Çok eski dönemlerden beri insanlar başka boyutlardaki varlıkların gerçek olduğuna inanmışlardır. Hatta bu varlıkların özelliklerini kitaplarda ayrıntılarıyla yazmışlardır.

Herkesin göz ardı ettiği nokta ise; bu görünmez varlıkların, dünyanın farklı bölgelerinde dahi aynı özelliklere sahip olmasıdır. Bu görünmeyen varlıklara kimileri ruh demiştir, kimileri hayalet, kimisi peri, gulyabani, karabasan veya başka bir şey. Günümüz modern dünyasında ise bu boyut canlılarına herkes uzaylı demektedir. Fakat aslında tüm bu canlılar aynı canlılardır çünkü birazdan göreceğimiz üzere hepsinin özellikleri aynıdır. Kuranı kerim de insanlardan bir üst boyutta insanlar gibi yaşantıya sahip canlılar olarak sadece cinlerden bahsedilir. kuran da; İnsanlar gibi Dünyada yaşayan tek zeki canlı türü olarak cinler anlatır.

Hikayeyi anlayabilmek için önce kuranı kerimde insan ile cinlerin tarih içerisinde ilişkisini özetleyelim. Çünkü tüm bu belgesel serisinde göreceğiniz üzere elimizdeki tüm somut bilgiler kuranı kerimde anlatılan tarih bilgisi ile büyük bir uyum içerisindedir. Göreceksiniz ki; kuran da anlatılan cinlerin yani uzaylıların insanlarla ilişkilerinin tarihi; dünyanın farklı yerlerinden topladığımız ortak bilgiler, beyanlar ve deliller ile desteklenmektedir. Bugüne kadar yazılmış kitaplar içerisinde bu tarihi Konuyu tüm yönleriyle en iyi kuranı kerim özetlemektedir.

Yani Yaratıcı kuran ı kerim ile insanları son kez uyarmak ve tarihten dersler çıkarmamız için insan ile cinler arasındaki ilişkiyi şöyle özetlemiştir.

Cinler yani uzaylılar, insanlardan önce yaratılmıştı. insanlar yaratıldıktan sonra ise cinler diğer boyuta gönderilmişlerdir. Bu sebeple cinlerin bir bölümü; Dünyadaki saltanatlarını yok eden insanlara düşman olmuş ve şeytan olarak adlandırılmışlardır. Ve bu şeytanlar dünyadaki insanlar için yaratılmış olan düzeni ellerinden geldiğince bozmaya çalışmaktadırlar.  (bakınız: Hicr suresi 27- Sad suresi 76- Araf suresi 16)

Bu özeti ileriki bölümlerde daha da açacak, tarihsel gerçeklerle açıklayacağız.

Bunun yanında Bu bölüm, cinlerin yani uzaylıların Geçmiş dönemde çok tanrılı dinleri nasıl oluşturduklarını ve günümüzde masonlar ile ne işler çevirdiklerini daha iyi anlamamızı sağlayacak.
İleride yeni dünya düzenini kuranların; büyü vasıtasıyla şeytandan yardım ve emirler alıp insanlara karşı ne tuzaklar kurduklarını, insanlık üzerinde nasıl komploları olduğunu daha iyi anlayıp tedbir almanızı sağlayacak bu bölümümüze hoş geldiniz diyor ve heyecanla hazır olduğunuzu umarak yeni bölümümüze geçiyorum.

