14-HARAMLAR NİYE HARAM?

1)Haramlar Allah’a bağlılığı ölçer, iradeyi ve kişiliği güçlendirir;

Haramların varlığı; inanan insanın, hür iradesiyle haramlardan uzak durarak rabbine gönülden itaatini bağlılığını inancını belli etmesini sağlar. Nefsi için değil Allah için yaşadığını belli eder.

Enam-121 – Allah adına kesilmeyen hayvanın etini yemeyin! Bu, Allah yolundan çıkmaktır, isyandır….

Haramların işlenmesinin tek amacı nefse zevkli gelmesidir. Verdiği zevkin yanında bir sürü zararı vardır. O yüzden ancak Nefsine tapan, nefsini her şeyin üzerinde tutan bir insan türlü zararlarına rağmen haramları işler. Ancak Allah’a tapan bir insan çok cezbetmesine rağmen haramlardan uzak durabilir.

Nefsini seçen haramları işler Allah’ı seçen haramlardan Allah rızası için biraz dişini sıkar ve uzak durur. Haramlara dayanma gücünü ve iktidarını elde eden insan; kötü arzularının esirliğinden kurtulur, iyi özelliklerinin önünü açıp geliştirerek yüce insan mertebesine ulaşır. Bu hareketiyle Mümin insan yaşamanın amacını, varoluşunun gayesini gerçekleştirir. Hayatın kainatın hakkını vermiştir.

Enfal- 29 – Ey iman edenler! Siz Allah’ı sayar haramlardan sakınırsanız, Allah size hakkı batıldan ayırd edecek bir anlayış kuvveti verir, sizin günahlarınızı örter, sizi affeder. Allah büyük lütuf sahibidir.

Allah insanları zorlamak istemez. Allah’ın haram kıldığı şeylerden uzak durmak çok zor değildir. Çok az haram vardır, zaten haramların hiçbiri ihtiyaç değildir ve eğlenmek isteyen insana helal zevkler yeterde artar. Zevklerin hep daha aşırısını ve kötüsünü isteyen nefsine uyan insanlar haramları işler. Zevk bataklığında boğulmuş insanlar haramlarla içli dışlıdır. Fakat Üstadında dediği gibi; “Helal dairesi keyfe kafidir harama girmeye gerek yoktur.”

Kehf-88– Fakat iman edip makbul ve güzel davranışlar içinde olana, en güzel karşılık verilir ve ona kolay olan buyruklarımızı emrederiz, kolaylık gösteririz.”

Zevkli olsa da isyan çirkinlik ve sapıklık olduğu için Müslümanlar haram işlemeyi sevmez ve haram işlememenin eksikliğini çekmezler güzelliğini yaşarlar. Çünkü Allah’ı severek iman eden, rızası için yaşayan insanlar Allah’a karşı gelmeyi Allah’ın sevgisinden mahrum kalmayı istemez. İnsanca, yaşamanın hakkını vererek, Allah’a nankörlük etmeden yaşamak, insanı kamil mertebesinde bulunmak, o haram zevkleri işlemekten daha zevklidir. Haramlar; imanı mantığına kalbine oturtmuş inançlı insanlara iğrenç gelir, o haramın iğrençliği o haramdan alınacak zevki bastırır.

Hucurat-7-8 –….Ama Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde güzelleştirdi; inkârdan, fâsıklıktan ve isyandan ise sizi iğrendirdi. İşte Allah’tan bir lütuf ve nimet olarak doğru yolda yürüyenler onlardır. Allah her şeyi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.

İnançlı insan haramı işlerken zevk alsa da işledikten sonraki pişmanlık, imanını zedelediği için haramın kalbine verdiği rahatsızlık büyüktür.

Hadis-i şerif: “Allah bir kısım farzlar koymuştur, siz bunları daraltmayın. Bir kısım da sınırlar (yasaklar) koydu. Bunlara tecavüz etmeyin. Bazı şeyleri de haram kıldı, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri de (farz, sınır, haram diye tavsif etmeden mutlak) bırakmıştır. Bunları, unutarak bırakmış değildir. Öyle ise onları (farz mı, haram mı.. vs. diye didikleyip) araştırmayın.” [Rezîn ilavesidir. Bunu Dârakutnî, Sünen’inde Radâ bahsinde (4, 184) tahric eder. ed-Dürru’l Mensûr’da Suyûtî, başka rivayetler de kaydeder (4. 279).]

