Kurandaki Ad kavmi İle Akad imparatorluğunun Aynı ülkeler olduğuna bir delilde ikisinin de üstün bir mühendislik teknolojisine sahip olmasıdır. 

Kuranı kerimde ad kavminin yüksek bir inşaat teknolojisine sahip olduğu belirtilmektedir. 

Şuara Suresi, 128-130 ayet: …O muazzam yapıları (köşkler, kaleler) dünyada ebedî kalmak gayesiyle mi inşa ediyorsunuz?

Fecr suresi- 6, 7, 8, 9, 10. Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu İrem şehrinde oturan Âd milletine. [69, 6-10; 7, 71-72; 41, 15;53, 50]Vâdideki kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semud milletine 

Aynı şekilde Bir sonraki bölümde arap yarımadasında bulunan antik megalitik yapıların akad ve Sümerlere ait olduğuna dair delilleri göstereceğiz. Fakat şimdi anlatacağımız konu tüm dünyada benzer şekilde yapılmış olan megalitik yapılardır. 

aslında bu konuyla ilgili araştırdıkça o kadar çok eser ve bilgi çıkıyor ki bu bölümde sadece konu ile ilgili kısımları özetledik. hatta konu ile ilgili olan piramitleri bu bölüme eklemedik bile onları antik teknolojiler bölümünde anlatacağız.

burada anlatacağımız antik kaya yapıları akad ve sümerle ilişkilendirebilmemizin bir nedeni de antik dönem yapılarının zaten tarihçiler tarafından kimin yaptığının kesin şekilde bilinememesi sadece tahminde bulunmasıdır. ama eldeki tüm veriler bu yapıların akad ve sümerler tarafından yapıldığını göstermektedir

 

çünkü 1. Tüm dünyada aynı tarz stil ve mimari ile, kayalara oyularak yapılmışlardır 2.hemen hepsinin üzerinde yazı yoktur. varsa bile mu kavminde olan yılan arslan boğa kartal ve insan sembolleri vardır, bildiğiniz üzere koskoca giza piramitinin üzerinde bile hiçbir yazı ve resim bulunmamaktaydı. sadece bir güneş sembolü bulunmuştu.

 bunun yanında bu yapıların bazılarında akad ve sümerlilerin uzaylı tanrılarına ait sembollerde bulunmaktadır.

-daha önce dünyanın kara kutusu 3.ve 4.bölümlerde islam kültüründeki cinlerin aslında uzaylılar olduğunu ispatlamış ve daha sonraki bölümlerde de tüm antik çok tanrılı dinlerde bu uzaylılara tapıldığının delillerini göstermiştik. ve bir çok megalitik yapılarda uzaylılar ve cinlere benzer varlıkların bariz sembolleri bulunmaktadır.

 

  1. bu yapıların hepsi aynı döneme tarihlenmektedir, bir çoğu mö 3000 den öncesine aittir. 4. bu yapıların hepsinin bugün bile yapımı çok zor olan ve bilinmeyen anlaşılamayan antik teknoloji ile yapılmış olmalarıdır. 5. Bu yapıları inşa eden uygarlıkların dilleri ve soylarının bugüne ulaşmamış evrimleşmemiş ve yok olmuş olması, aynı zamanda bu mega yapıların bulunduğu bölgelerin harabeye dönmüş terkedilmiş olması hatta kiminin çöller kiminin sular altında olması ve bariz şekilde yapımı  yarım kalan bir çok antik yapının keşfedilmesi bu eserleri yapan uygarlıkların ani şekilde yok olduğunu,  kuranın tabiriyle helak edildiklerini gösterir. Tüm bu ortak özelliklerden tüm dünyadaki kayalara oyularak yapılmış bu antik dönem yapılarının hepsinin aynı toplum ya da ortak değerlere sahip toplumlarca yapıldığını anlıyoruz. 

 

yani bunları yapan akad sümerlerdi. zaten Bu antik teknolojiyi de tufan öncesi ataları olan mu kavminden aldıklarını da mu ya ait tufan öncesi giza ve inka piramitlerinden; tufan öncesi denizin altında ve adalarda kalmış birbirine benzer megalitik eserleden anlıyoruz. çünkü aynı teknolojinin eseriydiler. Zaten mu ya en yakın dönemde yaşamış hatta tufanı da görmüş geçirmiş olan ülkeler akad ve sümerlerdi ve gördüğünüz üzere mu ile tanrıları bile aynıydı, yani bu yapıları bu kadar çok ve yaygın şekilde yapabilecek tek teknoloji mu dan sonra sadece akad ve sümerlerde olabilirdi.

