“Bilim, fiziksel olmayan fenomenleri incelemeye başladığı gün, 10 yıl içerisinde asırlar boyunca yapılan gelişmelerden çok daha fazla yol katedecektir..” – Nikola Tesla

İnsanoğlunun hayatında belki de en önemli olgu dinlerdir. Çünkü dünyaya malumunuz üzere dini olsun veya olmasın her zaman inançlar yön verir.

Peki inançlar Dinler nasıl oluştu. Birisi çıkıp haydi bir şeylere tapınalım dedi ve bu da diğer insanların hoşuna mı gitti?
*Tüm dünya insanları tamam haydi uydurduğumuz bu tanrılara tapınalım mı dedi?
İnsanlar geçmişte uydurdukları tanrılara salakça tahminleri yüzünden mi bunca insanı kurban ettiler, ya da olmayan tanrılar için mi bu denli ihtişamlı piramit tapınakları yaptılar.
*Onların bu denli inanmasını sağlayan güç neydi? Dinlerin oluşmasının sebebi neydi? birazdan göreceğiniz üzere dinlerin tüm dünyada bu kadar benzer olmasının ve insanların tüm sosyal hayatlarını etkilemesinin sebebi neydi? Dualara cevap veren tanrılar mı, nerede?
*dinlerin kökeni konusunda bugüne kadar hep kısa sürede dar bir alana bakılarak hazırlanmış belgeselleri izlediniz. tek tanrılı dinlerin çok tanrılı dinlerden evrildiğini anlatan bu belgesellerde hep 3-5 bin yıl öncesine kadar bakılır. örneğin bir 10 bin yıl öncesi, tufan öncesine ait deliller hatta tufanın kendisi göz ardı edilir.
*sümer mısır dinleri ile islam hıristiyanlık gibi dinlerin benzerliğinden bahsedilerek bakın tek tanrılı dinler çok tanrılı dinlerden türetilmiş denilir, fakat semavi dinlerin söylemleri yani; zaten önceki dinler bozulduğu için asıl olan tek tanrılı din yeniden gönderildi söylemi/ayetleri göz ardı edilir.
*gene çok tanrılı dinlerin tanrılarının kim ve ne olduğundan ve tek tanrılı dinlerdeki Allah ın özelliklerinden; ne ve nasıl olduğundan, nereden geldiklerinden söz edilmez, üzerinde durulmaz. -örneğin ileride ispatlayacağımız üzere; süryaniler ilk hıristiyanlar namaz kılmaktaydı.
* hıristiyanlık bozulunca namaz da kayboldu. gene ilk Yahudiler örneğin (karaim yahudileri) namaz kılarken sonradan bu ibadet yok olmuştu. Peki bu değişimi yaptıran güç neydi?
Birazdan ispatlarını sunacağımız; tek tanrılı dinleri bozarak çok tanrılı olmasını sağlayan şey neydi.
*neden bu kadar çok insan toplulukları bu dinlere inanmış peşlerinden gitmiş hatta canlarını feda etmişlerdir, insanın bir inancın peşinden gitmesi için inandığı şeylerin doğruluğuna gerçekten şahit olması o doğruların kesin delillerini görmüş ve yürekten inanmış olması lazımdır. Peki geçmişte ve bugün bu tek ve çok tanrılı dinlere inanan insanlar ne gördüler ve neye şahit oldular. insanları çok ya da tek tanrıya inandıracak itici güç neydi? şimdi bunun peşine düşelim.
*bu arada belirtelim ki bu seri kuran ayetlerinin tefsiri olarak hazırlanmamıştır, daha sonradan kuran ayetlerinin bu gerçeklerle ne kadar örtüştüğü görülmüş ve konuların sonlarına kuran ayetleri eklenmiştir.

Şimdi aşama aşama tüm bu soruların cevaplarına ulaştıracak delilleri vermeye çalışacağız. Ve birbiriyle uyumlu bir yapboz gibi bu delilleri gördükçe dünyadaki büyük resmi görüp anlamaya başlayacaksınız.

 

İlk insan (Hz. Adem) in Arabistan’dan geldiği kanıtlandı ve bilim adamları ona “adam” adını verdi

Konuya hz. Adem den başlamamız gerekiyor. Bilim dünyası ilk insanın varlığını ve tüm insanların bu ilk insandan türediğini doğrulamıştır. National Geographic tarafından 2007’de insanoğlunun gen haritası çıkarıldı. Gen testlerinin sonucuna göre ilk erkek bundan 75-80 bin yıl önce yaşadı. Daha doğrusu, yeryüzündeki 3,5 milyar erkekten DNA örneği alıp Y-kromozomunu takip ederek geriye gittiğimizde görüyoruz ki bütün erkeklerin ortak atası bu tek kişi. Bilim adamları dini inançları çalışmalarına referans almaktan pek hoşlanmasalar da bu homosapiens’e Kitab-ı Mukaddes’e atfen ‘Adam’ yani Hz. Adem adını taktılar.