2)Haramdan uzak duran zarardan felaketlerden korunmuş olur;

Allah bize faydalı bir şeyi de haram kılmış olsaydı biz gene itaat edip o faydalı şeyden uzak duracaktık ama Allah insanların hep faydası için emirler vermiştir, zararlı şeyleri haram kılmıştır. bu durumu bu konuda göreceğiz.

Doğudaki ruh ile ilgili okullar 7 çakrayı tartışırlar(kök, güneş, haç, boğaz, kalp, alın, tepe) insan bu yedi çakrayı helal haram dengesini gözeterek kullanabilirse nefsinin yönetiminden çıkar, ruhunu güçlendirir kendi bedeninin efendisi olur. Gerçek potansiyeline sahip olur.

Nefsine tapan, nefsini her şeyin üzerinde tutan bir insan türlü zararlarına rağmen haramları işler, hatta haramları işlemekte yarışır;

Maide-62– Onlardan birçoğunun günaha, başkasının hakkına tecavüz etmeye, haram yemeye yarışırcasına koştuklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kadar kötü!

Sonuç olarak haramların var olmasındaki amaç insanları zevklerden men etmek değildir; haramlarla imtihan edilerek Allah’a bağlılığını ölçmesini, nefse uzun vadede zarar veren zevklerden uzak durarak insanın nefsine zulmetmemesini, her istediği zevki işlemeyerek nefsini terbiye etmesini ve irade insanı olmasını sağlamaktır.

Bu dünyada haram olan şeyler neden öbür dünyada serbesttir?

İnançsız insanların hep sorduğu ve her konuda yaptıkları gibi alay konusu yaptıkları konulardan biri de budur. “Madem öbür dünyada bu haramları eğlenmek için yapmamıza izin verilecek, bu dünyada neden yapamıyoruz?” Cevap: 1- Bu dünyada haram olan hiçbir pislik cennette işlenmeyecektir. Bu düşünce sığ düşünceli kafirlerin çıkarımıdır. Örneğin Allah bu dünyada karşı cinsle ilişkiye girmemize izin vermiş hatta emretmiş evlenmeyenlere ağır uyarılarda bulunmuştur. Ama insana topluma zarar veren zinayı Allah yasaklamıştır. Öbür dünyada ise cennetteki insanlara nimet olarak verilecek huriler, gılmanlar kişilere özel olacak onlarla ilişkiye girmek ne topluma ne de insanlara hiçbir zarar vermeyecektir. Çok eşli hayat sürmek gibi olacaktır. İslam bu dünyada da çok eşli (4’e kadar, hatta savaş gibi durumlarda daha fazla) evliliğe gerektiğinde izin vermiştir. Cennetteki içkiler bu dünyadaki helal içecekler gibi sarhoşluk vermeyen içeceklerden olacak tabi Allah’ın sınırsız nimetleriyle o içecekler dünyadakinden daha çeşitli daha güzel olacaktır.

Saffat-47- Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler, dolu dolu kadehlerle etraflarında fır dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir.

Velev ki bu dünyada haram olanlar öbür dünyada serbest, öyle olsa bile ;1-bu dünya çalışma ve imtihan dünyası öbür dünya ücret ve nimetlerle eğlenme dünyasıdır. 2-bu dünyada haramları işlemek sana maddi manevi zarar verecek ama öbür dünyada o işleri yapmak kimseye zarar vermeyecek sadece zevk verecektir.

Şarap ve kumar

Bakara-219- Sana şarap ve kumar hakkındaki hükmü sorarlar. De ki: İkisinde de hem büyük günah, hem de insanlara bazı menfaatler vardır. Fakat günahları faydalarından daha çoktur. Bir de senden ne infak edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyacınızdan artanı harcayın. Böylece Allah size âyetlerini açıklıyor ki dünya ve âhiret hakkında düşünesiniz.”

Maide-91- Şarap ve kumarla şeytanın yapmak istediği tek şey, sizin aranıza düşmanlık ve kin salmak, sizi Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoymaktır. Artık bu habis şeylerden vazgeçtiniz değil mi?

