş) hak için cemaatle kılınmış kabul olmuş 700 namazı alınıp hak sahibine verilir.(Dürr-ül Muhtar)
Hadis: Üzerinde kul hakkı olan ölmeden önce gidip helalleşsin. çünkü ahirette altının malın değeri olmaz. o gün hak ödeninceye kadar kendi sevaplarından alınır. sevapları olmazsa hak sahibinin günahları buna yüklenir.(Buhari)
Kul hakkı yemek Allah katında günah olduğu gibi hakkı yenen kişinin hakkıdır. Allah tövbe ile kul hakkının kendi nezdindeki günahını affedebilir ama hakkı yenen kişi hakkını almadıkça o hak yiyen cennete giremez. Çünkü o dava, hakkı yenen kişi ile hak gasp eden kişi arasındadır, Allah bu davada hakimdir diğer günahlarda olduğu gibi davacı değildir. Allah’ın o hak yiyeni tamamen bağışlayıp cennetine koyması adaletine aykırı olur. Yani dünyada tüm günahlar tövbe ile Allah tarafından affedilir ama insanların birbiri üzerindeki haklarının affı insanlara bırakılmış. Allah bize kendi hakkımız üzerinde tasarruf etme imkanı vermiştir. Bir insanın kafir olması hakkını öbür dünyada alamayacağı anlamına gelmez. Herkes; din, dil, cinsiyet hiçbir ayrım yapılmadan öbür dünyada hakkını alacaktır.
Kehf-86 –…Biz: “Zülkarneyn!” dedik, “ister onlara azab edersin, ister güzel davranırsın.”87 – Zülkarneyn şöyle dedi: “Kim zulmederse, Biz onu cezalandırırız, sonra da Rabbinin huzuruna götürülür. O da ona benzeri görülmedik bir ceza uygular.
Burada Hz.Zülkarney genellikle putperest toplumlarla ilgilenmiştir.
İbrahim-15-17 –Resuller Allah’tan yardım ve zafer istediler. Neticede her inatçı, zorba zalim hüsrana uğradı. İş bununla bitmeyecek, ardından cehenneme girecek. Orada kendisine kanlı irinli su içirilecek, yutmaya çalışacak ama boğazından geçiremeyecek. Ölüm her yandan ona geldiği halde yine de ölmeyecek. Bunun arkasından da pek şiddetli bir azap daha vardır.
Bu ayette zulmedenler sadece müslümanlara değil kendi halkına (inançlı veya inançsız) zulmedenlerdir.
Hadis: Harise İbnuVehb (r.a.) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): “Size cennet ehlini haber vereyim mi?” buyurdular. Ashab: “Evet ey Allah’ın Resulü!” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: “Her bir biçare addedilen zayıf kimsedir. Bu kimse, bir hususta Allah’a yemin etse, Allah onun dilediğini yerine getirerek tebrie eder ve hanis kılmaz” buyurdu ve tekrar sordu: “Size cehennem ehlini haber vereyim mi?” Bunlar kaba, cimri ve kibirli kimselerdir.” [Buhârî, Tefsir, Nun 1,Edeb 61, Eyman 9; Müslim, Cennet46,(2853); Tirmizî, Cehennem 13, (2608).]
Kul hakkı kişi inansın ya da inanmasın; Allah’a bu konuda tövbe etsin ya da etmesin iade edilecek, kişi haksızlığa uğratılmayacaktır. Önceki konuda değindiğimiz gibi Allah (c.c.) kendi haklarından çok kullarının hakkına önem verecek, belki kendi isteklerinin yerine getirilmemesini affedecek ama kafir bir insanın bile hakkına girilmesini asla affetmeyecektir. Yani bir insan Allah’a inansa bile başka insanlara karşı işlediği suçun cezasını çekecek, yaptığı yanına kar kalmayacaktır. Aksi durum Allah (c.c.)’ın adaletiyle bağdaşmaz.
Mumtahine-8 – Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen kâfirlere gelince, Allah sizi, onlara iyilik etmeden, adalet ve insaf gözetmeden menetmez. Çünkü Allah âdil olanları sever.
İsra-33 –Haklı bir gerekçe olmaksızın Allah’ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Bir kimse zulmen öldürülürse onun velisine (mirasçısına) bir yetki vermişizdir; artık o da kısas hususunda aşırı davranmasın, meşrû hakla yetinsin….
Bu ayet sadece müslüman olanları öldürmeyin demiyor. her can kıymetli ve önemlidir.
Maide-32 – İşte bundan dolayı İsrail oğullarına kitapta şunu bildirdik: Kim katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur. Resullerimiz onlara açık âyetler ve deliller getirmişlerdi. Ne var ki onların çoğu bütün bunlardan sonra, hâla yeryüzünde fesat ve cinayette aşırı gitmektedirler.
Maide-2 – …Sizin Mescid-i Haram’ı ziyaretinizi engellediler diye birtakım kimselere karşı beslediğiniz kin ve öfke, sakın sizin onlara saldırmanıza yol açmasın. Siz iyilik etmek, fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın, günah işlemek ve başkasına saldırmak hususunda birbirinizi desteklemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının! Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.
Maide-8 – Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin ve adalet nümunesi şahitler olun! Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Âdil davranın, takvâya en uygun hareket budur. Allah’a karşı gelmekten sakının! Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
Hadis: Arkadaşını öldüren ümmetimden değildir. Öldürülen kafir olsa da yine böyledir. (Hadika)
Hadis: Zimmiyi (İslam idâresi altında yaşayan gayr-i Müslimleri) öldürene cennet haramdır.(Ebu Davud)
Hadis: Kıyamet günü en çetin azap görecek kimseler dünyada insanlara en çok işkence edenlerdir. (Tayalist , müsned, 2,11; ibn hanbel, 4,90)
İslam’da Müslümanlarla savaşan kafir orduları dışında (onlarla da savaş dışında) her hangi bir kafire kötü muamele etmek kul hakkına girmeye vesiledir. (ayrıntılı bilgi: İslam da savaş konusu). Efendimiz (s.a.v.) döneminde, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlı ve daha pek çok İslam ülkesinde gayri Müslim insanlar hiçbir hakları gasp edilmeden çok rahat ve özgür şekilde yaşamışlardır. Bunun nedeni İslam’ın kafirlerin de haklarına önem vermesindendir. İslam’ın amacı fikir düşmanlığı yaparak düşman kazanmak değil insanları doğru yola ulaştırmaktır, bu nedenle kafirlere İslam’ın güzel yanları gösterilerek güzel muamele edilerek İslam’ı sevmeleri amaçlanır. Hatta Kuranda İslam a ısındırılması için kafirlere zekat verin denmiştir. Onlara İslam tebliğ edilmiş anlatılmış ve herhangi bir baskı uygulanmamıştır. Bir Müslüman’ın hakkını yemekten ahrette ne kadar sorumluysak kafirin hakkını yemekten de o derece sorumluyuz ve Allah katında yaptırımı vardır.
Fatih Sultan Mehmet, haksız yere elini kestirdiği bir gayri müslime fidye vererek kendi elinin kesilmesini engellemiştir. Gayrimüslim fidyeyi reddetseydi Fatih’in eli kesilecekti.
Tövbe ile kul hakkı hariç herkes ve her günah affedilir;
Neml- 11 – “Benden korkanlar, zulüm ve günah işleyenlerdir. Fakat onlar da o fenalıktan sonra güzel işler yaparlarsa, onlara karşı da Ben çok affedici, geniş merhamet ve ihsan sahibi olarak muamele ederim.”
Allah son ana, ölüm anına kadar tövbe edeni inkarından döneni veya günahkar mümini affeder. Çünkü insan hata yapabilir, hatasından dönen erdemli ve iyi insandır. Bu nedenle tövbe Allah’ın sevdiği bir haslettir. Cehenneme gideceklerle ilgili çoğu ayetin ardından; bu cehennemliklerin tövbe ederlerse affedilecekleri ayetleri sıralanmaktadır. İnsanlığa sinsice ve organize olarak (masonlar gibi) en büyük kötülükleri işleyen münafıklar bile tövbeyle affedilebilir;
Nisa-145 – Şu kesindir ki münâfıklar cehennemin en alt katındadırlar. Onları oradan kurtaracak bir yardımcı da bulamazsın.146 – Ancak tövbe edip hallerini düzeltenler ve Allah’a sımsıkı sarılanlar ve bütün samimiyetleriyle sırf Allah’a itaat edenler müstesna. İşte bunlar müminlerle beraberdir.