 

nitekim az önce hem akadların hem de ad kavminin dünyaya yayıldığını gösterdik. 

dünyanın kara kutusu 8. Bölümde dünyanın her yerinde bulunan antik dönem yapılarında devlerin izlerini göstermiştik. Bu yapıların bir çoğunda devlerin resimleri ve heykelleri bulunmakta bir çoğunda dev ayak izleri görülmekte ve bir çoğunda bu yapıların devlerle ilgili olduğuna dair mitolojik anlatımlar ve efsaneler bulunmaktaydı. İşte bu antik dönem megalitik yapılarının dönemi ve teknolojisi şimdi göstereceğimiz kayaya oyularak yapılmış antik dönem yapılarının yapım zamanları, tarzları ve teknolojileri aynıdır. Yani bu durum kayaya oyularak yapılmış bu eserlerin devlerle ya da devlerin kardeş ülkesi sümerlerle bağlantılı olduğunu göstermektedir.

 

bu,devlerin boyu genel olarak 2,5 , 3 metre civarında olduğu için bu tonlarca ağırlıktaki megalitik taşları o kadar kolay hareket ettiremezlerdi. bulunduğu yere kilometrelerce öteden gelen bu taşlar ve vinçlerle bile zor kaldırılabilen tek parça bloklardan yapılmış bu yapılar için teknolojiye ihtiyaçları vardı. Bu antik teknoloji konusunu da 11. Bölümde anlatmayı umuyoruz.

 

Kuran da semud un kayaları oyarak inşaat yaptığı ad kavminin ise sütunları olan benzeri görülmemiş inşaatlar yaptığı anlatılır. İşte tüm dünyada hem kayaya oyulmuş hem de sütunları olan antik yapılar mevcuttur. 

 

arap yarımadasındaki petra ve madain Salih antik şehirlerindeki yapılara benzer yapılarda dünyanın her yerinde bulunmaktadır. 

 

Bu yapılar bir dönem aynı uygarlık tarafından aynı şekilde yapılmış, öncesinde ve sonrasında benzerleri yapılmamıştır. 

Petra ve madain salihteki benzer şekilde yapılmış megalitik yapılarla ilgili ayrıntılı bilgileri bir sonraki bölümümüzde vereceğiz. Fakat şimdi bu yapılara benzer şekilde yapılmış dünyanın farklı yerlerindeki yapıları görelim. 

 

* antalya civarında Likyalılardan kalma yapıların mö 3000 den beri var oldukları bilinmektedir. Bu yapılar petra ve madain salihteki yapılarla neredeyse aynıdır. 

 

-sadece kaunosta değil kayaya oyulmuş  onlarca antik yapı antalya dağlarında görülebilir. Demre bölgesinde Myra antik kalıntıları, Xanthos Vadisi’nde Tlos kaya mezarları, Kaunos kaya mezarları ve Fethiye şehrine bakan en görkemlisi Amnytas olan kaya mezarları Likya bölgesinin en önemli kaya eserlerinden bazılarıdır. bu eserlerinde likyalılara ait olduğu tahmin edilse de, esasında bu eserlerin likyalılara ait olduğunu kanıtlayan hiç bir yazı yoktur. bir kaç mezarda yazı varsa bile sonradan eklenmiştir, çünkü hepsinde yazı yoktur. demek ki başlangıçta bu eserler yazısız inşa edilmiştir. aynı tüm diğer antik megalitik eserler gibi üzerlerinde neredeyse hiç yazı olmaması bu eserlerin hepsinin aynı elden çıktığını gösterir. bu elinde mu nun varisi olan ve antik teknolojiye sahip olan akad ve sümerlerden başkasının eli olamaz.

 

Dalyan ile Kaunos arasında 150’den fazla kaya mezarı bulunmaktadır. Bu yapılar mezar zannedilse de Yirmi tanesi tapınak tipi cephelere sahiptir. bu antik eserlerin hepsine bugün neden mezarlık denmesinin sebebi ise sonrasında gelen kavimlerin bu mega yapıları ancak mezarlık olarak kullanabilmesindi. çünkü yüksek teknolojili kavim yok olmuştu ve sonradan gelen kavimlerin bu mega yapıları verimli şekilde kullanacak bilgi birikimleri yoktu. bunun delillerini de ileriki bölümlerde ayrıntılarıyla açıklayacağız.

 

*Türkiye deki Termessos antik kentindeki bu yapıda aynı şekildedir. 

