Alttaki yazının görsel delillerini üstteki videoda görebilirsiniz.
Kuranda bahsedilen Ad kavminin tarihten bildiğimiz Akad imparatorluğu olduğuna dair bir delilde ikisinin de gelişmiş bir inşaat teknolojine sahip olması, yüksek yerlere megalitik anıtlar yapmış olmalarıdır.
tüm dünyada benzer türde sayısız megalitik eserler bulunmaktadır. bu megalitik yapıların en çok bilinen ve en eski olanları taş çemberler, menhirler ve dolmenlerdir.
-şaşırtıcı şekilde bu taş çemberler, menhirler ve dolmenler de tüm dünyada sayısız adette bulunmakta ve hepsi de birbilerine benzemektedir ve hepsi benzer zaman diliminde yapılmıştır.
*Ayaklı taşlar veya Fransa’da bilindiği şekliyle menhirler Avrupa’da çok yaygındır ve avrupa kıtasında yaklaşık 50.000 adet menhir yapısı kaydedilmiştir. Bunlardan bazılarının bir işaret veya öngörü olarak astronomik bir işlevi olduğu düşünülmektedir.
-çoğu zaman uzaylılara benzer tarzda yapılmış olan bu menhirlerin tanrıları simgeledikleri yani idol ve put oldukları çok açıktır. çünkü aynı dönemde aynı şekilde yapılmışlardır ve aynı dolmenler gibi tüm dünyada yaygındırlar.
Ermenistan daki menhirlerde çok bariz yılan kabartmaları olan Vişapakar in resimleri görülür. Vişapakar antik bir yılandır. ve ermenistandaki menhirlerin çoğunun üzerinde bu antik yılanın kabartmaları bulunmaktadır.
eski Ermeni halk masalları, güneş tanrısı Ari’nin düşmüş bir dev ırkına devasa taş blokları bölgeye taşıyıp orayı inşa etmelerini emrettiği uzak bir dönemden bahseder. Şaşırtıcı bir şekilde, gök tanrıları ve antik uzaylılarla bağlantılı olduğu iddia edilen pek çok yer, aynı zamanda yeryüzünde doğan tanrılar ve devlerle de aynı derecede ilişkilidir.
Megalitik mimarinin bir tarzı olan stonehenge gibi taş çemberlerde hem güneş hem de ay astronomik hizalanmalarının insanlar tarafından bilindiğinin kanıtlarını gösterir. Örneğin Stonehenge, gündönümü hizalaması ile ünlüdür . Mısır’da ve Doğu Sahra’nın daha geniş bir bölgesinde yer alan Nabta Playa’da MÖ 4000 li yıllara tarihlenen megalitik bir kültürel kompleks (örneğin kurbanlık inek mezar alanı, güneş takvimi , sunak ) vardır . Bilindiği üzere bu taş çemberlerin en eskisi türkiye ‘de bulunan göbeklitepe dedir ve tarihi mö 9000 lere uzanmaktadır.
*antik dönemin geleneksel eserlerinden olan dolmenler arkeologlar tarafından portal mezar olarak adlandırılır. Pek çok portal mezarın insan kalıntıları içerdiği bulundu, ancak birincil işlevlerinin mezarlık yani gömü alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı tartışılıyor. Genelde “dolmen” olarak bilinse de arkeologlar tarafından en çok kabul gören terim “portal mezar”dır.
aynı şekilde dolmenlerinde tanrıları anmak için yapılmış mini ibadethaneler olma ihtimali çok yüksektir. çünkü dediğimiz gibi bunların hepsi mezar değildi. bu megalitler aynı dönemde yapılmıştı ama daha sonra farklı dönemlerde gelen insanlar buralar kutsal olduğu için buralara ölülerini gömmüştü. gene dolmenlerin çoğu alelacele yapılmış görüntüsü vermesine rağmen megalit mimarinin zirvelerinin yaşandığı bolivyada bu dolmen tarzı yapılmış yapı 10 ton ağırlığında daha itinalı yapılmıştır ve tanrıları anmak için yapıldığı aşikardır.
