İLK DİN SEMAVİ MİYDİ PAGAN MI ?

3 büyük kutsal dinin kaynaklarına göre ilk insan hz. Adem e ilk tek tanrılı din bizzat yaratıcı tarafından  gönderilmişti. Peki Bilimsel araştırmalar da bu konu hakkında ne söylemektedir ?

*Evrimci bilim adamları tek tanrılı dinlerin çok tanrılı dinlerden evrildiği ile alakalı; ilk bakıldığında mantıklı gelen bir teori ortaya atmışlardı. İlk başta kabul gören bu teori sayesinde dini inançlara büyük darbe vurduklarını düşünüyorlardı. Fakat Evrimcilerde oluşan bu heyecan zaman içinde hayal kırıklığına dönüştü. Çünkü dinin kaynağı ile ilgili ortaya atılan evrimci teoriler gerçek verilerle çelişmeye ve eleştirilmeye başlandı. Zaten evrimci teorisyenlerden hiçbiri ilkel kabileler arasına giderek bizzat gözlem ve inceleme yapmamıştı. Teorilerini seyyahların anıları ve misyonerlerin raporlarına dayandırmışlardı. Daha sonra bizzat ilkel topluluklar arasında yapılan araştırmalar ve genel bilgiler bu teorilerin tutarlı olmadığını, tüm dünyada evrimcilerin söylediklerinin tam tersi örneklerin varolduğunu ortaya koymuştur.

Evrimci Tylor’ın animizm teorisine ilk ciddi itiraz öğrencisi Andrew lang (Endru lenk)’ten gelmiştir. lang, Afrika, Amerika ve güneydoğu Avustralya ilkel kabileleri ile ilgili elde edilen son bilgilere dayanarak ilkel kabilelerde animizme rastlanmadığını, aynı zamanda insanların ahlaki adaba uyup uymadıklarını denetleyen ve gökte bulunduğuna inanılan yüce bir tanrı kavramına her yerde rastlandığını ortaya koymuştur. Evreni yukarıdan yöneten, mutlak kudret sahibi, mutlak iyi ve saygıya lâyık varlık şeklinde görülen bu yüce Tanrı’nın yanı sıra kabilenin hayatında doğrudan rol oynayan küçük ilâhların ve ruhların varlığına inanılmıştır.  Buna benzer başka bir tez de Wilhelm Schmidt (Wilhelm şimit) tarafından savunulmuştur. Schmidt, ilkel kabileler arasında yaptığı etnolojik araştırmalardan sonra dinin ilk şeklinde tek tanrı anlayışının var olduğunu ileri sürmüştür. Schmidt, görüşlerini “Tanrı Kavramının Kaynağı” adlı eserinde ortaya koymuştur.

*Andrew Lang, Wilhelm Schmidt gibi antropologların önderliğinde dünya üzerindeki dinlerin incelenmesi ile ortaya çıkan sonuçlar, dinlerin çok tanrılıdan az tanrılıya doğru evrim geçirmediklerini, aksine zaman zaman tahrif edildiklerini gösterdi. Schmidt’in önderliğinde yayınlanan ve dinlerin kökeni konusunu ele alan Anthropos isimli dergide bu bilgiler çok ayrıntılı olarak incelendi. Dikkati çeken en önemli nokta ise bu kavimlerin inandığı batıl ilahların hepsinin üstünde tek bir İlah inancının bulunuyor olmasıydı.

yani tüm putperest toplumlar iki farklı tanrı inancına sahiptirler 1- her şeyi yaratan tanrı 2- onun altında insanları yöneten tanrılar

yunan: gaia, roma:terra, hint brahma, mısır: ptah, aztek:  Ometeotl, iran: Zurvan- Ahura Mazda

Aynı şekilde putperest Araplarda her şeyi yaratan Allah a inanıyor ama alttaki tanrıları şefaatçi sayıyorlardı. Kuran da onların bu durumunu açık bir şekilde yermiştir. Müşriklere dünya ve hükümdarlığı asıl olarak kime aittir diye sorulduğunda hiç şüphesiz Allah tır diyorlardı.