Bugün modern araştırmalar, insanlığın, Dünya’ya, Doğu Afrika’dan; yani “Aden körfezi”ne yakın Rift vadisinden yayıldığını söylemektedir. Ancak en son yapılan bir arkeolojik çalışmada, Arap Yarımadası’nın güneyinde; “Aden-Yemen”in doğusunda;Cebeli Faya’da önemli kanıtlar bulunmuştur. Bu konuyu Londra Üniversitesinden Simon Armitage ve meslektaşları 2011 yılında “Science Dergisi”nde yayınlamışlardır.
İngiltere’deki Birmingham Üniversitesinden paleolitik(yontma taş devri) arkeoloğu Jeffrey Rose’un ekibinin, “LiveScience”da yayınlanan çalışmasından işte birkaç paragraf daha:
“Umman Sultanlığı’nda 100’den fazla yeni bulunan bölge, genetik kanıtların işaret ettiğinden daha uzun süre önce Afrika’dan göçün Arabistan içlerinden olduğunu doğruluyor. İlginç bir şekilde yeni bulunan bu bölgeler, kıyılardan çok uzak, iç bölgelerde yer alıyor.” Jeffrey Rose şunları söylüyor: “On yıldır Güney Arabistan’da ilk insan yayılışını anlamamıza yardımcı olacak deliller aramamızdan sonra, nihayet Afrika’dan çıkışla ilgili açık deliller bulduk. Bunu heyecanlı yapan ise, bu senaryonun daha önce hiç düşünülmemiş olmasıydı.”
Bugün özellikle evrim aşığı araştırmacılar, modern insanın başlangıcını Afrika’da aramaktadır, zira bu arayış onların “evrim felsefesi”ne uygun düşmektedir. Modern insanlığın evrimleşerek ortaya çıkması için ilkel aşamalardan geçmesi varsayılmaktadır. Sonuç olarak bu deliller ilk insan hz. Adem i ve onun arap yarımadasında varolduğunu ispatlıyor.

yazılı kayıtlara göre ilk insana ilk tek tanrılı din geldi

Elimizdeki delillere göre ilk insana ilk tek tanrılı din gelmiştir. Hem bilimsel araştırmalara göre hem de dini, tarihi kayıtlara göre Dünya tarihindeki ilk din tek tanrılı dindir. Zaten mantıken de böyle olması gerekir. Çünkü bir tane tanrı fikri olmadan tanrılar fikride olamaz. Ve zaten din ve tanrı inancı da; tesadüfen var olmuş bir insanın tesadüfen var olmuş inanç ve tapma içgüdüleriyle açıklanamaz, hele ki dinlerin hepsinin farklı toplumlarda farklı zamanlarda bile birbirine neredeyse tıpatıp benzemesi tesadüfle hiç açıklanamaz.

öncelikle ilk din neydi ve nasıldı sorusuna yoğunlaşacak olursak; 3 büyük kutsal dinin kaynaklarına göre ilk insan hz. Adem e ilk tek tanrılı din bizzat yaratıcı tarafından gönderilmişti. Peki Bilimsel araştırmalar da bu konu hakkında ne söylemektedir ? Birçok bilim adamına göre ilk din tek tanrılı dindi. Daha sonra bu ilk din bozularak çok tanrılı dinler oraya çıktı.

Evrimci bilim adamları tek tanrılı dinlerin çok tanrılı dinlerden evrildiği ile alakalı; ilk bakıldığında mantıklı gelen bir teori ortaya atmışlardı. İlk başta kabul gören bu teori sayesinde dini inançlara büyük darbe vurduklarını düşünüyorlardı. Fakat Evrimcilerde oluşan bu heyecan zaman içinde hayal kırıklığına dönüştü. Çünkü dinin kaynağı ile ilgili ortaya atılan evrimci teoriler gerçek verilerle çelişmeye ve eleştirilmeye başlandı. Zaten evrimci teorisyenlerden hiçbiri ilkel kabileler arasına giderek bizzat gözlem ve inceleme yapmamıştı. Teorilerini seyyahların anıları ve misyonerlerin raporlarına dayandırmışlardı. Daha sonra bizzat ilkel topluluklar arasında yapılan araştırmalar ve genel bilgiler bu teorilerin tutarlı olmadığını, tüm dünyada evrimcilerin söylediklerinin tam tersi örneklerin var olduğunu ortaya koymuştur.