şaşırtıcı şekilde dolmenler dünyanın hemen her yerinde benzer şekilde bulunmaktadır. dolmenleri yapanlarda az önce gösterdiğimiz antik eserleri yapanlarla aynı kişilerdir. çünkü dolmenlerin teknolojisi ile kayaya oyulmuş antik yapıların teknolojisi aynıdır. Aynı megalitik akımın ve teknolojinin ürünüdürler.
birinde mega zorlukta kayayı kesme, kesilen taşı çıkarma taşıma ve şekil verme tekniği diğerinde mega ağırlıkta kayaları taşıma tekniği vardır. kimi yerlerde iki tekniğin kullanımı aynı eserde de görülebilir. yani tonlarca ağırlıkta taşların dolmen şeklinde taşınıp kusursuz şekil verildiği görülebilir. 2.si dolmenlerinde üzerinde diğer antik dönem mega yapılarında olduğu gibi yazı yoktur. bazılarında çok tanrılı dinlere ait resim ve semboller bulunmaktadır. 3. Dolmenlerin geneli aşağı yukarı aynı döneme yani en az mö 3000 li yıllara tarihlenmeleridir.
- Dolmenlerin bir çoğunun devler tarafından yapıldığı veya devlerle ilgili olduğuna dair efsaneler bulunmaktadır. 5. Dolmenlerin tüm dünyada kayaya oyulmuş yapılar gibi yaygın ve aynı tarzda olmasıdır. Yani dolmenler dünyaya yayılmış güçlü bir uygarlık tarafından yapılmıştır. 6. bir çok yerde bu dolmenlerin dini bir değeri ve kutsallığı vardır. hatta günümüzde bile bazı bölgelerde bu dolmenler pagan ve putperest dinlerin mensupları tarafından ayin yapma yeri olarak kullanılırlar. yani bu dolmenler aynı akad ve sümerlerin çok tanrılı dinlerine ait onların devleri ile bağlantılı onların zamanında onların tarzı ve teknolojisi ile yapılmış yapılardır. tüm bu ortak noktalardan hem dolmenleri hem de kayaya oyulmuş yapıların aynı kişilerce aynı dönemde aynı şekilde yapılmış olduğunu anlıyoruz.
bunun yanında unutmadan geçmeyelim ki kayaya oyulmuş eserler, menhirler ve dolmenler 6.bölümde mu dan arta kaldığını ispatladığımız okyanus adalarında da bolca bulunmaktadır. bu gerçek bu eserleri yapanların mu kıtası ile direk bağlantısını göstermektedir.
dolmenler neredeyse her kültürde devlerle ilişkilidir. dolmenler almancada Hünengrab denilen devlerle, hollandacada hunebed denilen devlerle, malta da sunsuna adı verilen kadın dev ile,
ispanyada bir devler ırkı olan jentilaklara ilişkilidir.
Bask efsanelerine göre devler, Batı Avrupa’daki en gizemli taş anıtlardan biri olan Fransa’nın Brittany kentindeki Carnac’ın inşasından sorumludur. Aynı şekilde rusyadaki dolmenlerinde devlerin yaptığına inanılır. Hindistan daki Settipuniyam dolmenleri ile ilgili Efsaneler, dev ırkın bölgeyi terk ettiğini ve medeniyetlerini hatırlatmak için anıtların ayakta bırakıldığını söylüyor. Filistin ve israil bölgesindeki (Raphaitler) refaim devleride o bölgedeki dolmenleri yapmıştır.
antik dönemden bu yana insanlarda bu dolmenleri devlerin yaptığına inanmıştır. tarihin bir çok döneminde bir çok tarihçi de bu dolmenleri devlerin yaptığını yazmışlardır. tufanı anlattığımız 6. bölümüde de hatırlarsanız özellikle incil ve tevratta tufan zamanı devlerin varlığıda bu inancı daha fazla güçlendiriyordu.
MÖ 400’de Yunan şair Homeros şöyle yazmıştı: “Bir zamanlar yeryüzünde devler vardı.”
-Eski İrlanda mitolojisinde dev bir “Deniz İnsanları” olan Formorach’ı görürüz. Liderleri Balor’un onları Büyük Tufandan sonra İrlanda kıyılarına yönlendirdiği söyleniyor. Daha sonra bu devler adanın yerli sakinleri oldular. Bazı bilim adamları Formorach’ın menşe noktasını İspanya veya Kuzey Afrika olarak konumlandırırken, diğerleri bu Kelt öncesi devlerin asıl vatanının Cebelitarık’ın yaklaşık iki yüz mil batısındaki Atlantis olduğunu iddia etti.