 

*İran – Naqsh-e-Rustam dada benzer bir yapı bulunmaktadır. Kral Darius un mezarı denen bu yapı petradaki yapılara benzer şekildedir. Bu resimde görülen ahameniş kralı 1. Darius un mezarıdır. Darius mö 500 lü yıllarda yaşamış olsada mezarın üzerindeki çivi yazısının akad Sümerce ye benzerliğini görüyorsunuz. Zaten bu yazıya eski fars çivi yazısı denmektedir ve bilim adamlarına göre Eski Fars çivi yazısı, genel olarak Sümer – Akad çivi yazısından esinlenmiştir. Gene Bugün bilim adamları, Eski Fars yazısının MÖ 525 civarında Ahameniş kralı I. Darius’a Behistun’da kullanılmak üzere anıt yazıtlar sağlamak için icat edildiği konusunda hemfikirdir.

 Daha sonra Sasani Krallar Kralı II. Bahram’ın(MS  274-293 arası hükümdar ) hükümdarlığı sırasında mezarının altına bir binicilik dövüşünü tasvir eden bir kabartma oyulmuştur 

 

-yani irandaki bu eserin altındaki yazı sonradan eklenmiştir. fakat yazının akad-sümerce olması kayaya oyulmuş bu yapının akad ve sümerlerle direk bağını göstersede , ilk yapıldığında bir yazı olmaması antik dönem yazısız mimari tarzına uymaktadır.

 

*italyadaki Pantalica Nekropolü ndeki yapılar kireç taşından yapılmış olsa da petradaki ile aynı şekilde yapılmış yapılarla doludur. bu yapıların tarihleri bilinemeyecek kadar eskiye gittiği anlaşılmıştır. 

 

*Eski İsrail’de de petradakine benzer kaya mezarları bulunmaktadır.

 Bölgede kayaya oyulmuş mağara mezarlarının kullanımı erken Kenanlılar döneminde, MÖ 3100-2900’de başlamıştır.

 

* Hint kaya oyma mimarisi, dünyadaki diğer tüm kaya oyma mimari biçimlerinden daha çeşitlidir ve bu ülkede çok daha fazla miktarda bulunur. çok eski ve yaygın olan bu gelenek 12. yüzyıla kadar yapılmaya devam ettiği tahmin ediliyor. En son yapılan inşaat nasıl yapıldı belli değildir. Belki varolan eserler üzerine sadece renovasyon yapılmıştı. İlk inşaat dalgasının mö. 2.yy da başladığı zannedilmektedir.

Muhtemelen MÖ 2. yüzyılda Mauryan İmparatorluğu’nun düşüşü ve ardından Pushyamitra Sunga altında Budizm’e yapılan zulüm nedeniyle , birçok Budistin Andhra hanedanının koruması altında Deccan’a taşındığı ve böylece mağara inşa etme çabalarını batı Hindistan’a kaydırdığı düşünülüyor.

 Bu yapay mağaralar, inanılmaz düzeyde bir teknik yeterlilik sergiliyor, son derece sert granit kaya geometrik bir şekilde kesiliyor ve ayna benzeri bir yüzey elde edecek şekilde parlatılıyor.

 

-hindistandaki antik dönem devlerini bir önceki bölümde anlatmıştık. işte bu kaya mimarilerinde bol bol dev figürleri görülmektedir.

diğer insanların yanında daha büyük olan fillerin boyunda insan figürlerine çokça rastlanır.

bir önceki bölümde dünyanın farklı yerlerinde bulunan dev iskeletlerinin boyunun genel olarak 3 metreye yakın oldukları sonucuna ulaşmıştık. işte hindistandaki dev figürleride bir fil 

boyunda yani yaklaşık 3 metredir. hindistandaki kayaya oyulmuş antik yapılar ile bu yapıların içindeki dev figürlerinin varlığı, kuranda anlatılan ad kavmi devleri ve sahip oldukları inşaat teknolojisi bilgisi ile uyum içindedir.

 

*Gürcistandaki antik vardiza kenti Hıristiyan gürcüler tarafından yapıldığı söylensede geçmişi tunç çağına kadar gitmektedir. Aynı Kapadokya gibi orayı da Hıristiyanlar yaptı zannedilmektedir ama aynı kapadokyadaki gibi Hıristiyanlar burayı sadece kullanmıştır, sonradan bazı eklemeler yapsalarda aslında onlar inşa etmemiştir. Çünkü Bu yapı bilinmeyen antik dönem teknolojisi ile yapılmıştır. Sovyet döneminden kalma kazılar, Vardzia bölgesinin Tunç Çağı boyunca iskan edildiğini göstermiştir . Uplistsikhe gibi mağara yerleşimleri Kura Nehri boyunca en azından MÖ 5. yüzyıldan itibaren bilinirken , Gürcü Hristiyanlığı bağlamındaki kaya oyma mimarisi MS 6. yüzyıldan Zedazeni ve Garedzhi’den ve daha yerel olarak Vanis Kvabebi , Cholta ve sekizinci yüzyıldan Margastani. 