İnanan insanlar tövbe ederlerse affedilecek ve pişmanlıklarından dolayı mükafatlandırılacaklardır. Ama tövbe etmemişlerse cehennemde suçları kadar cezalandırılıp sonra cennete geçeceklerdir. Üzerlerinde bulunan kul hakları ise sevaplarının karşı tarafa verilmesi ya da cezaya çarptırılmaları şekline alınacaktır.
Maide-33-34 – Allah ve Resulüne savaş açanların, (yol keserek terör eylemi yaparak) yeryüzünü ifsad etmek için koşuşanların cezası; öldürülmeleri veya asılmaları yahut sağ elleri ile sol ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Âhirette ise onlara başkaca müthiş bir ceza vardır. Ancak kendilerini ele geçirmenizden önce tövbe edenler, bu hükmün dışındadır. Biliniz ki Allah gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur).
Büruc-10 – Mümin erkeklere ve mümin kadınlara işkence edip de, sonra tövbe etmeyenler var ya, İşte onlara cehennem azabı var, yangın azabı var.
Taha-82 – Şu da muhakkak ki inkârdan dönüş yapan, iman eden, güzel ve makbul işler yapan, böylece doğru yola giren kimseyi de affederim.
Furkan- 70 – Ancak şu var ki dönüş yapıp iman edenler güzel ve makbul işler işleyenler bundan müstesnadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere, günahlarını sevaplara çevirir. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur.)
İnkardan dönen, yani tövbe edip pişman olan, Allah a karşı savaşmış, terör eylemi yapmış biri bile olsa (kul hakları dışında) affedilir.
Zümer-53 – De ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları mağfiret eder. Çünkü O, gafur ve rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır).”
Bu ayette ise kafirlerin ya da Müslüman olanların ne kadar büyük ve hangi günahı işlerlerse işlesinler tövbe ederlerse affedilecekleri bildirilmiştir.
Nisa-31 – Eğer size yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin öbür küçük günahlarınızı örtüp affederiz ve sizi değerli bir mevkiye yerleştiririz.
Necm-32 – O iyiler, ufak kusur ve günahlardan olmasa da, büyük günahlardan, aşikâr hayasızlıklardan kaçınırlar. Senin Rabbinin mağfireti boldur.
Müminlerin küçük günahlarının tövbeye gerek bile duyulmadan, büyük günahlardan sakınıldığında affedileceği söylenmiş.
Maide-38 –Hırsız erkek ile hırsız kadının irtikâb ettikleri suça bir karşılık ve Allah tarafından insanlara ibret verici bir ukubet olmak üzere ellerini kesiniz. Allah azîz ve hakimdir. 39 – Kim yaptığı zulüm ve haksızlıktan sonra tövbe edip halini ve işini düzeltirse Allah tövbesini kabul eder; Çünkü Allah gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)
Hırsızlığın Allah nezdindeki günahının affedilebileceği…
Bakara-275 – Faiz yiyenler tıpkı şeytanın çarptığı kimsenin uykudan kalkışı gibi kalkarlar. Bu, onların “Alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Halbuki Allah alışverişi mübah, faizi ise haram kılmıştır.Her kime Rabbinden bir talimat gelir, o da faizden vazgeçerse, daha önce yaptığı muamele kendisi için geçerlidir, hakkındaki hüküm de Allah’a aittir.Her kim tekrar faizciliğe başlarsa, işte onlar cehennemliktir, hem de orada ebedî kalacaklardır.
Faizin Allah nezdindeki günahının affedilebileceği…
Nisa-16 – Sizden bir çift fuhuş yaparsa onlara eziyet edin. Eğer tövbe edip hallerini ıslah ederlerse onları cezalandırmaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tevvab ve rahîmdir: (tövbeleri kabul eder ve çok merhametlidir).
Fuhşun Allah nezdindeki günahının affedilebileceği…
İsra-25 – Rabbiniz ruhlarınızdaki duyguları pek iyi bilir. Eğer siz iyi kimseler iseniz şunu bilin ki Allah kötülüklerden, özellikle anne ve babasına yaptığı kötü muamelelerden, tövbe edenlere karşı, günahları çok affedicidir.
Nur—31-…Ey müminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki felaha eresiniz. Furkan-71 – Kim tövbe edip, güzel ve makbul işler yaparsa, gereğince tövbe eden işte odur. Şura-25 – O’dur ki kullarının tövbesini kabul eder, günahlarını affeder. Hem sizin bütün yaptıklarınızı da bilir. Bakara-222 –…Allah tövbe ile kendisine dönenleri sever, temizlenenleri de sever.
Nisa-27 – Evet Allah sizin yuvanıza dönüş yapıp tövbenizi kabul buyurmak istiyorken, Şehvetlerinin ardına düşenler ise, büsbütün yoldan çıkmanızı isterler.
Hucurat-11 – …Kim tövbe etmezse işte onlar tam zalim kimselerdir.
Bu ayetlerde ise tövbe eden kulların Allah nezdinde sevilen kullar oldukları, affedilmek istendikleri bildirilmiştir.
Nisa-17 – Allah’ın kabulünü vaad buyurduğu tövbe, kötülüğü ancak cahillik sebebiyle işleyip, sonra da çabucak vazgeçerek günahtan dönüş yapacak olanların tövbesidir. İşte Allah’ın, tövbelerini kabul edeceği kimseler bunlardır. Allah alîm ve hakîmdir (herkesin içini dışını hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
Bu ayette ise Müslümanların tövbelerinin nasıl olması gerektiği bildirilmiştir.
Enam-158 – Onlar imana gelmek için ne bekliyorlar? Meleklerin inmesini mi? Rabbinin imha eden azabının veya Rabbinin kıyamet alâmetlerinden birinin gelmesini mi? Rabbinin alâmetlerinden biri geldiği gün, daha önce iman etmeyen yahut imanıyla hayır kazanmayan hiçbir kimseye o günkü imanı asla fayda vermez. De ki: “Bekleyin, biz de beklemekteyiz.”
Yunus-91-“Şimdi mi? Halbuki bundan önce isyan etmiştin, bozgunculardan olmuştun!
Mümin-85 – Fakat şiddetimizi gördüklerinde iman etmeleri kendilerine fayda sağlamadı.Allah’ın kulları hakkında carî âdet ve tutumu hep böyle olmuştur.İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.
Yani son anda, ölüm anında ya da gazap geldiği anda kafir tarafından edilen tövbe ve iman kabul olmayacaktır.
Hak dinden haberi olmayana sorumluluk yok;
Yunus-47- Her milletin bir Resûlü vardır ve Resûlleri geldiği vakit aralarında adaletle hüküm verilir ve hiçbirine zulmedilmez
İsrâ-15- Biz peygamber göndermedikten sonra azab edicilerden değiliz.
Şuara-209 –Öğüt ve hatırlatmada bulunulmuştur. Biz hiçbir zaman zalim olmadık.
Bakara- 113 – Yahudiler: “Hıristiyanlar hakikî bir din üzere değil.” Hıristiyanlar ise: “Yahudiler hakikî bir din üzere değil” dediler. Halbuki her iki topluluk da kitabı (Tevrat ve İncîl’i) okumaktalar. Dini bilmeyenler de onlarınkine benzer sözler söylediler. Allah, kıyamet günü anlaşamadıkları hususlarda hükmünü verecektir.
Aliimran-113 –Ehl-i kitabın hepsi bir değildir. Onların içinde öyle dosdoğru bir cemaat vardır ki, Gece saatlerinde Allah’ın âyetlerini okuyarak secdelere kapanırlar. 114- Bunlar Allah’ı ve âhireti tasdik eder, iyiliği yayar, kötülükleri önler ve hayırlı işlere yarışırcasına koşarlar. İşte onlar salihlerdendirler.
Kassas- 59 – Senin Rabbin ülkelerin anakentlerinde halka âyetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe o ülkeleri imha etmez. Biz zaten, ahalisi zulmü meslek edinmiş olandan başkasını imha etmeyiz.