Ayet gayet açık şekilde şarap ve kumarın faydalarının da olduğunu ama zararlarının faydalarından daha fazla olduğunu belirtmiştir. Ben burada alkolün karaciğere, beyine, sinir sistemine kısaca vücudumuza vereceği zararları anlatacak değilim. Bu bilgilere internetten ve kitaplardan çok rahat ulaşabilirsiniz. İnternetteki yazıları okuduktan sonra “alkolik olan bir adamın sağlığı ve hayatı perişan olur” kanısına kolaylıkla varabilirsiniz.

İnsan aklıyla, düşüncesiyle, iradesiyle mevcuttur. İçki içince, insanı insan yapan; akıl düşünce ve irade özellikleri yok olur ve insan her türlü kötülüğe tehlikelere açık hale gelir. Kendisine ve çevresine iradesi kaybolduğu için zarar verebilir. İçkinin sağlıktan ziyade asıl kötü yanı budur. İnsan içkili kafayla gezerken bir belediye çukuruna düşerek ölebilir. Ya da (yazarken bile utanıyorum) kendi çocuğuna tecevüz edebilir.

Halk arasında deccalin medyası tarafından içkinin özellikle şarabın az içilince faydalarının olduğu inancı yaygınlaştırmaya çalışılıyor. Ne kadar faydalı olursa olsun az içilse dahi Kuran’ın dediği gibi zararları faydalarından daha fazladır ve bunun yanında az içmeyle elde edilen bu faydalar çok rahat diğer besinlerle fazlasıyla elde edilebilir. Helal dairesi ihtiyaca ve keyfe kafidir harama girmeye gerek yoktur. O yüzden içki içip harama girmeye bahane aramamak gerek.

Bir diğeri az içmeye başlayıp daha sonra bu zevki daha fazla yaşamak için kişinin daha fazla içip alkolik olma olasılığı yüksektir. Allah bu yüzden harama yaklaşmayın demiştir. Allah, insanların nefse hoş gelen kötü bir davranışa başladığında bu zevke dalıp aşırılığa gitme ihtimalinin yüksek olduğunu bilmektedir. Bunun için ve sırat-ı müstakimden(doğru yoldan) ayrılmamamız için bizim haramlara yaklaşmamızı dahi yasaklamıştır. Haramların birçok zararı (maddi-manevi) olmasına rağmen nefse hoş geldiğinden dolayı insan başladığı bu haramları bırakamaz, zarar fayda umurunda olmaz, yarını düşünmez sadece alacağı zevke bakar. İnsan ancak Allah korkusuyla Onun rızası için, başladığı bir haramı terk edebilir. Öbür türlü inancı olmayan, nefsinin istekleri için yaşayan birine “içki içme!” demenin bir faydası yoktur. O nefsinin kölesi olmayı istemektedir ve siz ona içkinin kıyamet kadar zararını da anlatsanız o hastalanıp yatağa düşene kadar içmeye devam eder. Sonuç olarak inanan bir insan bu haramları az da olsa işlemeye başladı mı yani bir kere yaklaştı mı yakalandığında paçasını kurtaramayıp nefsine yenilebilir o nedenle yaklaşmamalıdır.

Alkol ve içki hakkında yanlış bilinenler;

Son yapılan çalışmalarda, alkolün dezenfektan bir madde olmadığı anlaşılmıştır. Alkol bakteriyi protein bir kılıfla sararak, onun faaliyet ve üremesini kısa bir zaman için durduruyor. Daha sonra aktif pozisyona geçen mikrop, faaliyetine devam etmektedir. Bunun içindir ki günümüz cerrahisinde dezenfaktan olarak alkol terk edilmiş ve yerine başka maddeler ikame edilmiştir. b) Viski gibi alkollü maddelerin kalb damarlarını genişleterek, kalbin beslenmesini sağlayacağı önceleri ısrarla söylenirken, yapılan araştırmalar bunun bir spekülesyon olduğunu, kalp damarlarını genişletmekle beraber, kan akış hızını ve hacmini düşürdüğünü ve dolayısıyla kalbin hayatiyetini tehdit ettiğini göstermiştir. c) Soğuk havalarda alkol, damarları genişleterek ısınmaya sebep olduğu, dolayısıyla donmaya karşı alkol almanın faydalı olduğu söylenmişse de, bu şekilde vücut daha fazla ısı kaybederek donmanın daha erken oluştuğu görülmüştür. d) Bir kadeh alkolün beyindeki en az bin nöronu (yani beyin hücresini) yok ettiği bilinen bir gerçektir. e) Ağız lakırtısını artırmasına rağmen seksüel yönden libido kaybına (seks gücünün düşmesine), erken inzal ve iki taraf için tatminsizliğe sebep olduğu yine bilinen bir gerçektir.

