Kuantum Fiziğinden bildiklerimiz şunlardır: yıllar önce bigbang sayesinde zaten kainattaki her şey enerjinin yoğunlaşmasıyla oluştuğunu biliyorduk. Bugün ise bu durum kesin olarak ispatlanmış süper mikroskoplar ile maddenin temeline inilmiş ve tüm Maddenin esasında sicim neden ışık iplikçiklerinden oluştuğu görülmüştür. Maddelerin farklı farklı olması ise bu enerji ipliklerinin farklı şekilde titreşmesi ve bir araya gelmesiyle oluşuyordu. Yani esasında gördüğümüz her şey ışıktan ibaretti.

Tasavvufçuların bahsettiği her şey Allah ın nurundan oluşmuştur düşüncesini de bu bilimsel veri doğrulamaktadır. Bu konuya da ileride ayrıntılı olarak değineceğiz. Nurdan Murat Işık Kuantları, enerjinin 1. basamaktaki halidir, Biz ise en son basamakta madde algılayıcı bir yapıdayız. Bu konuya da ileride ayrıntılı olarak değineceğiz.

Nur suresi 35-“Allah göklerin ve yerin nurudur”

Bu konuda Fizikçi Brian Greene’ in Sicim ve Kuantum Fiziği başlıklı konuşması gayet açıklayıcıdır. Videoyu Türkçe altyazı ile üstteki videodan izleyebilirsiniz.

Her ne kadar 1900’lerin başına kadar koyu bir maddecilik “madde vardır ve Ötesi yoktur” görüşü hakim olsada fizik alanında ilerleyerek atomaltı alemde derinleştikçe; 1910 1920’lerden itibaren artık madde diye bir şeyin var olmadığını, bizim kısıtlı 5 duyumuzun madde varmış gibi gösterdiğini, esasında maddede denen her şeyin atomlardan ortamlarında Işık kuantlarının farklı şekilde dalgalanmasından var olduğunu gösterdi.

zaten duyu organlarımız varlığın kısıtlı bir bölümünü algılamaktadır. Gözümüz santimetrenin onbinde 4 ile onbin de 7 arasındaki dalga boylarına alabilecek kapasite ile sınırlıdır, kulağımız ise 16 ile 16000 Herz arasındaki dalgaları alabilir ancak.

Bu gerçekler karşısında kafaları allak bullak olan bilim adamları kainatı gelişmiş bir uygarlığın simülasyonu olabileceğini bile ileri sürmüştür.

Matrix filmindeki meşhur sahneyi hatırlayın:

Neo: -İçinde bulunduğumuz şey bir bilgisayar programı mı.

Morpheus: -buna inanmak çok mu zor.

Neo : -bu (sandalye) gerçek değil mi?

Morpheus: -gerçek olan nedir? gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiklerinden kokusunu alabildiklerinden tadıp göre bildiklerinden bahsediyorsan Onlar beynin tarafından yorumlanan sinyallerdir. Peki Matrix Nedir. Kontrol. Matrix bilgisayar tabanlı Bir düş dünyasıdır. bizi kontrol altında tutmak için üretilmiştir.

Hatta öyle ki mesela bir sandalyeye oturduğunuzda derinizdeki atomlar ile sandalyenin atomları birbirine değmiyor bile! Sandalyeye oturunca kaba etinizin atomlarını saran elektronlar ve sandalye atomlarının dış yüzeyindeki elektronlar birbirini itiyor. Çünkü elektromanyetik kuvvette eş yükler birbirini iter. Kısacası siz sandalyeye değil de sandalyenin elektronlarının üzerine oturuyorsunuz. Yani Dokunma hissi, sandalyenin sert olması gibi özellik ve  duyular işte böyle ortaya çıkıyor.

İşte Bilim adamlarının tartıştığı Simülasyon teorisi bu bilgiler ışığında oluşmuştur. Cambridge üniversitesinden prof martin rees “evrenin bizden daha akıllı bir uygarlık tarafından yapılmış bir bilgisayar simülasyonu olabileceğini ileri sürmüştü. Çünkü bilimsel gerçeklere göre aslında var zannettiğimiz hiçbir şey gerçekte yoktu. Her şey boşluktan ve ışıktan ibaretti yani her şey bir bilgisayar oyunu gibiydi. Hislerimiz bunları gerçek gibi algılıyordu.