Mü’minûn 84- De ki: “Eğer biliyorsanız, yeryüzü ve onda bulunanlar kime aittir ?”- 85. “Allah !” diyecekler. De ki: “O halde düşünmez misiniz? – 86. De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi ve büyük Arşın sahibi kimdir ?” -87. “Allah !” diyecekler. De ki: “O halde korkmaz mısınız?”

Gene bir cahiliye arabı şiirinde şöyle demektedir;

Lât’a, ‘Uzzây’a ve onlara ibadet edenlere and içerim, Allah’a da; çünkü Allah, onlardan daha yücedir. (İbnu’l-Kelbî, Kitâbu’l-Esnâm, s. 13.) (trc. Beyza Düşüngen)

*Oxford Üniversitesi’nden Stephan Langdon, 1931 yılında elde ettiği bulguları bilim dünyasına duyururken, elde ettiği bilgilerin çok beklenmedik olduğunu söylüyordu, çünkü bu bulguların daha önceki evrimci açıklamalarla tamamen çelişmekte olduğunun farkındaydı. Langdon bulgularını şöyle açıklıyordu: “Benim görüşüme göre insanın en eski tarihi, tek tanrı inancından çok sayıda (sözde) tanrının ve kötü ruhların varlığının inancına doğru çok çabuk bir bozulmayı gösteriyor.”   (Stephen H. Langdon, “Semitic Mytology of All Races”, Vol. V, Archaeol. Instit. Amer., 1931, s. Xviii) yani tek tanrılı din bozularak çok tanrılı din haline gelmişti. ilk zamanlar Allah a tapan insanlar sonrasında bir şekilde kötü ruhlara şeytanlara tapmaya başlamışlardı.

*Antropolog Sir Flinders Petrie de, çok tanrılı inanışların, tek Tanrılı dinlerin zaman içinde tahrif edilmesiyle ortaya çıktığını söylemektedir. Üstelik bu bozulma süreci, sadece geçmişte yaşamış topluluklarda değil, günümüzde de gözlemlenmektedir. Petrie şöyle demektedir: “Eski zamanlardaki dinlerde birçok sınıfta tanrıya rastlanır. Ancak günümüzdeki pek çok kültürde de böyle bir yaklaşım sergilenir. Örneğin bir Hindu, sayıları gittikçe artmakta olan tanrı ve tanrıçalar arasında yaşamaktan zevk duyar… Diğerleri ise tanrılara bile tapmazlar, animistik ruhlara, şeytanlara tapınırlar…Eğer ruhlara tapmak tek bir İlah’a tapmaya uzanan bir evrim sürecinin ilk basamağı olsaydı, bu durumda çok tanrılılığın gittikçe tek tanrılılığa evrimleşmesinin kanıtlarını görmemiz gerekirdi… Bunun tam aksine tek görebildiğimiz, tek Tanrı inancının her zaman ilk basamak olduğudur…Çok tanrı inancını ilk oluşumuna kadar izleyebildiğimiz her yerde, bunun tek Tanrı inancının bir çeşitlemesi olduğunu görüyoruz…”  (Sir Flinders Petrie, The Religion of Ancient Egypt, Constable, London, 1908, sf. 3-4) EKLE: andrew lang çoğalmakta olan hindu tanrıları derken chenai-tapinagi-tanrilar

Antropolog Le Page Renouf  mısır tarihinde aynı durumun yaşandığıyla alakalı şunları söyler: “Mısır dininin oluşumu, çok sayıda tanrının elenerek tek Tanrıya dönüşmesiyle olmamıştı. Aksine, Mısır dininin tek Tanrı inancına yakın olduğu zamanlar bu uygarlığın şahit olunan en eski zamanlarına denk geliyordu. Mısır dininin son aşamaları ise tüm Mısır dininin en çok bozulmuş hali olmuştur.” P. Le Renouf, “Lectures on the Origin and Growth of Religion” as illustrated by the Religion of Ancient Egypt, Williams and Norgate, London, 1897, s. 90