Evrimci Tylor’ın animizm teorisine ilk ciddi itiraz öğrencisi Andrew lang (Endru lenk)’ten gelmiştir. lang, Afrika, Amerika ve güneydoğu Avustralya ilkel kabileleri ile ilgili elde edilen son bilgilere dayanarak ilkel kabilelerde animizme rastlanmadığını, aynı zamanda insanların ahlaki adaba uyup uymadıklarını denetleyen ve gökte bulunduğuna inanılan yüce bir tanrı kavramına her yerde rastlandığını ortaya koymuştur. Evreni yukarıdan yöneten, mutlak kudret sahibi, mutlak iyi ve saygıya lâyık varlık şeklinde görülen bu yüce Tanrı’nın yanı sıra kabilenin hayatında doğrudan rol oynayan küçük ilâhların ve ruhların varlığına inanılmıştır. Buna benzer başka bir tez de Wilhelm Schmidt (Wilhelm şimit) tarafından savunulmuştur. Schmidt, ilkel kabileler arasında yaptığı etnolojik araştırmalardan sonra dinin ilk şeklinde tek tanrı anlayışının var olduğunu ileri sürmüştür. Schmidt, görüşlerini “Tanrı Kavramının Kaynağı” adlı eserinde ortaya koymuştur.

ilkel kabileler, ilkel tanrılar, ilk dinler, animizm…

*Andrew Lang, Wilhelm Schmidt gibi antropologların önderliğinde dünya üzerindeki dinlerin incelenmesi ile ortaya çıkan sonuçlar, dinlerin çok tanrılıdan az tanrılıya doğru evrim geçirmediklerini, aksine zaman zaman tahrif edildiklerini gösterdi. Schmidt’in önderliğinde yayınlanan ve dinlerin kökeni konusunu ele alan Anthropos isimli dergide bu bilgiler çok ayrıntılı olarak incelendi. Dikkati çeken en önemli nokta ise bu kavimlerin inandığı batıl ilahların hepsinin üstünde tek bir İlah inancının bulunuyor olmasıydı.
*yani tüm putperest toplumlar iki farklı tanrı inancına sahiptirler 1- her şeyi yaratan tanrı 2- onun altında insanları yöneten tanrılar. çok tanrılı dinlerdeki her şeyi yaratan tanrılar yani yaratıcılar şu şekildeydi.
yunan: gaia, roma:terra, hint brahma, mısır: ptah, aztek: Ometeotl, iran: Zurvan- Ahura Mazda…

aynı şekilde putperest Araplarda her şeyi yaratan Allah a inanıyor ama alttaki tanrıları şefaatçi sayıyorlardı. Kuran da onların bu durumunu açık bir şekilde yermiştir. Müşriklere dünya ve hükümdarlığı asıl olarak kime aittir diye sorulduğunda hiç şüphesiz Allah tır diyorlardı.
Mü’minûn 84- De ki: “Eğer biliyorsanız, yeryüzü ve onda bulunanlar kime aittir ?”- 85. “Allah !” diyecekler. De ki: “O halde düşünmez misiniz? – 86. De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi ve büyük Arşın sahibi kimdir ?” -87. “Allah !” diyecekler. De ki: “O halde korkmaz mısınız?”
Gene bir cahiliye arabı şiirinde şöyle demektedir;
Lât’a, ‘Uzzây’a ve onlara ibadet edenlere and içerim, Allah’a da; çünkü Allah, onlardan daha yücedir. (İbnu’l-Kelbî, Kitâbu’l-Esnâm, s. 13.) (trc. Beyza Düşüngen)

*Oxford Üniversitesi’nden Stephan Langdon, 1931 yılında elde ettiği bulguları bilim dünyasına duyururken, elde ettiği bilgilerin çok beklenmedik olduğunu söylüyordu, çünkü bu bulguların daha önceki evrimci açıklamalarla tamamen çelişmekte olduğunun farkındaydı. Langdon bulgularını şöyle açıklıyordu: “Benim görüşüme göre insanın en eski tarihi, tek tanrı inancından çok sayıda (sözde) tanrının ve kötü ruhların varlığının inancına doğru çok çabuk bir bozulmayı gösteriyor.” (Stephen H. Langdon, “Semitic Mytology of All Races”, Vol. V, Archaeol. Instit. Amer., 1931, s. Xviii) yani tek tanrılı din bozularak çok tanrılı din haline gelmişti. ilk zamanlar Allah a tapan insanlar sonrasında bir şekilde kötü ruhlara şeytanlara tapmaya başlamışlardı.