Kuzeybatı Avrupa’nın İskandinav ve diğer Germen halkları tarafından devlerle ilgili daha fazla hikaye anlatılmıştır. Antik İskandinav kutsal yazıları Eddas’a göre, bir zamanlar devlerin iki ırkı vardı: buz devi Ymir’in soyundan gelen Thrud’un çocukları ve Valhalla’nın tanrıları Aesir’i de içeren Bor’un çocukları. Muazzam büyüklükte olmalarına rağmen, Aesir’ler görünüşte Kuzeylilere özgüydü. Bilinmeyen nedenlerden dolayı devlerle bu diğer tanrısal varlıklar sonsuz bir mücadele başladı. Sonunda buz devi Ymir’i pusuya düşürüp öldürdüler. Boğazını kestiklerinde, devlerin çoğunu boğacak büyük bir tufan geldi. Bazıları bir tekneyle daha sonra devlerin evi olan Jotunheim olarak bilinen yeni bir bölgeye kaçtı.
-Yunan efsanesi de devlerle doluydu. En yaygın biçimleriyle Gigantes olarak biliniyorlardı. Çağlar önce Zeus’u ve Olimpos Dağı’nın diğer tanrılarını devirmeye çalıştılar ama sonunda başarısız oldular. Bunlar, yılan benzeri bacaklara sahip, devasa insansı şekilleri olan garip yaratıklardı.
italya nın Mont’e Prama bölgesine bilinemeyecek kadar eski bir tarihte akınlar düzenleyen Devlerin boyları 2,5 metre şeklinde tasvir edilmiş ve heykelleri yapılmıştır. bunlar italyayı istila etmiş devler ordusuydu, bu devlerin çok saldırgan ve savaşçı tutumları vardı. insanlardan farklı bazı özelliklere de sahiptiler.
gene mu dönemindeki devlerin varlığını ve bu devlerin kötülükleri yüzünden yaratıcı tarafından helak edildiklerine dair antik efsaneleri dünyanın kara kutusu 8.bölümde izleyebilirsiniz.
Buralara dev mezarı denmesinin sebebi devlerin buraya gömülmesi değil devlerin kurbanları burada öldürüldüğü içindir. Aynı çok tanrılı dindeki insan kurban etme ritüelini devlerde devam ettiriyordu. İrlanda da bir dolmenin dibinde mö.3800 de ölmüş onlarca ceset bulundu, tarihçiler bunların insan kurbanı ritüelinde öldüğünü düşünüyor. Aynı şekilde akad ve sümerlerinde insan kurban ettiklerini anlatmıştık. Daha sonra pagan druid rahipleri de bu dolmenlerde tanrılarına insan kurban etmiştir. Hıristiyanlık geldikten sonra ise büyücülerin ve cadıların bu dolmenlerde satanist ritüeller yaptığı siyah keçiler kurban ettikleri anlatılır. Hatta günümüzde de masonların dolmenlerde veya dolmen tarzı antik yerlerde toplandığı dedikoduları yaygındır.
Şuara Suresi, 128-130 ayet: hz.hud: Siz her yol üzerinde, gelip geçenleri şaşırtmak için (her yüksekçe yere bir anıt inşa edip) bir alamet yapıp saçma sapan şeylerle mi uğraşırsınız?
Ayet-i kerimenin metninde geçen “Riğ” sözcüğü yeryüzünün yüksek yerleri demektir. Öyle anlaşılıyor ki, onlar yeryüzünün yüksek yerlerine anıtlar yapıyorlardı. Bundan amaç da, güçlerini ve ustalıklarını ortaya koyup, bununla övünmek ve insanlara psikolojik baskı ile saltanatlarının devamını sağlamaktı. Tefsircilere göre 129. Ayetten anlaşılıyor ki, Ad kavmi sanayi ve teknolojide önemli bir yere ulaşmıştı. Dağları yontmak, saraylar yapmak, yüksek tepelere, dağlara işaretler yerleştirmek için inşaat fabrikaları kurabilecek düzeyde gelişmiş idiler. Yani mu halkı gibi ad halkı da özellikle inşaat alanında ileri bir teknolojiye sahipti ve bunu inşaatlarında kullanıyorlardı.