Mülk-8 – Cehennem, öfkesinden neredeyse çatlayacak haldedir. Ne zaman oraya yeni bir kafile atılsa, oranın bekçileri: “Sizi uyaran bir peygamber dâveti size ulaşmadı mı?” diye sorarlar.9 – Onlar şöyle cevap verirler: “Evet, bizi uyaran oldu, ama biz onu yalancı saydık ve “rahman hiçbir vahiy indirmedi, siz besbelli bir sapıklık içindesiniz” dedik.
Hadis-Efendimizin çocukluğunda Kus bin saide adında bir şair vardı. Halkı toplayıp onlara Allah ın valığından birliğinden öbür dünyadan iyilikten güzellikten ve Allah ın peygamberinin gelmesinin yakın olduğundan bahsediyordu. Efendimizde, zamanında onu dinleyenlerin arasındaydı ve efendimize peygambelik görevi geldiğinde kus bin saide çoktan vefat etmişti. Efendimiz daha sonra soranlara onun hakkında ‘ümit ederim ki Cenab ı Hak Kus Bin Saideyi ayrı bir ümmet olarak diriltip haşreder’demişti. Yani fetret ahalisi olarak haşredilecek kimseler olacaktır.
Dinden haberi olmayan insanların hali ne olacak? Ya da Mekke’de doğan biriyle Miami’de doğan yaşayan birinin öbür dünyadaki sorumluluğu ne olacak? Sorularına cevaptır. Fetret devri dinin bozulduğu (herkes tarafından yanlış bilindiği) peygamberin ve uyarıcıların bulunmadığı devirlere denir. İslam alimleri fetret devrinin insanlarını üç kısımda inceler;
1.Allah’ın varlığını hiçbir etki olmadan kendi kendine düşünen bulan anlayan, kabul ve iman eden insanlar,
2.Tek yaratıcı inancını bozup; ota, puta, taşa (büyü karşılığı alacakları menfaat için cin-şeytanlara) vs. tapan, şirk koşan kimseler, (bknz: Dünyanın kara kutusu-5- Çok tanrılı dinlerde büyü)
3.Her iki gruba da dahil olmayan hayatlarını düşünmeden geçiren, inanç vs. şeyleri önemsemeyen insanlar.
Alimlere göre 2. gruba giren insanlar şirk koştukları için affedilmeyecekler. 3.gruptaki insanlar tam manasıyla fetret ehli oldukları için yalnız kul hakkından sorumlu olacak cehennemde ebedi kalmayacakladır. Bu konuda çoğu ehli sünnet aynı görüştedir. 1.grup insanlar ise zaten inanmışlar ve inandıkları için daha yüksek mertebede cennet ahalisi olacaklardır. Tabi kul haklarına uygun olarak muamele göreceklerdir. Fetret ehlinin ibadet ve dini hükümlerle mükellef olmadığı muhakkaktır ama Maturidi ve Eşari mezhepleri arasında görüş farklılığı vardır. Maturidilere göre 3.kısımdaki insanların Allah’ın varlığına inanmaları düşünerek bulmuş olmaları gerekir, Eşarilere göre ise bu şart değildir.
Efendimiz (s.a.v.) in gönderilmesinden sonra gene davetini duymayanlarla ilgili olarak Gazali insanları 3 kısma ayırır;
1.Peygamberin davetini duymamış haberdarda olmamış insanlar (kul hakkı dışında) cennet ehlidir. 2.Peygamberin davetini İslam’ın güzelliklerini doğru şekilde duymuş ve iman etmemiş insanlar tam manasıyla cehennem ehlidir. 3.Peygamberi ve dinini duymuş ama yapılan propagandalar ve yalanlamalar yüzünden yanlış ve kötü şekilde duymuş ve bu insanlara kimse doğruyu söyleyip teşvik etmediğinden bunlar da gene (kul hakkı dışında) cennet ehlidir.
Maide-69 – İman edenler, Yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar… Bunlar içinden her kim Allah’a ve âhiret gününe iman edip makbul ve güzel işler yaparsa, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmezler.
Bu ayeti Sevgili Peygamberimiz kendisine soru sorulması neticesinde Selman-ı Farisiye şöyle açıklamıştır. “Bu ayet senin arkadaşların hakkında indi. Kim benim Peygamber olarak geldiğimi işitmeden önce İsa’nın dini ve İslam üzerine ölürse o hayırdadır. Ama artık bugün kim beni işitirde bana iman etmezse o da helak olur.”
Müslüman olmayan bir kimse dünya hayatı boyunca zulme uğrasa azap hayatı yaşasa öbür taraftaki hali ne olur?
Üstad Bediüzzaman’a göre İslam dünyasını ve Müslümanların çöküş yaşadığı, bırakın diğer insanlara milletlere İslam’ı ulaştırmayı kendi bellerini bile doğrultamadıkları şu devir çoğu insanın fetret ehli olacağı bir devirdir. İnsanlar İslam’ı ya bilmiyor ya da yanlış biliyorlar. Bu nedenle savaşlarda vs. zulümle öldürülen bu fetret devri insanları, şirk koşmamış ve yaratıcıyı bilememiş iseler zulümle öldürüldüklerinden dolayı Allah katında şehit bile olmuşlardır. Unutulmamalı ki; Allah insanlara annelerinden daha merhametlidir ve en üstün adalet sahibidir. Bir insana herkesten çok Allah acır, merhamet gösterir.
Zaten kafir için bile sonsuza kadar cehennemde kalacaktır ifadeleri doğru değildir. Bunun için en üstte verdiğimiz linki okuyunuz.
Gene altta ayetlerle göstereceğimiz üzere zaten gerçekten iyi olan insanları Allah iman bahşedip cennetine koyacak, büyük kötülükler işleyenlerin ise kafir olarak ölmelerini sağlayacaktır.
Tüm bunlarla birlikte bir insan kafir yani kötü biri olarak ölürse cehennemde kötülüğüne göre ceza görecektir.
Cehennemin 7 katı vardır. Bunlardan; 1. “Hâviye”, günahkâr müminler için. 2. “Sakar”, Hıristiyanlar için; 3. “Sair”, Yahudiler için. 4. “Cahim”, Sabiinler için; 5. “Leza”, Mecusiler için; 6. “Hutame”, Putperestler için; 7. “Derk-i esfel”, münâfıklar ve firavun hanedanı içindir.
Her tabakadaki kâfirlerin de azabı farklıdır. Her ne kadar ahirete inanmayan kafir yaptığı iyilikleri dünyalık menfaatler karşılığında yapmış olsa da Allah gene ahirette de karşılığını verir. Her kâfir, zulmünün derecesine göre farklı azap görür. Yerleri aynı olmasına rağmen azapları farklı olur. Zalim kâfir, diğer kâfirlere göre azabı daha şiddetli hisseder.
Zilzal -7-8-Zerre kadar hayır yapan sevabını, zerre kadar şer yapan cezasını görecektir.
Mümin 46- Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.
Hadisi şerif: Kıyamette en şiddetli azabı, zalim hükümdar görür. [Ebu Nuaym]
Hadisi şerif: Allah Teâlâ, cehennem kapıcısına, cömert kâfir için, “Bunu cömertliği derecesinde hafif yere koy.” buyurur. (Deylemi)
Peygamberleri öldürenler, sapıklığa önderlik yapıp topluma bu şekilde yön verenler ve zalim devlet başkanları en şiddetli azaba mâruz bırakılacaklardır (Müsned, I, 375, 407; II, 55). Müslüman olmamakla birlikte Hz. Peygamber’i himaye eden ve dolayısıyla İslâmiyet’in yayılışını destekleyen Ebû Tâlib’e ise hafif bir azap uygulanacaktır (Müsned, I, 290). Cehennemdekilerin kimi ayak bileklerine, kimi dizlerine, kimi de beline ve göğsüne kadar ateşe gömülecek (Müsned, III, 13; Müslim, “Cennet”, 33), kâfirlerin bedenleri büyültülerek farklı şekillere sokulacaktır (Müslim, “Cennet”, 44, 45; Tirmizî, “Ṣıfatü cehennem”, 3)
Yasin-54 – Artık bugün, kimseye zulmedilmez, hakkınızdan başka size bir karşılık verilmez.