 

Bir tür kireç taşı olan tüf kayasının işlenmesi kolaydır ve birçok nesil Erusheti Dağı’nın yamaçlarındaki taşı kesip yontmuştur. Fakat bu mağaraların 13 kat aşağı indiği ve binlerce kişiyi iskan ettiği söylenmektedir. Bu açıdan buranın antik teknoloji ürünü olduğunu sonra savaştan kaçan insanların mecbur kaldığı için tekrar burayı kullandıklarını söyleyebiliriz. Çünkü kireç taşı kolay oyulsada 13 katlı bir yapı inşa etmek üstün bir mühendislik teknolojisi gerektirir. 

 

-kapadokya da aynı vardizza antik kenti gibidir. en son  putperest hıristiyanların zulmünden kaçan gerçek hıristiyanlar kapadokyaya sığındıklarından kapadokya yeraltı şehirlerinide hıristiyanların yaptığı zannedilmiştir. fakat aynı vardizza daki gibi hıristiyanlar burayı sadece sığınma amaçlı kullanmışlardır. çünkü 13 kata kadar indiği düşünülen bu yapı antik dönem teknolojisidir ve bu yeraltı şehirlerinde hz. İsa’nın doğumundan 2000 yıl önce kurulan Hitit medeniyetine ait kaya kabartmaları bulunmaktadır.

bunun yanında bu haça benzer işaret sizi aldatmasın. hıristiyanlıktan çok daha eski pagan dinlerde görülen bu sembol ilk olarak mu ülkesi tarafından kullanılmıştır. ardından pagan dinlerin mensuplarınca kullanılmaya devam etmiştir. 

yani şu anki verilerle kapadokya yeraltı şehirlerinin en az mö 2000 li yıllarda yapıldığını söyleyebiliriz. aynı şekilde hititlerde de dev insan kabartmaları göze çarpmaktadır. yani kapadokyadaki antik yapıları yapanlar devler ile bir şekilde bağlantılıydırlar.

Derinkuyu yeraltı şehri bu bölgede tek değildir. derin kuyu yakınlarında aynı derinkuyu gibi Kaymaklı, Özkonak, Acıgöl, Mazı, Özlüce ve Sivasa yeraltı şehirleride vardır.

-aynı şekilde mardindeki deyrülzaferan manastırıda antik bir güneş tapınağı üzerine yapılmıştır. bu güneş tapınağının taşları binlerce tonluktur ve aralarında bir çimento veya harç kullanılmadan birbirlerine tutturulmuşlardır. 

 

yani islamdan çok daha eski olduğu için hıristiyan ibadethanelerinin antik yapılar üzerine inşa edildiğini bir çok yerde görebiliyoruz. 

 

Etiyopyadaki tek parça kayaya oyularak yapılmış lalibela kiliseleri de en yumuşak kaya olan tüf kayasına oyulsa ve ilk dönem hıristiyanlarına ait olduğu zannedilse de son yapılan keşifler buranın çok daha eski olduğunu göstermektedir. Efsaneler lalibela kiliselerinin 24 yılda inşa edildiğini iddia ediyor ancak arkeologlar bunun imkansız olduğunu düşünüyor. 

Bugün bile bu işi karbon çeliği uçlu keskiler ve elmas bıçaklar kullanarak gerçekleştirmek çok zor olurdu. 

Kiliselerin çevresinden ve oyuk iç kısımlarından kaldırılması gereken büyük miktardaki taş ve toprağın hiçbir yerde bulunamaması gibi başka birçok tuhaflık da var. gene bu elindeki haçta daha önce bahsettiğimiz üzere pagan dinin sembolüdür.

 

*Peru daki meşhur Otuzco Mağaralarının Yapım tarihi belirsizdir, yalnızca MÖ 1400’den kalma bazı tarihlenebilir seramik çanak çömlekler vardır. Bu yapı Yumuşak bir kaya olan Volkan tüfüne oyulmuştur. Burasıda güya mezar olarak yapılmıştı.

 

*Çin deki antik Guyaju yapısı da kayaya oyularak yapılmıştır.  Bu yapının kökeni bugün bile bir sır, ancak kapıları, taş yatakları, taş rafları, pencereleri ve yemek pişirme alanları ile her odanın bir yerleşim yeri olduğu belli oluyor.