*Antropolog Sir Flinders Petrie de, çok tanrılı inanışların, tek Tanrılı dinlerin zaman içinde tahrif edilmesiyle ortaya çıktığını söylemektedir. Üstelik bu bozulma süreci, sadece geçmişte yaşamış topluluklarda değil, günümüzde de gözlemlenmektedir. Petrie şöyle demektedir: “Eski zamanlardaki dinlerde birçok sınıfta tanrıya rastlanır. Ancak günümüzdeki pek çok kültürde de böyle bir yaklaşım sergilenir. Örneğin bir Hindu, sayıları gittikçe artmakta olan tanrı ve tanrıçalar arasında yaşamaktan zevk duyar… Diğerleri ise tanrılara bile tapmazlar, animistik ruhlara, şeytanlara tapınırlar…Eğer ruhlara tapmak tek bir İlah’a tapmaya uzanan bir evrim sürecinin ilk basamağı olsaydı, bu durumda çok tanrılılığın gittikçe tek tanrılılığa evrimleşmesinin kanıtlarını görmemiz gerekirdi… Bunun tam aksine tek görebildiğimiz, tek Tanrı inancının her zaman ilk basamak olduğudur…Çok tanrı inancını ilk oluşumuna kadar izleyebildiğimiz her yerde, bunun tek Tanrı inancının bir çeşitlemesi olduğunu görüyoruz…” (Sir Flinders Petrie, The Religion of Ancient Egypt, Constable, London, 1908, sf. 3-4) 

Antropolog Le Page Renouf mısır tarihinde aynı durumun yaşandığıyla alakalı şunları söyler: “Mısır dininin oluşumu, çok sayıda tanrının elenerek tek Tanrıya dönüşmesiyle olmamıştı. Aksine, Mısır dininin tek Tanrı inancına yakın olduğu zamanlar bu uygarlığın şahit olunan en eski zamanlarına denk geliyordu. Mısır dininin son aşamaları ise tüm Mısır dininin en çok bozulmuş hali olmuştur.” P. Le Renouf, “Lectures on the Origin and Growth of Religion” as illustrated by the Religion of Ancient Egypt, Williams and Norgate, London, 1897, s. 90
Edward McCrady ise Hindistan tarihinde aynı durumun yaşandığıyla alakalı şunları söylemiştir: “Veda’da tek Tanrı inancının çok tanrı inancından daha önce olduğunu görüyoruz. Çok uzun bir zaman geçtikten sonra bile sayısız tanrılar arasında tek bir sonsuz Tanrı inanışı, göğü bir sis gibi sarmış olan putperest anlayışın arasından, mavi göğün belirivermesi gibi ortaya çıkıyor.” Max Muller, History of Sanskrit Literature: Quoted by Samuel Zwemer, sf. 87
Gene Axel W. Persson, yunan tarihinde aynı durumun yaşandığıyla alakalı Tarih Öncesi Yunan isimli eserinde şöyle der: “İlk baştan beri var olan tek Tanrı inancı, daha sonra Yunan dinsel mitlerinde gördüğümüz sayısız önemli önemsiz tanrısal kişiliklere dönüşmüştür. Benim görüşüme göre bu birçok ilahın varlığı, tek ve bir olan bir Tanrı’yı tanımlayan değişik isimlerin zamanla değişik yorumlanmasına bağlıdır.”Axel Persson, The Religion of Greece in Prehistoric Times, University of California Press, 1942, sf. 124
Özet olarak; Alman filozofu Schelling (1775-1854) Hint’in kutsal kitabı Vedaları inceledikten sonra şöyle der: “Bütün insanlık önceleri tek varlıktı ve tek tanrı ya inanıyorlardı en eski din yıldız yıldız parçalanmış.”

Rum-31-32-Başka her şeyden geçerek O’na tam gönül verin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı hakkıyla ifa edin! Ve asla dinlerini parça parça edip kendileri de öbek öbek olan o müşriklerden (Allah a şirk koşan putlara vs. tapanlardan) olmayın! Öyle ki her hizip, kendi yanındakiyle böbürlenmektedir.

Tüm bu bilgiler bize en azından tüm dinlerde başlangıçta tek yaratıcı inancının hakim olduğunu ve ileride göreceğimiz üzere dinlerin tümündeki benzerlikler ilk dinin kaynağının bir, yani ortak olduğunu ve gösteriyor.
öyle ki; İlk dinin ve tek ortak kaynağın izlerini her yerde görmek mümkün. Örneğin; en ilkel kabilelerin en eski geleneklerinde bile hz. Adem inancından bahsedilmektedir;

*hawai adası yerlilerinin efsanelerinde adem ve Havva şu şekilde anlatılmaktadır:
yaratıcı taaroa kızıl toprak araea dan ilk insanı yarattı ve onun burnuna soluğunu üfledi. Adamın kemiklerinden kadını yarattı ve ona ıvi adını verdi.”
*gene bir tonga geleneğinde “ilk adamın oğlunun kardeşini öldürdüğünü yazıyor”
*yeni zellanda daki maorilerin geleneğinde de: “ilk adamın oğlunun kardeşini öldürdüğünü yazmaktadır”
*gene putperest sümerlerin gılgamış destanında bile hz. adem den adapa şeklinde üstü kapalı olarak bahsediliyor.