Irkçılık

Hucurat- 13 –Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık.Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık.Şunu unutmayın ki Allah’ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah’ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olandır. Muhakkak ki Allah herşeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.

“Irkçılık yapan, ırkçılık için savaşan ve ırkçılık uğrunda ölen, bizden değildir.” [Ebu Davud]

“Allahü teâlâ, cahiliyet övünmelerini sizden kaldırdı. Hepiniz Âdem aleyhisselamın evlatlarısınız. Âdem ise topraktan yaratılmıştır” [Tirmizi]

Peygamberimiz sallallahualeyhivesellem: “Allah kıyamet günü sizin soyunuzdan sopunuzdan sormayacaktır. Şüphesiz Allah (c.c.) katında en üstün olanınız kötülüklerden en çok sakınanınızdır.” (Müslim, Birr 33)

Irkçılık ve milliyetçilik ayrı şeylerdir. Milliyetçilik içinde bulunduğu milleti, sınırları içinde yaşadığın büyüdüğün, havasını soluduğun, suyunu içtiğin, yiyeceğini yediğin toprağını sevmektir. Irkçılık ise sana benzeyeni sevmek, sana benzemeyenleri gözünde düşük sınıf insan görmektir. Osmanlı milliyetçi idi. Safkan çok az sayıda Türk vardı ama onlarca millet milyonlarca insan aynı ülke içinde barınıyordu. Ne zaman ırkçılık çıktı işte o zaman kan döküldü huzur bozuldu. İnsanlar aynı düşünceden, aynı ruhtan insanları seveceğine aynı renkten aynı tipten insanlarla beraber olmak gibi aptalca ve hayvanca bir düşünceye bir inanışa kapıldılar. Hayvanca diyorum çünkü hayvan sürüleri gibi tür birlikteliği istediler koyun sürüsü, antilop sürüleri gibi olmayı seçtiler, hayvanca diyorum çünkü bununla da kalmayıp birde böyle aptalca bir düşünce yüzünden birbirlerine saldırdılar, ortalığı kan gölüne çevirdiler, koca imparatorluğu 50 parçaya böldüler.

Zina: (bakınız: Tesettür konusu)

Haram Yiyecekler:

Bakara-173 – O size leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı.Kim mecbur kalırsa başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret miktarını geçmemek şartıyla bunlardan yemesinde günah yoktur. Allah gafurdur, rahimdir. (günahları çok affeder, merhamet ve ihsanı boldur).

Domuz, her türlü necaseti yiyen çok pis bir hayvandır. Zararlı olduğu için yalnız Türkler değil, Avrupalılar da, bir kimseye hakaret etmek için “Domuz” derler. Domuz kendi ölmüş çocuğunu bile yer. Domuzlar en hızlı ve en zayıf sindirim sistemine sahip hayvanlardır. O yüzden domuzun yediği tüm pislikler(toksinler) sindirilip temizlenmeden kana geçer ve insanlar domuzu yediklerinde her türlü hastalığa yakalanabilir. Domuz eti yemek elleri peltleştiriyor, yiyenleri yorgun, tembel ve hareketsiz yapıyor, burun çene el ve ayak kemiklerinde anormal şekilde büyüme oluşturuyor, kansere zemin hazırlıyor. Kalp hastalarına doktorlar özellikle domuz eti yemeyin der. Domuzlar, trişin kurtçukları olan fare ve domuz leşlerini yediği zaman bu kurtçuklar insana geçer ve ölüme sebebiyet verecek kadar ağır neticeler doğurabilir. Trişin salgını Avrupa’da görülmektedir, ülkemizde ise yerli Hıristiyanlar dışında görülmez.