Hak dini bilipte inkar eden kesin olarak sonu belirsiz bir cehenneme gidecektir;
Ayrıntılı bilgi için en üstte verdiğimiz linkteki makaleye bakın
Aliimran-85 – Kim İslâm’dan başka bir din ararsa,Bilsin ki bu din asla ondan kabul edilmeyecek Ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır.
Hadid-19- …Ama kâfir olup âyetlerimizi yalan sayanlar.İşte onlar da cehennemliktirler.
Diğer ayetler: Maide– 37- Beyyine-6- Haşir-3 – Cin-23 – Yunus-7-8 – Kaf-24-26 – Aliimran-21
İslam’ı (doğru şekilde) bilipte inkar ederek ölenlerin kesin olarak affedilmeyeceği uzun devirler cehennemde kalacakları bildirilmiş. Peki inkar edene neden sonu belli olmayan cehennem vardır, hani Allah anneden daha merhametliydi?
Kötü olması sebebiyle:
Kuran da belirtildiğine göre Allah; iyi olmak isteyen, iyi olan kimseleri İslam yoluna; kötü olan ve olmak isteyen kimseleri ise cehennem yoluna iletecektir. Bu demek oluyor ki kafir yani cehennemde belirsiz süre kalacak kişi zaten büyük kötülükler işlemiş insanlar olacaktır.
Ali imran-86-…Allah zalim toplumu doğru yola iletmez
Tövbe-24- … Allah fasık (büyük günahlar işleyen) topluluğu doğru yola erdirmez.”
Mümin-28- …Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.
Rad-27- … De ki: “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.”
Allah a yönelen; yani gerçeğe ve iyiye yönelen, iyi olan-olmak isteyen insanı Allah iman bahşedecek cennetine yöneltecektir.
Nahl-36-Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber gönderdik. Allah onlardan kimini doğru yola iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün.
Kafirlerin Cehennemi Allah’ın hakkından çok kul hakları ve kötü biri olmaları sebebiyle hak edeceğini açıkladık. Yani cehenneme gidecek olan kafirler zaten kötü insanlar olduğu için iman onlara bahşedilmeyecek ve cehenneme gidecektir.
Ama kötülük işleyen biri olmasaydı, sadece inançsızlığı yüzünden de kafir cehennemi hak ederdi. Şöyle ki;
Kafir in kelime manası gerçeğin üstünü örten, gizleyen demektir.
Bilgi; seni bir gerçeğe, hayatını o bilgi ışığında değiştirecek inanca bağlamıyorsa yani bilgi sayesinde bir inanca sahip olmuyorsan o bilginin bir mantığı ve amacı yoktur. Ben buna bilgiyi ruhuna yedirme diyorum. İnançlı insanı; birbiriyle uyumlu olan tüm genel bilgiler o inanca bağlamıştır. daha doğrusu eğer bu şekilde inançlı ise hakiki imana sahiptir. Fakat kafir insan nefsinin istediği ve gerektiği kadar bilgiye inanır ve uygular. Mesela nefsi için silahlar bombalar icat eder, başkalarını yok edip sömürmek için kullanır. Kendisini gerçek inanca bağlayacak tüm diğer bilgileri inkar eder, üstünü örter.
İnançsız insan matematik bilimine gözlerini kapamıştır, kainatın ve canlılığın matematiksel olarak tesadüfen oluşmasının imkansız olduğu bilgisine, tüm her şeyin matematiksel olarak tesadüfen oluşması imkansız mucizevi özelliklere sahip olduğu bilgisine…
Tarih bilimine gözlerini kapamıştır, geçmişte günahları ve yaptıkları yüzünden yok olmuş veya yaptıklarının sonucunu hep aynı şekilde yaşamış kavimlere, geçmişte inanca sahip kişilerin başlarına gelenlere ve inançsızların yaşadığı tüm tecrübî gerçeklere…
Fizik bilimine gözlerini kapamıştır, sistemin ne kadar insan için elverişli olduğuna… ki bununla birlikte kuantum fiziğini bilmek yaratıcının varlığını inkar etmeyi elverişsiz kılmaktadır. Bu konu için Sonsuz güç belgeselimizi izleyiniz.
Mantık bilimine gözlerini kapamıştır, kainattaki her şeyin yaratıcı varsa mantıklı olduğuna o yoksa her şeyin mantıksız olduğuna ve bu durumda Allah ı inkar ederek mantık denen temelimizdeki gerçeği tamamen yok ettiğine. Bakınız mana delili.
İşte bu yaratıcı var ise her şeyin bir hikmetinin bir mantığının ve ruhumuzu aydınlatan bir güzelliğinin olması; O yok ise (yani biz görmezden geliyor isek) her şeyin, hikmetsiz, gereksiz, mantıksız, sadece nefsimiz için, sebepsiz olması, inançsız insanı doğal olarak nefsin peşinde koşmaya itecektir. Çünkü zaten hiçbir şeyin nefsini hoş etmesi dışında bir mantığı ve amacı yoktur. Gerçi zaten kafir, nefsine taptığı için gerçeğin üstünü örter, kabullenmek istemez.
Bu durumda kafir insan nefsi (hayvani) zevkleri için gerçeği örterek; Allah ın verdiği en büyük, en önemli şey; bu dünya sonucunda da elde edeceğimiz tek şey olan yani esasında tek sahip olduğumuz şey olan “ruhu” karartmıştır. Çünkü asıl biz olan ruhun en büyük ihtiyacı; her şeyin bir (mantığı) hikmeti olması gerektiğidir. Allah ın varlığını bu dünyada yarattıkları vasıtasıyla temaşa ederek görmekle, Allah ı hissetmekle; ruhunu doyuracak her şeyin hikmetinden kendini uzak tutmuştur. Her şeyin seni gerçek zevke (usandırmayan zevki ruhaniye) ulaştıracak bir anlamı varken, anlamaya çalışamamak, işte gerçek intihar (beyin ölümü) budur.
Tamam nefis güçlü bir dürtüdür fakat helal dairesi nefse kafi gelir, artar bile. Kafir, dünyalık yok olacak zevklerde aşırıya gittiği için kafir olur. Neticede ruh gibi böyle büyük bir emanete ihanet edip, hatta kötülük amacıyla kullandığından, her yerden fışkıran bu kadar gerçeklerden böylesine kaçan kafir, nefis hayvanı için böylesine değerleri yok ettiği için, bu ruhu veren yaratıcı tarafından bir azaba müstehak olur.
Tüm bu bilgiler ışığında en mantıklı olacağı için nefsinin istediklerini yapmak ve mantıksız olacağı için nefsine zarar veren iyi şeyleri yapmak (nefsi için yapmak zorunda kaldığı iyilikler hariç) kafirin (cehenneme gidecek kişinin) genel özelliğidir.
Zaten tarihte genellikle sağlam şekilde iyilik yapanların hep semavi dine mensup insanlar ve toplumlar iken sağlam kötülük yapanların inançsız insanlar ve toplumlar olması bu gerçeğin doğal bir sonucudur. Bugün bile insanlara yardım kuruluşlarında hep dindar insanlar görürsünüz, ateistlerden oluşmuş bir yardım derneği çok zor bulursunuz. Devletlerin yaptığı siyasi yardımlarda gene kendilerini korumak tedbir almak (zorunda oldukları) içindir. Mesela japonyaya atılan atom bombası sonrası Amerika japonyaya parasal yardım vermiştir. Ya da Avrupa yıllardır sömürdüğü ülkelere yardım etmekte, çoğunluğun öfkesinden korunmak günah çıkarmak amacıyladır.
Kafirin sahip olduğu duygusal bazı insanlık doğa sevgisi vs olgular da gene nefsi kapsama girer. Çünkü insanlığı gene sadece içgüdüsel, duyguları yüzünden, insanlık yok olursa herkese zararı olacağından vs. nefsi ve dünyalık (yok olacak) istekler için seviyor ve savunuyor olacaktır. Ki böyle bir kimse için gene kendi nefsi ön plandadır. Nefsini Sevdiği için yapıyordur. Ki zaten böyle iyi görünen organizasyonlar ve insanlar yaptıkları iyiliği dünyalık bir karşılık için yaptıklarından bu iyiliği nefsi adına 10 katı bir kötülüğe sebep olmak için işler, ki gene böyle bir insan kendini yani nefsini gene ön planda tuttuğu için pamuk ipliğine bağlı bu iyilikler nefsi zarar göreceği anda yok olur yerini kötülüğe bırakır.