Gene kuranı kerime göre dünya yokluktan yaratılmıştı.  atomun içinin neredeyse tamamen boş olması ve her şeyin sicim denen ışıklardan var olması; aslında hiçbir şeyin var olmadığını, yani kainatın yoktan var olduğunu kanıtlıyordu. Bunun yanında kainat yaratıldığı ilk anda madde ile anti maddenin eşit seviyede olması yani maddenin anti madde ile birleşmesi sonucu her şeyin sıfırlanıp yok olacak olması da kainatın yoktan var olduğunu kanıtlamaktadır. Tüm bu gerçekler kuranı kerimdeki dünyanın hiçlikten yaratıldığını anlatan ayet ile ve dünyanın bir sinek kanadı kadar değerinin olmadığını anlatan hz. Muhammed peygamberin sözü ile uyum içerisindedir.

Gene müslüman tasavvufçular yüzyıllardan beri  kuranı kerimden çıkardıkları manalar ile aslında dünyada var zannettiğimiz hiçbir şeyin var olmadığını, her şeyin Allah ın isim ve sıfatlarının yansıması olduğunu anlatmışlardır. İşte İslam daki bu düşünce; yani her şeyin; mana, isim ve kodlamalardan oluştuğu düşüncesi de tüm bu bilimsel verilerle uyum içerisindedir.

Çok ilginç olan bir gerçekte; kutsal kitap kuranı kerimde dünyanın bir simülasyon olduğunun da anlatılıyor olmasıdır. Bildiğiniz üzere simülasyonlar kodlardan oluşmaktadır. Basit bir örnek olarak bilgisayar oyunları simülasyondur ve kodlardan oluşur. Yazılan kodlara göre simülasyonun içinde her şey yapılmakta ve yaşanmaktadır. kuranda da kainattaki var olan ve yaşanan her şeyin tıpkı bilgisayar kodları gibi “levhi mahvuz” da yazdığı için var olduğu ve yaşandığı anlatılmaktadır. Kuranı kerimde; dünyadaki sistemin nasıl işleyeceği, kısacası dünyada ki olmuş ve olacak her şeyin “levhi mahfuz” daki yazılara göre gerçekleştiği yazmaktadır.  Yani kainatta var olan ve yaşanan her şey; “levhi mahfuz” denen kitapta var ise kainatta var olmakta ve yaşanmaktadır. Aynı gerçekte var olmayan ama kodların yansımasıyla oluşan simülasyonları gerçek zannettiğimiz gibi, dünyada “levhi mahfuz” denen kodların yansımasından oluşuyordu. Dünya gerçek değildi ama biz gerçek zannediyorduk.   

Ankebut suresi 64-“Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir…”

Bunun yanında bir çok bilim adamı da dünyada gerçekleşen metafizik olayların aslında 4. Boyutta gerçekleşmiş olayların bizim 3 boyutlu dünyamızdaki bir yansıması olduğunu belirtmiştir.

1985’de Dr stanislav grof bilincin nörofizyolojik modelle açıklanmadığını ancak atomaltı düzeyde yani başka boyuttan bir varlık olmasıyla yani holografik model ile açıklanabileceğini söylemiştir.

1987’de fizikçi alain Wolf yakaza halindeki rüyaları bilincin başka boyutlara seyahati olarak tanımlamıştır

1980’de Doktor kenneth ring yaptığı ölüm öncesi deneyleri sonucunda ölümün bilincin bir hologramik boyuttan diğerine geçişi olarak tanımlamıştır.

Gene; Leipzig üniversitesi astronomi profesörü Johann Karl Friedrich Zöllner 1878’de Transandantal Fizik başlıklı bir kitapta sebepsiz madde oluşması yok olması ya da sebepsiz madde hareketleri fenomenlerini araştırmaktaydı ve deney ve gözlemlerine dayanarak bu olayları 4. boyuta bağlıyordu.  

Saffat Suresi ayet 5’te Cenab-ı Hakk, “O semaların ve arzın ve arasındakilerin Rabbidir ve doğuların da Rabbidir” buyurmaktadır. Buradaki “Meşârik” yani doğular kelimesinden kasıt; kesin olarak boyutlar anlamındadır.

Günümüz insanları boyutları bilmediği için “meşarik” kelimesi “doğular” diye tercüme edilmişti. Fakat kökeni antik aramiceye dayanan ve çok eski ve gelişmiş bir dil olan Arapça da, Bu surede geçen “meşarik” kelimesinin asıl anlamı boyutlardır. İleriki bölümlerde göreceğiniz üzere antik dönemde de gelişmiş bir teknoloji vardı ve insanlar boyutların manasını kesinlikle biliyordu.

 

Scroll to Top