Gene Bir benzerlikte; bilinen en antik dönemdeki dinlerde bile günümüzdeki semavi dinlere benzer günah ve cennet inancı bulunmaktadır;
Bilinen en eski kavimlerden Tufan öncesi yaşamış kavim olan batık mu kıtası kavmi hakkında 10 binlerce yıl öncesine dayanan tabletleri inceleyen James churcvard şöyle bir metine rastlamıştır: “cennete e ulaşmak için katetmem gereken 8 yol olduğuna inanıyorum… burada 12 dünyevi günahtan arınmış olduğumu kanıtlamalıyım” cennet ve günah inancı ilk insandan beri görülüyor, ilerleyen süreçte mu kavmindeki bu cennet inancı tahrif olarak yerini reankarnasyona bırakacaktır.

Bu konuda En önemli benzerlik ise antik dönemdeki yaratıcı inancıyla günümüz semavi dinlerin yaratıcı profilinin benzer olmasıdır;

*örmeğin antik döneme rastlayan naga kutsal metinlerde şöyle diyor: “insan için yaratıcı anlaşılmazdır ve bu sebeple o ne resimlendirilebilir ne de adlandırılabilir o isimsizdir.” Antik dönemdeki bu yaratıcı inancıda bize bugün kuranda anlatılan yaratıcı inancına neredeyse birebir uyuyor.
Şura 42/11-Allah’a benzer hiçbir şey yoktur, O işitendir, görendir. 
Enam 103- Gözler O’na erişemez. O’nun ilmi ise bütün gözleri ihata eder. (Gözlerin görmediği her şeye nüfuz eden, her şeyden haberdar olan) latîf ve habîr O’dur. [67, 14; 31, 16] incil ve tevratta benzer ayetler: {KM, Çıkış 33, 20; Yuhanna 1, 18} 
*Amerika keşfedildiğinde antik İnka dini ile Hristiyan dini arasındaki şaşırtıcı benzerlikler de avrupalı işgalcileri oldukça şaşırtmıştı. Birbirine hiç teması olmamış antik İnka dini ile Hıristiyanlık dini arasındaki bir çok şey benzerdi, fakat ileride öğreneceğimiz bir sebepten dolayı putperest inka dininde Şeytan fikri bir yana atılmıştı.
Bu delilleri çoğaltmak mümkündür. balta girmemiş ormanlardaki yerlilerin namaza benzer hareketler ile ibadetler yaptıkları bile Müslüman kaşiflerce anlatılmıştır.

TEK TANRILI DİNLERİN BENZERLİĞİ

Buraya kadar öğrendiğimiz bilgiler tek tanrılı dinlerin hepsinin aynı kaynaktan geldiğini aksi taktirde tüm dünyadaki bu denli benzerliğin insanların dinleri uydurmuş olmasıyla açıklanamayacağını gösteriyor. Zaten tarihe bakıldığında insanlar tarafından bu dinlerin oluşturulmadığı aksine dinlerin insanlar tarafından bozulduğunu da kısmen görmüş olduk ve ileride de daha ayrıntılı göreceğiz. bu aynı kaynaktan gelme durumuda bugünkü hz. Adem den bahseden ve birbirlerinin peygamberlerini kabul eden tek tanrılı yani semavi dinlerin neden bu kadar benzer olduğunu kanıtlıyor.

Çok tanrılı dinlerde olduğu gibi nitekim tek tanrılı dinlerinde ilk versiyonları birbirine kopyasıymış gibi benzemektedir.
Görünmeyen Tek bir yaratıcı, Ahiret, melekler, şeytanlar, oruç, yardımlar, iyilikler, kurban, ibadetler, kutsal yerler inancı hatta kutsal yerlerin aynı olması bugün bilinen tek tanrılı ibrahimi dinlerin bozulmamış/ değişime uğramamış halinde hemen hemen aynıdır. Hatta inanılan peygamberler bile aynıdır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dininin peygamberleri büyük mucizeler ve devrimlerle birbirinin benzeri dini getirmişler ve bugün insanlığın çok büyük kısmı bu dinlere mensuptur. Gene insanlar tek tanrılı dinler olarak sadece bu üç dini bilmesine rağmen bu üç dinin kaynağına göre ilk insandan (Kaldır hz. Adem den) beri tek tanrılı din mevcuttu ve sürekli bozuldukça yenilendi.