Ahzab-4-Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır.
İnsan boş ve nötr duramaz. Ya ruhunu eğitir iyi biri olma yolunda irade sergiler ya da nefsinin hayvani isteklerine uyar, ortası yoktur. Ahrete inanmayan insan cehenneme gider, çünkü ahrete, yaptıklarının hesabını vereceğine inanmayan, iyi olma iradesinde bulunmayan insan; nefsinin egosunun istediği fenalığı yapar, azgınlığı ister, nefse hoş gelmediğinden, irade ve nefisten fedakarlık gerektiren iyi ve güzel şeylerin karşısında olur, hayra iyiliğe güzelliğe mani olur. Kötülük abidesi olur.
Enam-144-…İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
Nebe-21 – Cehennem pusuda… her an eline düşecek avlarını gözlemektedir.22 –Azgınların dönüp dolaşıp varacakları yuvalarıdır.23 –Devirler boyunca orada kalacaklardır.24 – Orada ne bir serinlik, ne bir içecek tadarlar.25 – İçecek olarak sadece kaynar su ile irin bulurlar.26 –Bu, yaptıklarının tam karşılığıdır.27 – Çünkü onlar bu hesap gününe inanmıyor ve onu hesaba almıyorlardı.28 – İşleri güçleri ayetlerimizi yalan saymaktı.29 – Biz de her şeyi kaydettiğimiz gibi, onların yaptıklarını da tek tek tesbit ettik.30 – Onun için onlara şöyle diyeceğiz: Yaptığınız kötülüklerin meyvelerini tadın! Artık Bizden sizin azabınızı artırmaktan başka bir şey beklemeyin.
Zaten Allah’a (gerçeğe ve güzelliğin kaynağına) karşı duyarsız, kibirli, sınırsız nimete karşı isyankar, nankör, varlığın manasına karşı düşüncesiz ve Allah hakkına değer vermeyen karakterde bir insan çoğunlukla diğer insanlara karşıda aynı karaktere sahip olur ve çokça kul hakkına girer. Hem iyilik yapan bir insanın Allah için iyilik yapmıyorsa dünyalık çıkarlar için iyilik yapacağını dünyalık çıkarlar için fırsatını bulduğunda kötülük yapacağını yani esasında iyi biri olmadığını; neden cennete iyilik yapanlardan çok namaz kılanlar gider konusunda açıkladık.
Kafir zaten ahrete inanmadığı için yaptığı iyi işleri ahiret için yapmamıştır, dünya için yapmıştır. o sebeple ahrette bir şey istemeye hakkı yoktur;
Kehf-103-104-105- De ki: En çok ziyana uğrayanlar, dünya hayatında iyi işler yaptıklarını sandıkları hâlde, çabaları boşa gidenlerdir. İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve Ona kavuşmayı [dirilmeyi, hesabı, ceza ve mükâfatı] inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir. Onlar için, Kıyamet günü, hiçbir terazi tutmayız.
Kötülüklerin tek nedeni öbür dünyaya inanmayıp bu dünyayı gerçek dünya zannetmektir. Çünkü öbür dünyaya inanmayan bir insan yaptığı iyiliklerden mükafat göreceğine ve yaptığı kötülüklerden ceza göreceğine inanmaz. Tüm hayatını görüp geçireceğini bu 60 yıllık dünya zanneder. Allah’a tapmayan nefsine tapar ve kendi nefsi menfaati için yaşar. Bu insanın ahret(hesap) inancıda olmayınca ya menfaati için iyilik yapar ya da hep kötülük yapar.
Çok aykırı biriyse(hep kötülük yapan); gerektiğinde dünyalık getirisi olacağı için aklınıza gelen her türlü kötülüğü işler. Kısa bir ömrü olduğu için yalnızca kendini düşünür, gerektiğinde karşısındaki insanı kendi menfaati hatta alacağı en ufak bir zevk için ezer geçer, zulmeder. Olabildiğince egoist yaşar. Gene kısa bir ömrü olduğu için dünyanın her saniyesinden zevk almak ister, hep zevkleri peşinden koşar. Bünyesine aklı değil nefsi hükmeder. Ruhu görmezden gelip (hayvanının yani) nefsinin kölesi olmuştur, akılsızlık ve ruhsuzluk içinde bocalar durur. Yalnızca kendini düşündüğü ve hep zevkleri peşinde koştuğu içinde insanlara hiçbir faydası dokunmaz, aksine büyük zararları dokunur. Nefsi terbiye edilmemiştir, terbiye gerekir.
Bu inançsız insan orta halli biri ise(gerektiğinde menfaati için iyilik yapan); gene yukarıdaki kötü özellikleri belli etmese de barındırır, orta halli (iyi gibi görünerek) bir yaşam sürmek istemesinin nedeni ise toplumsal işleyişe ters hareket ederse yalnız kalacağı, tepki çekeceği ve dünyadaki adalet sisteminden ceza göreceğindendir. Yaptıkları insanlığa faydası dokunacak çalışmalarını; gerek egolarını tatmin etmek diğer insanlardan daha üstün olduklarını ispatlamak ya da şan şöhret, saygı, para gibi türlü menfaatler elde etmek için yaparlar ve şartlar değiştiğinde gene menfaatleri için o çalışmalarını kötü bir iş için yapabilirler. Çoğunlukla bu tarz insanlar iyi gibi görünürler ama niyetleri; kendi menfaatleri için bu dünyada en iyi olanı elde etmektir. Sadece bu dünyaları ve nefisleri olduğu için sadece dünyalık zevkleri isteyen nefislerinin çıkarı için yaşarlar, çıkarlarının olmadığı iyi bir şeyi yapmazlar, çıkarlarının olduğu kötü bir şeyi ise yaparlar. sadece dünyalık, hayvani nefsi zevkler istedikleri için bu amaç ve doyumsuz hırsla başkasının elindekine göz koyar. Bu zevki elde etmek için başkasının türlü acı çekmesine göz yumar.
Casiye-7-8 –Yalana, sahtekârlığa, günaha dadanan her kimsenin vay haline! Böylesi, Allah’ın kendisine okunan âyetlerini işitir de sonra kibrine yediremeyip büyüklük taslayarak, sanki onları hiç işitmemiş gibi inkârında direnir. Ona gayet acı bir azabı müjdele!
Mümin-76 – Haydin, içinde devamlı kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Kibirlilerin yeri, ne kötü bir yerdir!
Ahkaf-20- …Artık bugün dünyada haksız yere büyüklük taslamanız ve dinden çıkıp fâsıklık etmeniz (büyük günahlar işlemeniz) sebebiyle hor ve hakîr eden bir azap ile cezalandırılacaksınız!”
Dinsiz daha doğrusu imansız bir adam kesinlikle her yönden iyi bir kimse olamaz. Çünkü en başta kibirle gururla hareket ediyordur, çünkü secde etmeyi kabullenemeyen baş doğal yaşamın gereği olarak kibirli olur ve insanlığa en büyük zararları firavun gibi kibirli insanların verdiğini biliyoruz. Bu insan düşünülerek bulunamaması imkansız olan bir yaratıcının olmadığını savunuyor, sayısız nimeti görmezlikten gelip sayısız nankörlükte bulunuyor. Var olduğu devletinin kurallarına, her şeyi var eden yaratıcısının kurallarından daha çok riayet ediyor. Ya da bu kimse gene Allah’a inanıyor ama peygambere inanmıyorsa peygambere gurur ve kibir yapıyor, kitabın tamamına ya da bazı yerlerine inanmıyorsa nefsine hayvani arzularına uyarak adeta “ben öyle her söylenene gelemem” diyor. Doğruluğu aşikar olduğu ve yalan olduğunu ispatlayamadığı halde Allah’ın söylediklerine (haşa) nefsinin işine gelmediğinden yalan diyor.