james churcvard da, ad kavmi dönemindeki üstün teknoloji ile tepelere yerleştirilmiş anıtları doğruluyor ve şöyle diyordu: “Eskiler, 21 metre uzunlukta bir taş bloğunu acaba nasıl kaldı- rıyorlardı? Sonra 1.200 tonluk bir taşı bir tepenin zirvesine ne şekilde taşıyıp yerleştiriyorlardı?” (kaynağı kayıp kıta mu olması lazım ☹)
bugün dağların ve tepelerin en yüksek yerlerine yerleştirilmiş antik anıtları dünyanın bir çok yerinde görebilirsiniz. Bu tepe noktalara yapılmış antik anıtların tarihi çok eski olduğu bilinmekle beraber haklarında genel olarak başka bilgi yoktur. James churcward ın da dediği gibi bu anıtlar aynı piramitler gibi çok eski bir dönemde, bilinmeyen anlaşılamayan antik teknoloji yapılmış ve yerleştirilmiştir. Çünkü çok ağır taş bloklardan yapılmışlardır.
-bu dolmenlerde kuranda anlatılan anıtlara çok benzemektedir. çünkü aynı kuranda anlatıldığı gibi bu yapılar bir işaret ve güç gösterisi için insanların yaşam yerlerine yakın tepelik yüksekçe bölgelere yapılmış ve çoğu efsanede bu yapılar devler tarafından yapılmış ve hemen hepsi akad imparatorluğunun yaşadığı dönemde yani mö 3000 lerden önce yapılmıştır.
hepsi tonlarca ağırlıkta taşlardan yapılmıştır. Bunun yanında bu yapıların olduğu bölgelerde bu yapıların devlerle bağlantısı ile ilgili efsaneler de yaygındır. bu açıdan düşündüğünüzde dünyanın farklı yerlerinde aynı zaman diliminde ve aynı şekilde yapılmış bu megalitik anıtları yapanlar; dünyaya yayılmış ve antik inşaat teknolojisine sahip aynı zamanda iri yapılı insanlar olan akadlardan başkası olamaz. kuranda anlatıldığına göre ad kavmi de aynı şeyi yapmıştı. Onlarda iri yapılıydı, dünyaya yayılmışlardı, antik inşaat teknolojisine sahiplerdi ve dünyanın yüksek yerlerine anıtlar dikiyor ve bu şekilde güçlerini sergiliyorlardı.
-insanların dolmenlerle ilgili çok sayıda efsaneleri var: devlerin mezarları veya tahtları, kurban sunakları, hayaletler ve cadılar için buluşma yerleri, doğaüstü varlıkların kutsal yerleri olması gibi… hepsinin ortak özelliği çok tanrılı dinlerin figürü olmasıdır.
Bu konuda verilebilecek en iyi örnek hakkında en çok bilgi ve antik efsanenin bulunduğu portekizdeki antik yapılardır. portekizde çok sayıda antik megalitik yapı özellikle de çok sayıda dolmen bulunur. ve bu antik yapılar moura adı verilen esrarengiz boyut varlıkları ile devlerle ve yılan kılığında büyülü varlıklarla bağlantılıdır.
moura efsaneleri olarak bilinen bu efsaneler portekizin hemen her yerinde yaygındır. Halk inanışına göre bu mega yapılarıda devler yapmıştır. fakat bir çok megalitik yapı sadece kaba güç gerektirmiyor aynı zamanda ince bir işçilikte gerektirdiğinden devler yapmış olsa bile gene büyük bir teknoloji kullandıkları bir gerçektir. bunun yanında 8. bölümde gördüğümüz devler normal insanlardan büyük olsalar da bu yapıları yapacak kadar da büyük değillerdi.
Mouraların başka bir tür doğaüstü varlıkla açık bir bağlantısı vardır: bu doğaüstü varlıklar kendi yeraltı boyutlarında yaşayan küçük hominid varlıklar olan mourinhos/maruxinhos lardır. Diğer kültürlerde Kabaca cücelere veya elflere eşdeğerdirler. Bu varlıkların gri uzaylılar yani bizim kültürümüzdeki süfli cinler olduğu herhalde açıklamamıza gerek yoktur.
Poulnabrone Dolmen Mitolojisi
Popüler kültür, perileri genellikle yardımsever kanatlı yaratıklar olarak tasvir eder, ancak İrlanda folkloruna göre çok daha kötü niyetlidirler. İrlanda da Dolmenlerin periler tarafından inşa edildiği söylenmektedir, bununla birlikte bu dolmenler hala daha bu periler tarafından korunmaktadır. Dolmenlerde yaşadığı söylenen bu minik doğaüstü varlıklar, çocukları kaçırır ve yerlerine bir şekil değiştiren bırakırdı. İrlandalı taşra halkı onlara asla isimleriyle hitap etmez, bunun yerine onlara ‘iyi insanlar’ derdi. Aynı bizim kültürümüzde 3 harfliler denmesi gibi.