Edward McCrady ise Hindistan tarihinde aynı durumun yaşandığıyla alakalı şunları söylemiştir: “Veda’da tek Tanrı inancının çok tanrı inancından daha önce olduğunu görüyoruz. Çok uzun bir zaman geçtikten sonra bile sayısız tanrılar arasında tek bir sonsuz Tanrı inanışı, göğü bir sis gibi sarmış olan putperest anlayışın arasından, mavi göğün belirivermesi gibi ortaya çıkıyor.” Max Muller, History of Sanskrit Literature: Quoted by Samuel Zwemer, sf. 87

Gene Axel W. Persson, yunan tarihinde aynı durumun yaşandığıyla alakalı Tarih Öncesi Yunan isimli eserinde şöyle der: “İlk baştan beri var olan tek Tanrı inancı, daha sonra Yunan dinsel mitlerinde gördüğümüz sayısız önemli önemsiz tanrısal kişiliklere dönüşmüştür. Benim görüşüme göre bu birçok ilahın varlığı, tek ve bir olan bir Tanrı’yı tanımlayan değişik isimlerin zamanla değişik yorumlanmasına bağlıdır.”Axel Persson, The Religion of Greece in Prehistoric Times, University of California Press, 1942, sf. 124

Özet olarak; Alman filozofu Schelling (1775-1854) Hint’in kutsal kitabı Vedaları inceledikten sonra şöyle der: “Bütün insanlık önceleri tek varlıktı ve tek tanrı ya inanıyorlardı en eski din yıldız yıldız parçalanmış.”

Rum-31-32-Başka her şeyden geçerek O’na tam gönül verin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı hakkıyla ifa edin! Ve asla dinlerini parça parça edip kendileri de öbek öbek olan o müşriklerden (Allah a şirk koşan putlara vs. tapanlardan) olmayın! Öyle ki her hizip, kendi yanındakiyle böbürlenmektedir.

Tüm bu bilgiler bize en azından tüm dinlerde başlangıçta tek yaratıcı inancının hakim olduğunu ve ileride göreceğimiz üzere dinlerin tümündeki benzerlikler ilk dinin kaynağının bir, yani ortak olduğunu ve gösteriyor.

öyle ki; İlk dinin ve tek ortak kaynağın izlerini her yerde görmek mümkün. Örneğin; en ilkel kabilelerin en eski geleneklerinde bile hz. Adem inancından bahsedilmektedir;

*hawai adası yerlilerinin efsanelerinde adem ve Havva şu şekilde anlatılmaktadır:

 yaratıcı taaroa kızıl toprak araea dan ilk insanı yarattı ve onun burnuna soluğunu üfledi. Adamın kemiklerinden kadını yarattı ve ona ıvi adını verdi.”

*gene  bir tonga geleneğinde “ilk adamın oğlunun kardeşini öldürdüğünü yazıyor”

*yeni zellanda daki maorilerin geleneğinde de:  “ilk adamın oğlunun kardeşini öldürdüğünü yazmaktadır”

Gene putperest sümerlerin gılgamış destanında bile hz. adem den adapa şeklinde üstü kapalı olarak bahsediliyor.

Gene Bir benzerlikte; bilinen en antik dönemdeki  dinlerde bile günümüzdeki semavi dinlere benzer günah ve cennet inancı bulunmaktadır;

Bilinen en eski kavimlerden Tufan öncesi yaşamış kavim olan batık mu kıtası kavmi hakkında 10 binlerce yıl öncesine dayanan tabletleri inceleyen James churcvard şöyle bir metine rastlamıştır: “cennete e ulaşmak için katetmem gereken 8 yol olduğuna inanıyorum… burada 12 dünyevi günahtan arınmış olduğumu kanıtlamalıyım” cennet ve günah  inancı ilk insandan beri görülüyor, ilerleyen süreçte mu kavmindeki bu cennet inancı tahrif olarak yerini reankarnasyona bırakacaktır.