Bir önceki konuda da açıkladığımız üzere genel itibariyle inanan insanlar iyilik yapan, inanmayan insanlar ise kötülük işleyen insanlar olacak ve inananların çoğu cennete, inanmayanlar ise cehenneme gidecektir. Yani Allah’ı duyduktan sonra inanmayıp itaat etmeyipte melek gibi olan bir insan olmayacaktır. Zaten her yönüyle iyi olan ya da iyi olmak isteyen ya da her yönüyle iyi olma gayreti içinde olan herkes, her yönüyle gerçek iyilik ve doğruluğu emreden İslam a dahil olacaktır. Çünkü çıkarsız iyiliği ruhumuzun kaynağı olanın (Yaratıcının) rızası için emreden, hakiki iyiliğin özü olan, iyiliğin mantıklı olarak yaşandığı tek yer olan ve iyiliğin bayraktarlığını, koruyuculuğunu yapan Kuran’dır, İslam’dır.
İsyan ve nankörlük sebebiyle:
Nasıl ki bu dünyada bulunduğumuz devletin kurallarına bağlı kalmak itaat etmek zorundayız. Nasıl ki bir vatandaş kendi ülkesinin kurallarını tümüyle inkar edip, vatana ihanet ederse isyankar olur ve en büyük cezaya tabi tutuluyorsa aynen onun gibi Allah’a isyan eden insanda cezaya çarptırılır. Çünkü devletinde üstünde o devleti insanları tüm her şeyi yaratan Allah vardır. Albaydan önce generale itaat edilir. İşte o nedenle Allah tüm her şeyi insana verdiği halde (Allah’ın varlığı gündüz gibi aşikar iken- mana gözüyle bakıldığında her şey Allah ı anlatıyor iken) insan Allah’ın tek ilah olduğuna inanır ama emirlerine uymazsa belli bir miktar ceza alır eninde sonunda cennete girer. Ama hem Allah’ın kurallarına uymaz hem de şirk koşarak onun liderliğini inkar eder veya onun saltanatında isyankar birini ilah edinirse (buna nefsi yani şeytanı da dahil) ona tabi olursa Allah’ın gözünde vatan haini olacak ve cezaya tabi tutulacaktır.
Zaten bulunduğu ülkeyi yok sayan terör mensupları mahkemede genellikle şunu söyler; “ben sizin mahkemenizi kurallarınızı tanımıyorum, vereceğiniz hükümleri de.” İşte aynı kafir insan varolan herşeyin ama herşeyin bağıra bağıra anlattığı Allah ı görmez ve inkar ederse; ben Allah ı, mahkemesini ve vereceği kararları tanımıyorum demektedir. Bu insanın neden ben cehenneme gittim demeye hakkı yoktur.
Sınırsız sayıda nimetin cezası sınırsızdır. Sen devletin topraklarında yaşıyor, imkanlarından faydalanıyorsun ama sonra devlete isyan ederek, yok sayarak, o ülkedeki herkese zarar veren bir terörist lidere itaat ediyor ve o hain sayesinde bu imkanlardan faydalanıyorum diyorsun. Yani şirk koşarak hem nimeti vereni inkar ediyor hem de büyük bir nankörlük yapıp “bana bunları Allah vermedi onun düşmanı verdi” diyorsun.
O yüzden böyle bir insanın ahirette Allah tan nimet istemeye hakkı yoktur.
Dünyayı bir gemi gibi düşünün, hedefine ulaşmaya çalışan bir gemi ve bu geminin hedefi; insanoğluna Allah’ın (varolan tek gerçeğin, iyilik ve güzelliğin tek kaynağının) varlığını gösterip nimetlerini tanıtmak, insanoğlunun Allah’ın potasında eriyip (ruhunun muhtaç olduğu ve kaynağı olan asıl ruha bağlanarak) yüce ruh haline gelmesini sağlamak, insanın ihtiyacı olan güzellikleri yaymak, ortaya çıkarmaktır… Dünyayı hedefine ulaştıran irade ise insanoğludur, yani geminin rotası sizin elinizde, siz iradenizle bu gemiyi hedefe ulaştırırsanız ne ala, ama çıkıp bu geminin işleyişini engelleyerek gemiyi batırırsan (hayra mani olursan) gemideki tüm o mürettebatın hakkına girersin, yüce gayelerini tüm emeklerini boşa çıkarırsın. Gemideki mürettebat ise (yani Allah’ın insan için yarattığı tüm nimetler) sayılamayacak kadar çok olduğundan o kimsenin girdiği hak ne kadar büyük olur anlarsın.
Yağmur, çamur, kar, güneş, bulut, toprak, elma, armut, portakal, kaş, göz, kulak, sadece ekosistemi düzenlemekle faydaları bitmeyen tüm hayvanlar…Her biri ayrı bir sanat eseri ayrı bir mühendislik harikası, ayrı bir hizmeti gören hizmetçi… Hepsi insanı doğru yola ulaştırmaya çalışan dünya gemisinin mürettebatıdır. Hatta Allah’ın hay(hayat veren) sıfatıyla hayat bulan her bir hücre her bir mikro organizma… Sen Allah’ı inkar ederek bu sınırsız mürettebatın, sınırsız nimetin hakkına giriyorsun, çalışmalarını boşa çıkarıyorsun, o zaman senin cezan bu hakkına girdiğin mahlukat adedince cehennemdir.
Mücadile- 15 –Allah onlara şiddetli bir ceza hazırladı. Çünkü bunlar çok fena işler yapıyorlar!16 – Onlar yeminlerini siper edinip Allah’ın yolundan insanları uzaklaştırdılar. Onlara zelil ve perişan eden bir azap vardır.
Fussilet-19 – Gün gelir, Allah’ın düşmanları toplanıp cehenneme sevk olunmak üzere, baştan sona tutuklanırlar.
Bakara-114 – Allah’ın mescitlerinde Allah’ın adının anılmasını engelleyip oraların ıssız ve harap hale gelmesine çalışanlardan daha zalim kim olabilir? Bunlar oralara ancak korka korka girebilirler. Onlar için dünyada zillet, âhirette ise müthiş bir azap vardır.
Nahl-87 – Ve o gün zalimler Allah’ın hükmüne teslim olur, uydurdukları tanrılar da kendilerini bırakıp ortalıkta görünmez olurlar. 88 – Onlar ki kendileri kâfir oldukları gibi başkalarını da Allah yolundan çevirirler…İşte başka insanları da ifsad ettikleri için, onların cezalarını kat kat artırırız.
Lokman-6 – Öyle insanlar vardır ki hiçbir delile dayanmaksızın, halkı Allah yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için laf eğlencesi satın alırlar. İşte onları zelil ve perişan eden bir azap vardır.
Lokman-13 –Lokman oğluna nasihat ederken: “Evladım!” dedi, “sakın Allah’a eş, ortak uydurma. Çünkü şirk pek büyük bir zulümdür.”
Allah’a düşmanlık edip insanları Allah yolundan uzaklaştırmaya çalışanın hali; hem devletin kasasından sınırsız miktarda sermaye çalmak hem de ihanet edip bu sermayeyi düşman ülkelere aktararak, nimetlerinden faydalandığın ülkenin yıkılmasını sağlamak hem de halkı devlete isyan ettirmeye benzer. İşte hem Allah’ı inkar eden, şirk koşan hem de inkar etmekle kalmayıp diğer insanları da doğru yoldan çıkartıp onlarında inkar etmesini sağlayan bir kafirin hali aynı bu kimsenin hali gibidir. O haine o ülke kaç kere üst üste müebbet ceza verir düşünün. Sınırsız nimeti kullanıyorsun ve o nimeti verene teşekkür etmeyi bırak ona küfrediyor, emirlerinin zıttını yapıyorsun ve onun nimetlerini kullanarak insanları Allah a düşman etmeye çalışıyor, ona küfredilmesi, isyan edilmesi için uğraş veriyorsun. Bunun yanında iyi insanlarla çeşitli şekilde savaşıyor onların hakkına giriyorsun.
Günümüzde birkaç kişiyi öldüren canilere müebbed ceza veriliyor, hatta bazen birkaç müebbed ceza da verildiği oluyor. Müebbed, sonsuz ve daimi demektir. Demek ki, o caninin ömrü ebedi olmuş olsa idi, cezası da ebedi olacaktı. Yani sonsuz ceza kavramı insanlığın hukuk sisteminde de caridir. Bu yüzden, küfür sebebi ile hadde hesaba gelmeyen cinayetler işleyen bir kafire sonu belirsiz bir cehennem cezasının verilmesi neden adaletsizlik sayılsın.