İnsan ve hayvanlar, yedikleri gıdaların az-çok tesirinde kalırlar. Mesela kedi, köpek, aslan gibi et yiyen hayvanların yırtıcı; koyun, keçi, deve gibi ot ile beslenen hayvanlarsa daha uysal ve yumuşak huylu oldukları malumdur. Bu durumda, insanlar için de geçerlidir. Nebati gıdalarla beslenenlerin, genellikle halim-selim; et ve et ürünleriyle beslenen insanların ise daha sert mizaçlı oldukları tesbit edilmiştir. Domuz, dişisini kıskanmayan bir hayvandır. Domuz eti ile beslenen insanlarda, kıskançlık hissinin zayıfladığı veya dumura uğradığı gözlenmiştir. Fransız filozoflarından Savorin de beslenmenin mizaç üzerindeki bu tesirine çok önem vererek, “Bana ne yediğini söyle, senin ne olduğunu haber vereyim.” demiştir. Domuz yağı, E vitaminini birdenbire yok eder. E vitamininin noksanlığında erkeklerde kısırlık, kadınlarda çocuk düşürme hastalığı ortaya çıkar. E vitamini yağlardaki acılaşmayı önler. E vitamininin yokluğu sevgiyi, aşkı yok eder. Cinsel gelişimin hızlandığı ergenlik döneminde e vitamini çok önemli bir ihtiyaçtır. E vitamini tükenince A vitamini acılaşmayı önleyemez. A vitamininin yokluğunda da cinsiyete menfi yönde etki eder.

Bugün tıp, insana en çok zarar veren ve hastalık bulaştıran etin domuz eti olduğunu tespit etmiştir. Avrupa’da domuz etinin meydana getirdiği hastalıklar yüzünden çeşitli kitaplar yazılmıştır. Domuz etinin, diğer hayvan etlerine hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstelik hazmı güç, protein değeri çok düşüktür. Ama tüm bu zararlarına rağmen kafir insan nefsine yenik düşer ve sırf tadı lezzetli geliyor diyerek domuz pirzolasını yer.

Faiz

Rum-39 – Şunu unutmayın: Başkalarının mallarıyla artış sağlasın diye faize verdiğiniz para, zahiren fazlalaşsa da Allah’ın nezdinde artmaz. Ama Allah’ın rızasını arzulayarak verdiğiniz zekâtlar,O’nun nezdinde bereketlenir. İşte böyle yapanlar ödüllerini kat kat artırırlar.

Faizin amacı çalışıp kazanmadan bir emek sarf etmeden zengini daha zengin yapmak, fakiri de daha fakir hale getirmektir. Bu durumda; hem toplumda malın mülkün bir kişiye (en zengine) akmasını sağlayıp diğer insanların çalışsa bile fakir olmasını sağlayıp gelir dağılımları arasında uçurum oluşmasını sağlar, hem de para bir kişiye gittiği için o para işlenmez, yastık altı parası olur, toplumda çalışma oranı, verim azalır. Bu nedenle faizin; büyük para babaları ve paraya çok düşkün olan İsrailoğulları tarafından bulunup uygulamaya konulduğu tarihi vesikalarda söylenir.

Tarihe bakılırsa anlaşılır ki: İnsan toplumlarındaki bütün karışıklıkların, ihtilafların sebebi şu iki kelimedir: 1- “Sen çalış ben yiyeyim.” 2- “Ben doyduktan sonra, başkasının ne hali varsa görsün.” İslâm bu tutumu faizi haram kılarak, zekâtı da farz kılarak ortadan kaldırır. Topluma huzur, barış, denge ve refah getirir. Ne komünizmin ne de kapitalizmin vahşi ekonomik anlayışına mahal bırakmaz.

Faizi alan da, veren de psikolojik ve sinirsel yönden yıpranır. Faizle para verenin aklı fikri parasında kalır, parasının dönmemesi tehlikesini yaşar. Borçlu ise paranın aslını ödemesi bile zorken, üstelik ağır bir faiz yükü ödeme angaryası sebebiyle psikolojik ve fiziksel olarak yıpranır. İktisat uzmanlarına göre kazanç yolları dört olup bunlardan üçü üretken, dördüncüsü değildir. Emek, sanat ve ticaret, bir de risk faktörü üretkendir. Zira eşyayı üretim yerinden tüketim yerlerine sevk etmekle riske mâruz kalır, değeri artar. Dördüncü yol faiz olup üretken değildir. Faizde risk yoktur. Zira borç, zarar tehlikesine mâruz değildir. Geri dönmesi garantili sayılmaktadır. Emek, zekâ ve maharetin semereleri, faiz kanallarından faizcilerin ellerinde toplanarak servet, tekelleşmeye gider. Fakirlik, işsizlik artar. İşsizlerde öfke yükselir, yağma hevesi ortaya çıkar. Toplumsal olayların, şehirleri savaş alanına çeviren gösterilerin sebebi budur.