Çok tanrılı dinlerin tüm benzerlikleri

HER YERDE AYNI TANRILAR

Evet semavi dinlerin bu denli benzer olması şaşırtıcı, uyduruyorsunuz madem neden birbirinizle aynı şeyleri uyduruyorsunuz dedirtiyor insana. Farklı bir din oluşturun ve insanlar şu dinden çalınmış demesin. Neden hepinizde aynı şeyler var? Biraz önce antropologların ağzından çok tanrılı dinlerin tek tanrılı dinlerin bozulmasıyla oluştuğunu gördük, işte asıl şaşırtıcı olan bozulmuş olan tek tanrılı dinlerin yani oluşan çok tanrılı dinlerin de birbirinin aynısı olması idi.

AYNI TANRILAR

Bakıldığı zaman Mezopotamya tanrıları, Antik Yunan tanrıları, Eski Çin tanrıları ve Eski Mısır tanrıları ve Hind tanrıları kısacası tüm dünyadaki kadim tanrılar birbirine çok benzer.
tüm dünyada çok tanrılı dinler birbirinin kopyasıdır. Hepsinde yılan, arslan, öküz, kartal… şeklinde tanrılar, devler, yarı insan yarı hayvan tanrılar, kadüse, Venüs, güneş, ay gibi aynı semboller, büyücü rahipler, piramit tapınaklar, insan kurban etme ritüelleri gibi aynı ibadet metodları ve öğretiler vardır. Hepsi insanlardan hep aynı şeyleri isterler, hepsinde bu tanrıların cin/şeytan olduğundan bahsedilmektedir.
İsimleri kültürden kültüre farklılık gösterse de istekleri, şekilleri ve bu tanrılara inananların inançları farklı kültürlerde dahi birbirinin aynısıdır. Konu hakkında Tarihçilerde farklı toplumlarda aynı tanrıların bulunduğunu, benzer özelliklerin sergilendiğini ispat etmişlerdir. hepsinin isimlerini vererek kafanızı karıştırmak istemiyorum. Konu hakkında önemli bir Örnek vermek gerekirse baştanrı olan baal putu örnek olarak verilebilir;
Modern Araştırmalara göre Baal, Nimrod, tammuz, şamaş, amar.utu, marduk, amon ra, quetzalcoatl, mitra, molek, jupiter, zeus, odin, hubel… isimli tanrılar farklı kültürlerin tanrıları gibi görünse de esasında aynı tanrılardır. hepsi baal tanrısının türevleridir. Farklı kültürlere farklı isimle geçmişlerdir. Yani babil tanrısı baal aynı zamanda hem Akadlarda şamaş, hem Sümerlerde amar. utu, hem Asurlularda Marduk hem Mısır Tanrısı ra, azteklerde Quetzalcoatl, (Mithra), Persler arasında Işık ve Bilgelik tanrısı. hintlilerde şiva, hem kartacalılarda molek, hem Roma ve kelt tanrılarından jupiter, hem de Antik Yunan tanrılarından zeus’dur. kuzey avrupada Odin , Hem de İslam tebliğ edilmeden önce Arapların taptığı hubeldi. Baal e Bugünde baphomet ismiyle masonlar tarafından tapınılmaktadır. Baphomet ismini Baal’e Tapınakçıların koyduğu rivayet edilmektedir. Hepsinde de aynı özelliklere sahip fakat farklı isimlerde anılan bu baal adlı tanrının hemen hemen tüm kültürlerde niteliği güneş tanrısı, kutsal hayvanı yılan, simgesi ise pentagramdır.

Saffat-125- Hani o halkına şöyle demişti: “Siz hâla şirkten ve günahlardan sakınmayacak mısınız? Sizin de, gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi olan Allah’ı, o Mükemmel Yaradanı bırakıp hâla Ba’l’e tapmaya mı devam edeceksiniz?”

*İncil: İlyas, ‹‹İsraili sıkıntıya sokan ben değilim, seninle babanın ailesi İsraili sıkıntıya soktunuz›› diye karşılık verdi, ‹‹RABbin buyruklarını terk edip Baalların ardınca gittiniz. (Krallar 18-18)

Yani dinler tarihi incelemelerine göre çok tanrılı dine mensup toplumlar farklı isimler verseler hep aynı tanrılara tapmışlardır. Diğer tanrılarında farklı kültürlerde benzerleri bulunmaktadır. Bu konuya ait ayrıntılardaki benzerlikler o kadar çoktur ki; biz yeri geldikçe önemli olan örnekleri vermekle yetineceğiz.
Çok tanrılı dinlerin tek tanrılı dinlerin bozulmasıyla oluştuğunu anladık. Peki Nasıl oluyordu da farklı bölgelerdeki tek tanrılı dinler bozulduğunda da birbirine benziyordu yoksa rastgele bozulmuyorlar mıydı?