 

*şu bilinmelidir ki bu yapıların bazıları mö 3000 den farklı zaman dilimine tarihlense de hiç birinin esasında tam tarihleri bilinmemektedir. Yapılan tarihlendirmeler tahminidir. Çünkü arkeologlar buraları karbon 14 metoduna göre tarihlendirirler. Karbon 14 metodunu uygulamak için ise canlı bir varlığın fosiline ulaşmaları gerekmektedir. bu yöntemde sonuca ulaşmak yani Taştan yapıların tarihini tespit etmek için çevresinde kazılar yapılır ve canlı bir varlık kalıntısı bulunmaya çalışılır. Taş yapının Çevresinde bulunan fosilin ölüm tarihinden taş yapının tarihi tahmin edilir. Bu ise çoğu zaman gerçekçi sonuçlar vermez. Örneğin bu şekilde tarihi bulunmaya çalışılan giza piramiti hakkında bir çok farklı tarih söylenmektedir. çünkü piramitin çevresinde bulunan fosillerin kimisi 3 bin yıl önce ölmüş kimisi 5 bin yıl önce ölmüştür.

 

-bu sebepler yüzünden giza piramiti hakkında ilk zamanlar mö 3000 lerde yapıldı denilirken bu tarih gitgide aşağılara inmiş ve en son arkeolog john anthony west in bulduğu deliller ile mö.10 binli yıllarda yapıldığı anlaşılmıştır. fakat ana akım bilim çevreleri mısırlılarıda yanlarına

alarak bu gerçeğe olabildiğince delilsiz ve mesnetsiz karşı çıkmaktadır. bugün bir çok şeyi delilsiz ve mesnetsiz savundukları gibi.  

sonuç olarak taş yapıları tarihlendirmek için kullanılabilen tek yöntem olan karbon 14 metodu taş yapıların neredeyse hiç bir zaman tam tarihini vermez.

sadece tahmini bir tarih verir. bu konuda göbeklitepe bir istisnadır. çünkü göbeklitepe tamamen toprağa gömülü halde bulunmuştur. bu sebeple o gömüdeki canlı organizmanın yaşadığı tarihten göbeklitepenin neredeyse tam yaşı bulunabilmiştir ve yaşı mö 10 bin olarak saptanmıştır. piramitin ve aynı teknoloji ile yapılmış göbeklitepenin tarihlerinin tufan ile aynı olması da tüm bu bahsettiğimiz diğer bilgilerle uyum içerisindedir. Tufanla giza piramiti nasıl çölleşti ise göbeklitepe de balçık altında gömülü kaldı.

 

Fakat tüm bunlara rağmen bilim adamları genellikle bu megalitik yapıların aynı zaman diliminde yani Kalkolitik dönem ve Tunç Çağı arasında inşa edildiğini belirtir. 

 

Şanlıurfadaki kızılkoyun nekropolündeki yapılar nispeten yumuşak olan kireçtaşına oyularak yapılmış olsa da en az 75 e yakın antik yapı bulunmaktadır. Bu yapıların mö 200 lerde yapıldığı söylense de bu tarih burayı daha sonra mezarlık olarak kullanan medeniyetin tarihidir. Yani mezarlık olarak burayı kullananlar tarafından buranın yapıldığı zannedildiği için buraya bu tarih verilmiştir. fakat Normalde çok daha eski olduğu kanaatindeyiz. Çünkü bu yapıların özellikleri diğer tüm antik dönem kaya oyma yapıları ile ortaktır. bunun yanında buradaki bazı mağaralar daha müze olmadan hemen önce yerli halk tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmaktaydı. İnsanlar bu antik evlerin içinde yaşıyordu, ve bu yapıların iç mimarisi mezarlıktan çok eve benzemektedir. yani buralar ilk etapta ev olarak yapılmış sonraki medeniyetler tarafından mezar olarak kullanılmıştı.

 

türkiyede van ve tunceli illerinde urartulara ait olduğu söylenen bir çok kayaya oyulmuş antik yapı vardır. bu yapıların mö 2000 li yıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir. tekparça kayaya oyulmuş antik yapıların üzerine sonradan tuğladan yapılar ve kale de yapılmıştır. fakat en eski yapılar dünyadaki diğer tüm kayaya oyulmuş yapılarla benzer tarzda yapılmış ve aynı bilinmeyen teknolojinin ürünüdür. bununla birlikte van kalesinin antik zamanlarda yaşayan dev insanlar tarafından yapıldığına dair inanış ve söylentiler vardır.

bunun yanında van kalesindeki en eski urartuca yazıların akad sümer yazısına benzerliğini görüyorsunuz. zaten urartuca da tarihçilere göre akad ve sümerce ile aynı dil ailesindendir.

Scroll to Top