Bir önceki bölümde metafizik canlıların var olduğunu ve bu canlıların bilim adamlarının ağzından; 4. Boyut gibi farklı bir boyutta olabileceklerini anlattık. Bu bölümde uzaylılar ile cinlerin aynı varlıklar olduğuna dair somut deliller ile birlikte bu somut deliller ışığında metafizik canlılar nedirler nasıldırlar ne yaparlar nasıl yaparlar neden yaparlar insanlar ve dünya ile ilişkileri nasıldır, dünyayı ve insanları nasıl yönetirler gibi soruların cevaplarını vermiş olacağız.
Öncelikle dünyanın her yerinde cinlere olan inançtan bahsedelim. Tarihi kaynaklarda bugüne kadar ki hemen hemen tüm Kültürlerde cin inancının olduğunu belirtmektedir. kimi kültürlerde cinlerin tanrılarla aynı olduğu biliniyordu, kimi kültürlerde cinlerin tanrılardan daha alt sınıfta olduğu sanılıyordu, ama en nihayetinde tüm kültürlerde cin inancı vardı; İslam dan önceki Cahiliye Arapları, cinlerin de kabile ve gruplar halinde yaşadıklarına, birbirleriyle savaştıklarına, fırtına ve benzeri tabiî olayların cinlerin işi olduğuna inanıyorlardı. Yunan mitolojisinde insan üstü varlıklar için cin kelimesine benzer ifadeler ve Daimon, kelimesi kullanılırdı. Eski Roma’da “genius” kelimesi bazen ruhu bazen de ölüleri ifade ediyordu. Sonraları ev ya da benzer bir mekanı koruduğuna inanılan bir kavram olarak kullanıldı. Çinlilerde daha geniş bir anlamda “kuei: cinler” ve “shen: ruhlar” anlayışı, bütün görünmezler alemini kapsardı. Hintlilerde ise “Bhutalar”, genellikle ölülerin yakıldığı yerlerde bulunduğuna inanılan cinler ve hortlaklardır. Zerdüşt de, İran’ın “Deva” denilen ilahlarını cin saymıştı. Mezopotamyalılara göre tabiat, ruhlarla, cinler ve şeytanlarla doludur. Her evin koruyucu bir cin (ruhu) olduğuna inanılmıştır. Babilliler tarafından cinler; tarla cinleri, mezarlık cinleri olarak gruplandırılmıştır. Mısırlılar ise kötü ruhlara/cinlere özel isimler vermemiş ve onları genel olarak tanrı kimliğiyle kabul etmişlerdir. Yunanlılar Helenistik dönemde ve Roma döneminde cinlerin bazılarının kötü olabileceklerine inanmaya başlamışlardır. Afrika kıtasında da pek farklı inanışlar yoktur.
Eski türklerde yeraltı dünyasının prensi olan Erlik’in emrinde de, Uygurcada şeytan manasına gelen kara “neme”ler veya “yek”ler denilen kötü ruhlar bulunmakta ve bunlar, insanlara her türlü kötülüğü yapıp, hem insanlara, hem hayvanlara hastalıklar göndermekteydiler.
Gene Germen kültüründe Elf, Slav kültüründe Rusalkas, Hinduizm de Narakalar, Buduizm inancında Mara,, eski Japonya’da Oni ile Tengu isimleri ile cinler birçok eski din ve inanışta yer edinmişlerdir.
Yahudilerde Bâbil sürgünü sonrası dinî literatüründe cinlerle ilgili anlatımların çoğaldığı görülmektedir. Sonraki kutsal metinlerde, apokrif eserlerde ve halk menkıbelerinde, özellikle kabala denilen mistik gelenekte şekilsiz ve gölge gibi cinler, adları, özel görevleri bulunan birçok önde gelen cinlerle birlikte tasvir edilmekte; yarı melek, yarı insan olarak ıssız yerlerde yaşayan, geceleri hünerlerini gösteren varlıklar kabul edilmekteydi.

İslam daki cin inancıyla hıristiyanlıktaki cin inancı neredeyse birebir aynıdır. hıristiyanlıktada cinlerin kafirleri şeytana hizmet eden kötü yaratıklardır; duyularımıza genelde hayvan görünümünde algılanabilen, esasları buhar ya da alevden ibaret olan ruhlardı. İnsanları etkileyebiliyorlardı ve zararlarından korunmak için çeşitli tedbirler alınıyordu.

Gene Eski devir büyücüleri de; büyü formüllerinde bugünküler gibi cin isimleri olduğu düşünülen, anlamsız sözler, kelimeler kullanmışlardır. Onlar aynen bugünkü gibi belirli isimlerle ve belirli özdeşleştirmelerle söylenilmiştir.
Görüldüğü gibi tüm kültürlerde metafizik varlıklardan yani cinlerden bahsedilmektedir. “Hadi canım başka varlıklardan bahsediyorlardır, hepsinde bizim bildiğimiz cin kavramından bahsedildiğini nereden biliyorsun” diyebilirsiniz. Tüm kültürlerde ve mitolojilerde cin denen aynı varlıktan bahsedildiğini şu ortak noktalardan anlıyoruz.

1- çoğu kültürde; cin kelimesine benzer bir kelime kullanılmıştır. Bu doğaldır çünkü Kuran da da cinlerin atası “Can” dır.
2- tüm inançlarda cinlerin yiyip içebilen insan gibi yaşantısı olan ama farklı boyutta yaşayan ve ancak büyü gibi diğer boyutta etki oluşturacak bir durum olursa bizim boyutumuza geçebilen ve gözle görülüp bize etki edebilen canlılar olduğundan bahsedilir.
3-tüm kültürlerde aynı şeylerden hoşlanıp aynı yerlerde yaşadıklarından ve Çeşitli hayvan ya da insanların kılığına girebildikleri söylenir.

4- gene tüm inançlarda cinlerle aynı büyü metodlarıyla iletişim kurulabilir ve davet edilebilir, istekte bulunulabilir. 5- tüm inançlarda cin olarak tasvir edilen resimler, putlar ve semboller birbirine benzemektedir. Bunun delillerini ilerleyen bölümlerde çok tanrılı dinlerin tanrılarını araştırırken göreceksiniz.

6- gene ilerleyen bölümlerde açıklayacağımız üzere cinlerin tanrı olarak adlandırıldıkları yerlerde, insanlardan istedikleri, yaptırdıkları ve insanlara tavırları aynıdır. O halde tüm kültürlerde “cin” denilen varlıkların aynı varlıklar olduğunu anlıyoruz.

Scroll to Top