SEMAVİ VE ÇOK TANRILI DİNLERİN FARKI

Çok önemli olan bir diğer nokta ise içine putların girdiği bu pagan dinlerin, semavi dinlerin zıttı inanç metodlarına sahip olmasıydı. Semavi dinler ne derse pagan dinler tam tersini söylüyordu. Tek tanrılı dinlerle çok tanrılı dinler; Çok ufak benzerlikler dışında birbirlerine taban tabana zıt idiler.
*öncelikle tek tanrılı dinlerle çok tanrılı dinler birbirinin aynısı mıdır, yani semavi dinler pagan dinlerin evrimleşmiş hali midir, bu soruya açıklık getirmemiz gerekiyor. semavi dinlerle pagan dinleri bir kefeye koyamayız. çünkü bazı tarihçiler tek tanrılı dinlerin çok tanrılı dinlerden evrimleştiğini. Yani; semavi dinlerin çok tanrılı dinlerin kopyası ve devamı olduğunu söylese de Ufak tefek benzerliklerin dışında tamamen birbirine zıttırlar. Birbirinin tersi inanç ve düşünce yapılarına sahiptirler.
Tek tanrılı dinleri az çok hepimiz biliyoruz. İslam, hıristiyanlık ve yahudiliğin bazı mezhepleri, ve öğretileri istisna, tek tanrılı dinlerde çoğu öğretiler ortaktır. Tek ve her şeyin başlangıcı olan Yaratıcı iyilik ve adaletin timsalidir, her şeye kadirdir, sonsuz güç sahibidir, ol der oldurur, Onun dışında her şey yaratılmıştır. O var olan her şeyden farklıdır, o hariç her şey yaratılandır, Yaratıcı; insanlardan kendi rızası için başka kimseden menfaat ummadan iyilik yapmasını ister, bu rızayı temellendirmesi için ibadet etmesini ister. putlar ve resimler hıristiyanlığın çoğu mezhebini işgal etse de esasında tüm semavi dinlerde bir puta ve tasvire tapılmasına karşı çıkılır, yaratıcı görülemez ve resmedilemez. Çok tanrılı dinlerde ise durum çok farklıdır, öncelikle çok tanrılı dinlerde tanrılar yaratıcı olarak görülmezler, bu konu hakkında dinler tarihi uzmanı James churcward- kayıp kıta mu kitabında şöyle demiştir;

“Bu kitap boyunca, özellikle de çevirilerde, Tanrı sözcüğünü Yaratan yerine kullanmaktan kaçındım, çünkü Tanrı sözcüğü eskiler için Yaratan anlamına gelmiyordu. Bizim bilginlerimiz, eski dönemlerin tanrısı ile bugünkü Tanrı arasındaki farkı anlayamadıkları için, eskilerin, tüm tanrılarını birer Yaratan olarak gördüklerini ve dolayısıyla çok sayıda tanrı üretip taptıklarını zannetmişlerdir. Böylece bilim öyle bir karmaşaya yol açmıştır ki, sıradan insanların bu konuya olan yaklaşımı alabildiğine kısıtlı ve dar görüşlü hale gelmiştir.”

Devam edecek olursak; tek tanrılı dinlerdeki yaratıcı profilinden farklı olarak Çok tanrılı dinlerdeki tanrılar; İyilik ve adaletin timsali olarak düşünülemezler. İnsani zaaflar gösterirler. Çıkarlarına ve duygularına göre hareket ederler. Çok tanrılı dinlerde ki bu tanrılar sonsuz güçlü değildir. insan benzeri kişisel özelliklere sahip, ek olarak bazı bireysel (doğaüstü) güç, yetenek ve bilgiye sahip olarak tasvir edilirler. çok tanrılı dinlerde tanrılar birbirlerine akraba, rakip, düşman ya da kanka olabilirler. Güçleri sonsuz olmadığından, Tanrıların yapabileceklerinin bir sınırı vardır. Arzularının gerçekleşmesi için çabalamaları, diğer tanrıları ikna etmeye çalışmaları gerekebilir. kimi zaman tüm tanrıların üzerinde olan kurallar olabilir. Tanrılar insanlardan uzun yaşarlar ama semavi dinlerdeki gibi ölümsüz değillerdir. çoğu çok tanrılı (politeistik) dinde, panteonun başında, her şeyden ve diğer tanrılar da dahil herkesten güçlü ve bilge bir baş tanrı figürü bulunurken semavi dinlerde yaratıcı ile insan arasında bir aracı bulunmaz.
Tek tanrılı dinler dünyanın insanın oluşumunu açıklamaya çalışırken; Çok tanrılı dinler dünyanın nasıl meydana geldiği ya da insanın yaratılışı konusunda genellikle sessizdir. insan ve kainat bir şekilde kendiliğinden var oldu tezi yaygındır. Gene Çok tanrılı dinler kişinin tek tanrılı dinlerdeki gibi disiplinli olmasını ölçülü ve iyi hareket etmesini emretmez, aksine insanın içinden geldiği gibi hareket etmesi gerektiğini vurgular. Hatta ileri safhalarda tanrılar kendileri için kötülük işlenmesini ister.Kötülükleri ibadet olarak görür. Tanrılar içki, uyuşturucu ve cinsellik ile insanların transa geçip ibadet etmelerini ister. Kendileri için insan hatta çocuk kurban edilmesini ister. Zayıfların ezilmesini destekler.
Yunan filozof Homer’a göre tanrılar hırsızlık, cinayet ve yalan söyleme dahil insanların düştüğü bir çok hataya düşebilirdi.
*gene tek tanrılı dinlerde şeytan önemli bir yer edinmesine rağmen mu ve devamındaki antik çok tanrılı dinlerde şeytan ve cehennem inancı yoktur.