Endonezya’nın Güney Sulawesi dağlık bölgesindeki Toraja halkının megalitik kültürü , MÖ 2500-1000 yıllarına kadar uzanır. endonezyadaki antik megalitik putlar ve heykeller de harab olmuş toprağa gömülmüş yani resmen helak olmuş şekilde bulunmuşlardır. Ayrıca bu yapıların üzerindeki çok bariz bir uzaylı figürü dikkat çekmektedir.
İtalyanın özellikle Sardinya bölgesinde dolmenlere rastlanır. bu bölgede Neolitik döneme (MÖ 3500-2700) tarihlenen 100’den fazla dolmen vardır. Arkeologlar, Kore Yarımadası’nda 15.000 ila 100.000 bu megalitlerden olduğunu tahmin ediyor.
Güney Asya’daki megalitler MÖ 3000’den önceye tarihlenirken, son bulgulara göre Güney Hindistan’da ki megalitlerin tarihi MÖ 5000’e kadar uzanıyor. Megalitler, Güney Asya’nın hemen hemen her yerinde bulunur. Orta Hindistan’da en eski megalitlerin bulunduğu yukarı İndus vadisindeki megalitlerde geniş bir zaman evrimi varken, doğudakiler çok daha sonraki bir tarihe aittir.malenezya endonezya afrika nın bir çok yerinde ve okyanus adalarında da aynı şekilde megalitler dolmenler ve menhirler vardır. iskandinav megalit mimarisi de mö 3500 lü yıllara kadar tarihlenmektedir.
Sonuç olarak bilim adamlarına göre Megalitler, bölgenin sınır işaretleri olarak hizmet etmekten, geçmiş olayları hatırlatmaktan, toplumun dininin bir parçası olmaya kadar çeşitli amaçlar için kullanıldı. Asa ve balta gibi yaygın motifler, tıpkı asanın Mısır firavunlarının bir sembolü olması gibi, siyasi gücün sembolleri gibi görünmektedir. Yani megalitler aynı zamanda bunları inşa eden uygarlığın siyasi gücünün bir sembolüydü. Hindistan, Malezya , Polinezya , Kuzey Afrika, Kuzey Amerika ve Güney Amerika’nın yerli halkları arasında bu taşlara tapınma veya bu taşların bir ruhu veya tanrıyı sembolize etmek için kullanıldığına da inanılıyor.
*1805’te Jacques Cambry , Monuments celtiques, ou recherches sur le külte des Pierres, précédées d’une notice sur les Celtes et sur les Druides, et suivies d’Etymologie celtiques (kısaca kelt etimolojisi) adlı bir kitap yayınladı. , burada bir Kelt taş kültü önerdi . Druidler ve megalitler arasındaki bu kanıtlanmamış bağlantı, o zamandan beri halkın hayal gücünü rahatsız ediyor. Bu kitapta keltlerin antik yılan rahipleri olan druidler ile bu megalitler arasındaki bağlantıları gösterdi.
bu megalitlerden bazılarının dibinde mezar bulunması onların mezar amacıyla yapıldığı zannedilmesine yol açmıştır. ama dibinde mezar olmayanda bir çok megalit bulunmuştur. bu durumda buralar mezar olarak inşa edilmemişti. daha sonra gelenler bu yapıların kutsal olduğunu umarak mezar olarak kullanmıştı.
- yüzyılın başlarında, bazı akademisyenler tüm megalitlerin tek bir küresel “Megalitik kültüre” [65] ait olduğuna inanıyorlardı. bu bilimsel teoriye de hiper difüzyonizm adı verilmişti. (örneğin Grafton Elliot Smith ve William James Perry tarafından “The Manchester School” ), ancak karbon 14 gibi modern tarihleme yöntemlerini kesin bilgi olarak kabul eden bilim adamlarına göre bu tek küresel megalit kültürü gerçek değildir. Çünkü karbon 14 yöntemiyle bir çok megalit benzer zaman dilimine tarihlense de farklı zaman dilimleri de ortaya çıkabilmektedir.
Sancaktar Tekkılıç
FHÖ Prodüksiyon
Youtube/ Gerçeğe Çağrı