Altın ve ipek neden erkeğe haram

Hadis-i şerif: Hazret-i Ali’nin rivayetine göre, bir defasında Peygamberimiz (asm) ipek bir kumaşı sol eline, bir parça altını da sağ eline aldı. Sonra bunları elleriyle yukarı kaldırdı, orada bulunanlara gösterdi ve şöyle buyurdu: “Şu iki şey ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helâldir ”

“Altın ve gümüş kaptan su içmeyin İbrişim ve ipeği de giymeyin çünkü bunlar dünyada onların (kâfirlerin), âhirette, kıyamet gününde ise sizindir ”

Bir miskali (4.25 gr.) geçmeyen gümüş yüzük ile alem (sembol, nişân, rozet vb.) olarak kullanılan ipek ve altına ruhsat verilmiştir. (Fıkıh kitaplarının kerâhiye ve istihsan bölümü, Nişan yüzüğünün cevazı için bak: Kâmil Miras, Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi ve Şerhi 2. B. C. IV, s. 287; c. XII, s. 108.)

İpeğin cilt hastalığı, savaş gibi mecburi sebeplerle giyilmesine de izin verilmiştir.

Hadis-i şerif: “Resulullah (s.a.v.) Zübeyr İbnu’l-Avvam ve Abdurrahman İbnu Avf (r.a.) için kendilerindeki uyuz sebebiyle ipekli giymelerine izin verdi.” (K. el-Cihâd, 91; K. el-Libâs, 29.)

Allah (c.c.) dünyaya temayül etmememiz için süs eşyalarının kullanılsa bile az kullanılması istemiştir. Bunun yanında ipeğin ve altının erkek üzerinde olumsuz, kadın üzerinde olumlu tesirlerine dair bilgiler mevcuttur.

Dövme yaptırmak

Sahih-i Müslim’de bildiriliyor ki: İbni Mesud hazretleri, (Dövme yapan ve yaptıran, peruk takan ve taktıranlara lanet olsun) mealindeki hadis-i şerifi rivayet edince, Ümmü Yakub adında ihtiyar bir kadın itiraz edip, “Ben Kur’anın hepsini okudum, ama böyle bir lanet yok” dedi. İbni Mesud hazretleri, “Dikkatli okusaydın mutlaka görürdün” diyerek şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:

Haşr-7- Resulullahın size verdiklerini alın, yasakladıklarından sakının!

Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Kaşlarını incelten ve dövme yaptıran lanetlenmiştir.) [Ebu Davud]

Prof. Dr. Serap Öztürkcan, dövmenin HIV başta olmak üzere birçok ciddi sağlık riskini beraberinde getirdiğini, sağlık açısından dövmeyi önermediklerini belirtti.

İzmir İl Müftü Yardımcısı Mehmet Gündoğdu: “Dinimiz dövme yaptırmayı hoş görmemiştir. Derinin altına yapılan dövmenin yok edilmesi mümkün değilse artık yapacak bir şey yok. Bu abdeste mani değildir ancak dövme derinin üstünü kaplamışsa onun kaldırılması gerekir. Çünkü bu gusle engel olur. İnsanların 15 yaşındaki, 25 yaşındaki, 35 yaşındaki haletiruhiyeleri aynı olmuyor. Genç iken yaptırıp da sonradan çok pişman olanlar bizleri arayarak bilgi istiyorlar. Dinimiz açısından dövme yaptırmak doğru değildir.”

Sonuç olarak; dünyanın tadını sonuna kadar çıkarmak olmuyor. Dünyanın tadı şekerli sakız gibi belli bir yere kadar çıkıyor. O çizgiden sonra ne yaparsan yap zevk alamıyorsun ya da aldığın zevkler sana acı, felaket vicdan azabı, kul hakkı olarak geri dönüyor. İşte o çizgi helal çizgisidir. Helal dairesi keyfe kafidir harama girmeye gerek yoktur. Ve bu dünya eğlence mekanı değildir. Sadece eğlenmek zevklenmek için yaratılmamıştır.

Talak-1– …İşte Allah’ın hudutları! Kim Allah’ın hudutlarını çiğnerse hakikaten kendine zulmetmiş olur.

Scroll to Top