Bu konuda En önemli benzerlik ise antik dönemdeki yaratıcı inancıyla günümüz semavi dinlerin yaratıcı profilinin benzer olmasıdır;

*örmeğin antik döneme rastlayan naga kutsal metinlerde şöyle diyor: “insan için yaratıcı anlaşılmazdır ve bu sebeple o ne resimlendirilebilir ne de adlandırılabilir o isimsizdir.” Antik dönemdeki bu yaratıcı inancıda bize bugün kuranda anlatılan yaratıcı inancına neredeyse birebir uyuyor.

 – “Allah’a benzer hiçbir şey yoktur, O işitendir, görendir.” (Şura, 42/11) 

*Gözler O’na erişemez. O’nun ilmi ise bütün gözleri ihata eder. (Gözlerin görmediği her şeye nüfuz eden, her şeyden haberdar olan) latîf ve habîr O’dur. [67, 14; 31, 16] {KM, Çıkış 33, 20; Yuhanna 1, 18} (enam 103)

*Amerika keşfedildiğinde antik İnka dini ile Hristiyan dini arasındaki şaşırtıcı benzerlikler de avrupalı işgalcileri oldukça şaşırtmıştı. Birbirine hiç teması olmamış antik İnka dini ile Hıristiyanlık dini arasındaki bir çok şey benzerdi, fakat ileride öğreneceğimiz bir sebepten dolayı putperest inka dininde Şeytan fikri bir yana atılmıştı.

Bu delilleri çoğaltmak mümkündür. balta girmemiş ormanlardaki yerlilerin namaza benzer hareketler ile ibadetler yaptıkları bile Müslüman kaşiflerce anlatılmıştır.

TEK TANRILI DİNLERİN BENZERLİĞİ 

Kaldır Tek tanrı bilgisinin farklı bölgelerde birbirine benzer şekilde insanlar tarafından uydurulamayacağı ve tarihe bakıldığında insanlar tarafından bu dinlerin oluşturulmadığı aksine dinlerin insanlar tarafından bozulduğu bilgileri; bize tek tanrılı dinlerin bir ve aynı kaynaktan geldiği sonucunu veriyor.

Buraya kadar öğrendiğimiz bilgiler tek tanrılı dinlerin hepsinin aynı kaynaktan geldiğini aksi taktirde tüm dünyadaki bu denli benzerliğin insanların dinleri uydurmuş olmasıyla açıklanamayacağını gösteriyor. Zaten tarihe bakıldığında insanlar tarafından bu dinlerin oluşturulmadığı aksine dinlerin insanlar tarafından bozulduğunu da kısmen görmüş olduk ve ileride de daha ayrıntılı göreceğiz. bu aynı kaynaktan gelme durumuda bugünkü hz. Adem den bahseden ve birbirlerinin peygamberlerini kabul eden tek tanrılı yani semavi dinlerin neden bu kadar benzer olduğunu kanıtlıyor.

Çok tanrılı dinlerde olduğu gibi nitekim tek tanrılı dinlerinde ilk versiyonları birbirine kopyasıymış gibi benzemektedir.

Görünmeyen Tek bir yaratıcı, Ahiret, melekler, şeytanlar, oruç, yardımlar, iyilikler, kurban, ibadetler, kutsal yerler inancı hatta kutsal yerlerin aynı olması bugün bilinen tek tanrılı ibrahimi dinlerin bozulmamış/ değişime uğramamış halinde hemen hemen aynıdır. Hatta inanılan peygamberler bile aynıdır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dininin peygamberleri büyük mucizeler ve devrimlerle birbirinin benzeri dini getirmişler ve bugün insanlığın çok büyük kısmı bu dinlere mensuptur. Gene insanlar tek tanrılı dinler olarak sadece bu üç dini bilmesine rağmen bu üç dinin kaynağına göre ilk insandan (Kaldır hz. Adem den) beri tek tanrılı din mevcuttu ve sürekli bozuldukça yenilendi.

Anlaşılacağı üzere Hz adem e gelen ilk dinde muhtemelen bugünkü semavi dinlere benziyordu ve devamında bozulmayla gelen pagan dinlerin temeliydi hareket noktasıydı.

 

Scroll to Top