Lokman-32- …Bizim âyetlerimizi gaddar ve nankör olandan başkası inkâr etmez.
Sebe-17 –Biz inkâr ve nankörlükleri sebebiyle onları böylece cezalandırdık. Zaten nankörlükte çok ileri gidenden başkasını cezalandırır mıyız?
Bakara-126- …Bunun üzerine buyurdu ki: “Onlardan inkâr edeni dahi rızıklandırıp az bir zaman hayattan nasip aldırır, sonra da onları cehennem azabına sürerim.Orası varılacak yer olarak ne fena bir yerdir!”
Aç, yardıma muhtaç bir kimseye yardımda bulunduğumuzda her ne kadar karşılık/menfaat beklemesekte ufak bir teşekkür bir tebessüm isteriz. Ona bulunduğumuz bu iyilikten sonra onun bize karşı somurtkan davranması bizim canımızı sıkar ve bir daha ona yardım etmek istemeyiz. Şimdi bir düşünün. Biz o yardıma muhtaç kimse için hiçbir şey yaratmadık sadece sahip olduğumuz bize verilen bir şeyi başkasına vermiş olduk. Fakat bu durumda bile o kimseden ufak bir teşekkür umarız. Birde bu kimse verdiğimiz yardımı beğenmez suratını çevirir ve daha iyisini ister o daha iyisini versek bile onu da beğenmez hep daha iyisini isterse, mazallah elimizden bir kaza bile çıkabilir. Düşünün birde bu kimse hediyenizi aldıktan sonra sizi görmezden gelir muhatap bile olmaz hatta verdiğiniz hediyeyi ziyan eder sağa sola saçarsa nasıl sinirlenirsiniz. Halbuki siz o iyiliği yapmasaydınız büyük zorluklar çekecekti. İşte böyle Allah ta insana sayısız nimet vermiş, ta dünyanın öbür ucundaki bir yaprağın bile nefesimizde oksijeni vardır. Bize en başta biz istemeden ruhundan vermiş, yoktan var etmiş. Hayata hep olumsuz yönlerinden bakan insanlar hariç kim hayattan yaşamaktan şikayet eder ki? Bu durumda bir düşünün eğer biz Allah’ı inkar edersek ona şükretmezsek verdiklerinden memnun olmaz hep daha iyisini daha fazlasını isteyip gene de memnun olmazsak Allah’ın bize muamelesi nasıl olur? Tam tersi örnekteki adam bize ufak bir tebessüm küçük bir teşekkürde bulunsa nasıl mutlu oluruz, öyle ki o adama bir daha iyilik yapmak isteriz. Aynen Allah’ta bizim yetinmeyi bilmemiz ona şükretmemiz nispetinde bize karşı nimetini daha da arttıracaktır. Bizim için hiçbir şey yapmayan bir insana bile teşekkür ediyorsak Allah’a teşekkür etmemek sahip olduğumuz ve olacağımız her şeyi verene teşekkür etmemek ne derece nankörlüktür anlarsın.
Nahl-18– Halbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız, mümkün değil, sayamazsınız. Gerçekten Rabbin gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).
Allah (c.c.) senin üzerindeki onca hakkına sınırsız nimetlerine karşılık senden küçücük bir şey istiyor; onun varlığını kabul etmeni. Allah’a hakkı olan bu çok basit karşılığı bile vermiyorsan çok büyük hakka girdin demektir.
Hadisi şerif: Resulullah (sav) buyurdular ki: “Allah Teala hazretleri azabı en hafif olan cehennemliğe: “Eğer dünya her şeyiyle senin olsaydı, şu azabdan kurtulmaya bedel, fidye olarak verir miydin?” diye soracak. Adam: “Evet!” diyecek. Rabb Teala bunun üzerine: “Sen daha Hz. Adem’in sulbünde iken ben senden bundan daha hafifini istemiş: “Bana hiçbir şeyi ortak kılma da seni ateşe sokmayayım, cennete koyayım” demiştim. Sen buna yanaşmadın, şirke girdin” buyuracak.” (Kütübis-sitte No: 5082)
Vakıa- 42 –Onlar kızgın ateşte ve kaynar sularda…43-44 –Ne serin, ne de faydalı olan, kapkara duman tabakası altındadırlar. 45 – Çünkü onlar dünyada iken refah içinde şımarırlardı. 46 – O en büyük günahta, şirkte ısrar ederlerdi.
İnsanlara, doğruyu bulacak, yaşayacak kadar zaman ve imkan verilmiştir;
Rum- 57- “Zulmedenlerin mazeret beyan edip yola gelmeleri için o gün artık çok geç!”
Fatır-37 – Onlar orada imdad istemek için şöyle feryad ederler:“Ey Ulu Rabbimiz! Ne olur, çıkar bizi buradan, dünyaya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızdan başka, güzel ve makbul işler yapalım!”Allah onlara şöyle buyurur: “Biz, size, düşünüp ibret alacak, gerçeği görecek kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size peygamber de gelip uyardı. Öyleyse tadın azabı! Zalimlerin hiç bir yardımcısı yoktur!”
Tövbe-66 – “Ey münafıklar! Hiç boşuna özür dilemeyin! Gerçek şu ki: Siz iman ettiğinizi açıkladıktan sonra, içinizdeki inkârı açığa vurdunuz. Sizden bir kısmınızı, (tövbeleri sebebiyle) affetsek de, bir kısmını suçlarında ısrar etmelerinden dolayı cezalandıracağız.”
Kafire düşünmesi doğru yolu bulması için her türlü imkan zaman ve kolaylık verilmiştir. Buna rağmen kafir ölene kadar nefsine şeytana uyar, düşüncesizlik eder, rabbine kibirlenirse; kısacası günahta, kötülükte ısrar ederse, cezayı hak eder.
Risalei nurdan bir diğer nokta: Küfür üzerine ölen bir kâfir, ebedî bir ömürle yaşayacak olursa, o gayr-ı mütenahi ömrünü behemehal küfürle geçireceği şüphesizdir. Çünkü kâfirin cevher-i ruhu bozulmuştur. Bu itibarla, o bozulmuş olan kalbin gayr-ı mütenahi bir cinayete istidadı vardır. Binaenaleyh, ebedî cezası, adalete muhalif değildir. Şayet bu dünyada o kafire ebedi bir hayat verilse idi, küfrü de ebedi olacaktı. Öyle ise kafirin ebedi cezalandırılması aynen adalettir.
Ölene kadar üstte saydığımız türlü kötülüklerden 1 kere bile tövbe etmemiş 1 kere bile akıl etmemiş ve 1 kere bile doğruya-gerçeğe yöneleyim dememiş bir insanın yeniden dünyaya gelse bile kafir olarak yaşayacağı belirtilmiştir. Öyle ki Allah cehennemdeki böyle bir insanı dünyaya geri gönderse galiba kötü bir rüya gördüm diyerek eski yaşamına devam edecektir.
İnançsızların cehennemde çekecekleri büyük azabın nedeni dünyadayken haklarına girdiği insanlar olacaktır. İnançsızlıklarından dolayı çekecekleri azap ise belki (en doğrusunu Allah bilir) zorluklarla dolu bir yaşam formunda devirler boyu kalmak olacaktır. Hatta kaldığı derecede azabı hafifletilmeyecek ama durumuna alışacak, bir nevi normal yaşama kavuşacaktır;
*”Fakat kâfir, kendi ameliyle bu duruma kesb-i istihkak etmişse de, amelinin cezasını çektikten sonra, ateşle bir nevi ülfet peyda eder ve evvelki şiddetlerden azade olur. O kâfirlerin dünyada yaptıkları hayırlı amellerine mükâfaten, şu merhamet-i İlâhiyeye mazhar olduklarına dair işârât-ı hadisiye vardır.” (İşaratü’l-İ’caz, s.81)
Ayetlerde cehennemde kalan kişinin kaldığı müddetçe azabı hafifletilmez denmektedir. Üstat Hazretleri de “azap hafifletilir” demiyor, yanan kişi azaba alışır, ülfet eder diyor. Bu da (azapları hafifletilmez) beyanındaki ayetlerin manasına zıt olmaz. Ülfet bir şeye alışmak demektir. Nasıl ki, bir musibetin ilk anı ile sonraki anları azap noktasından farklıdır. İlk an en zor ve çetin iken, sonraki anlarda vücudun intibakı ile azabın ilk anki şiddeti hafifliyor. Burada hafifleyen azap değil, azabın verdiği acıdır.
Allah’ ın adaletiyle herkes hak ettiğini alacaktır;
Allah’ın bize kendi ruhundan üflemesinden dolayı ruhumuzda adalet duygusu zuhur etmektedir. Ruhumuz; herkesin hak ettiğini almasını, adaletin tecelli etmesini istemekte, bunu mantıklı görmektedir. Ruhumuzun ve adaletin kaynağı Allah (c.c.) herkese hak ettiğini eksiksiz verecek, hatta iyi işlerin karşılığını kat kat mükafatlandırarak verecektir.
Ahkaf- 19 –Herkesin, yaptığı işlere göre dereceleri vardır. Sonuçta Allah onlara işlerinin karşılığını tam tamına ödeyecek, onlar asla haksızlığa mâruz kalmayacaklardır.
Hicr-43-44 – Şüphesiz cehennem de o azgınların hepsinin varacakları yerdir. Oranın yedi kapısı vardır ve onlardan her kapıdan kimlerin gireceği belirlenmiştir. Onlar kapılara bölüştürülmüşlerdir.
Aliimran-163 – Rıza yolunu tutanlar Allah’ın huzurunda derece derecedirler. Allah insanların yaptığı her şeyi görür.
Ne olursa olsun cehenneme giden insanlarda gene işlediği kötülük kadar ceza görecektir. İşlediği kötülük miktarınca cehennemde dereceye sahip olacaktır. Misal, onlarca masum insanı öldürmüş, büyük kul hakkına girmiş, insanlara büyük acılar çektirmiş bir kimseyi bir kere öldürseniz o kişi hak ettiği cezayı bulmaz, böyle birini onlarca kere öldürmeniz lazım ki üzerindeki bütün kul hakları alınmış olsun, böyle birinin hakkından da cehennemin 7 kat dibi gelir. Ama iyi gibi görünen iyi ilişkiler çerçevesinde yaşayan bir insan daha küçük kötülüklerinin cezasını ufak cezalarla çekecektir.
Örneğin: Sadece Allah a isyan edenlerin cehenneme gireceği söylenirken;
Hadid-19- …Ama kâfir olup âyetlerimizi yalan sayanlar. İşte onlar da cehennemliktirler.
Hem Allah’a isyan edip hem de insanlığa büyük kötülükleri bulunanlara karşı ağır bir ceza ve ağır bir üslup vardır;
Aliimran-21 – Allah’ın âyetlerini inkâr edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri, adaleti isteyip yaymak isteyenlerin canlarına kıyanları, can yakıcı bir ceza ile müjdele!
Furkan-68 –Onlar, Allah’la beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar. Allah’ın muhterem kıldığı bir canı haksız yere öldürmezler. Zina etmezler.Kim de bunları yaparsa günahının cezasını bulur. 69 – Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır. 70– Ancak şu var ki dönüş yapıp iman edenler güzel ve makbul işler işleyenler bundan müstesnadır.
Gene şirk koşanları ve münafıkları insanlara en büyük zulmü işledikleri için (müşrikler ve münafıkların dünyayı cehenneme çevirişini Dünyanın kara kutusu belgesel serisinde [TIKLA İZLE] delilleriyle göstereceğiz)
Nisa-145 – Şu kesindir ki münâfıklar cehennemin en alt katındadırlar…
Mümin 46- Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.
Yani insanın, inanıyorsa hop cennete mükemmel bir yaşama, inanmıyor ise hop cehenneme ve berbat korkunç bir yaşama sürüklenmesi gibi bir durum yoktur. 7 kat cehennem, 7 kat cennet ve ortalarında araf vardır. Bazı alimlere göre cehennem içinde cennet vardır. Kişi gerektiği kadar büyük işkenceler çeker ondan sonra ise daha iyi bir yaşama kavuşur.
Gene zerre kadar imanı bulunan insan günahları var ise çektikten sonra cennete girecektir. Ama bu zerre kadar imanı bulunanla, günahsız olan, her daim tövbe eden (hatalarından pişmanlık duyup ders çıkartan),Allah yolunda mücadele eden bir insanında cennetteki derecesi bir olmaz. Dünyada yapılan kuantum aleminde bir etkisi olan iyiliklerin tam karşılığını ancak Allah verebilir ve verecektir. [Kuantum için DKK-2.Bölüm TIKLA İZLE]
Nisa-40 – Şu kesindir ki Allah kullarına zerre kadar bile zulmetmez. Ama kulun zerre kadar bir iyiliği bile olsa, onu kat kat artırır ve ayrıca Kendi tarafından büyük bir mükâfat verir. 173 – İman edip iyi ve yararlı işler yapanların mükâfatlarını Allah, tam tamına ödeyecek, hatta lütfundan onlara hak ettiklerinden daha fazlasını da verecektir. Kulluktan kaçınıp kibirlenenleri ise can yakıcı bir azaba sokacak ve onlar Allah’tan başka ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulabileceklerdir.
Enam-160 – Kim Allah’a güzel bir işle gelirse, iyilik işlerse, ona on misli verilir; kim de bir kötülükle gelirse, sadece kötülüğüne denk bir ceza görür ve hiç kimseye haksızlık edilmez.
Kassas-84 – Kim iyilik yaparsa, âhirette ondan çok daha iyi bir karşılık görür. Kim kötülük işlerse, bilesiniz ki kötülük işleyenler ancak yaptıkları kötülük kadar ceza görürler.
Yunus-52 – Sonra o zalimlere: “Ebedî azabı tadın bakalım! Siz dünya hayatında neyi hak ettiyseniz, sadece onun karşılığını göreceksiniz.” denir.
Zuhruf-75 –Azapları hiç gevşetilmeyecek, orada bütün ümitlerini yitirmiş olarak kalacaklardır.76 – Böyle yapmakla Biz onlara haksızlık etmedik, ama asıl kendileri öz canlarına zulmettiler.
Yunus-44 –Allah insanlara asla zulmetmez. Lâkin insanlar kendi kendilerine zulmederler.
Bu ayetlerde Müslümanların yapacakları iyiliklerin kat kat mükafatlandırılacağı ama işledikleri kötülüklerin yaptıklarıyla eşit miktarda cezalandırılacağı bildirilmiştir. Kafirlerinse zaten iyiliklerini dünya menfaati için yaptıklarını anlattık, işledikleri günahlar için ise gereği kadar ceza vardır, fazlası ve eksiği yoktur.
Sonuç:
1)Ölene kadar tövbe fırsatı tanınmıştır. Bir kere tövbe edip inandım diyen eninde sonunda cennete girecektir. insanların birbiri üzerindeki hakları dışında Allah tövbe ile bütün günahları bağışlar, günahlar sevaba döner.
2)Herkes hakkını alacak, tövbe ile Allah sadece kendi nezdindeki günahı affedecektir, kimse haksızlığa uğramayacaktır.
3)Kişi İslam’ı bilmiyorsa, şirk koşmadığı, tek bir yaratıcıya inandığı takdirde affedilecektir. İslam’ ı, doğru olanı bilipte inkar eden hem zaten kötü biri olacağından doğru yola sokulmadığı hem de kendisine her şeyi verene isyan ettiği için sonu belirsiz cehenneme girecektir.
4)İman eden, günah işlemişse, cezasından sonra cennete, kafir ise suçu derecesinde ve suçuyla orantılı azap görecektir. Cezası bittikten sonra cehennemde bile olsa azabı biter.
5)İnkar edip türlü pislikler yapan ve insanlara zulmedenlerin kendi istekleriyle Allah tarafından kalpleri mühürlenir bunların iman etmesi engellenmiş olur. (bknz: Allah kalbimizi mühürleyerek bizi cehenneme mi atmak istiyor)
Dünyanın Kara Kutusu Belgeselinde hiç duymadığınız çarpıcı gerçeklerle büyük resmi daha iyi göreceksiniz;