gene Çok tanrılı dinlerde tek tanrılı dinlerdeki gibi insan özel değildir. İnsan eşrefi mahlukat değildir, yaratıklar arasında bir yaratıktır. Özel bir kaderi yoktur, aslında tanrıların umurunda bile değildir. Sıradan insanlardan beklenen geleneklere uymak ve toplumsal düzene itaat etmekten ibarettir, yerine getirilmesi gereken ibadetler illa ki vardır ama semavi dinlerdeki gibi sistematik bir etik bugünden bakılınca görülemez. Zaten çok tanrılı dinlerde ölümden sonra gidilecek bir cennette yoktur. Daha çok reankarnasyon vardır. Tek tanrılı dinlerde büyüye şiddetle karşı çıkılmasına, büyünün büyük günah kabul edilmesine rağmen; Çok tanrılı dinlerde genellikle büyü üzerinden işler yürütülür ve büyücüler din adamıdır.

ÇOK TANRILI DİNLERİ OLUŞTURAN ŞEYTAN

Tek tanrılı dinlerin yani ilk dinlerin nasıl oluştuğunun cevabını öğrenebilmemiz için ilerleyen bölümlerde daha fazla delile ihtiyacımız olsa da şimdilik önemli olan diğer bir sorunun cevabına geçebiliriz. Çok tanrılı dinler nasıl oluşmuştu, ya da kimler çok tanrılı dinleri oluşturmuştu. Yani tek tanrılı dinleri bozup çok tanrılı dinlere dönüştüren sebep ve güç neydi? bu belgesel serisini hazırlarken her şeyi altüst etmemize rağmen çok tanrılı dinleri oluşturan sebep olarak elimize bir tek cevap bir tek sebep geçti? Bu sebep bir çoğunuzu şaşırtacak soyut bir şey. Ama bu soyut sebebi araştırdığımızda da aslında zannedildiği kadar soyut olmadığının, etkisinin zannedildiği kadar önemsiz olmadığının delillerini elde ettik ve ilerleyen bölümlerde sizin için hazırladık. Şimdi bu sebebi ve dini kaynaklardaki yerini göstereceğiz, ilerleyen bölümlerde ise bu soyut sebebin somut delillerini sizlere sunacağız.
Çok tanrılı dinlerin müsebbiblerinin yani kurucularının hem bilinen 3 semavi tek tanrılı dinde hem de çok tanrılı dinlerin kendi kaynaklarında şeytanlar yani cinler olduğundan bahsedilmektedir. Yani hemen hemen her kaynakta çok tanrılı dinler şeytanlar tarafından oluşturulmaktadır.

Enam Suresi-100-Böyle iken tuttular, cinleri Allah’a şerik yaptılar; halbuki bunları da O yaratmıştır.

Sebe suresi-40- Gün gelecek, hepsini mahşerde toplayacak, sonra da melaikeye: “Şunlar size mi tapıyorlardı? ” diye soracaktır… Hayır, onlar bize değil, cinlere tapıyor ve ekserisi onlara inanıyorlardı. ” diye cevap verirler.

Maide suresi-90-Ey iman edenler! Şarap, kumar, putlara kurban kesilen sunaklar, fal okları, şeytana ait murdar işlerden başka bir şey değildir. Bunlardan geri durun ki felâh bulasınız.

Nisa- 117 – Allah’tan başka onlar sadece bir kısım kadınlara tapıyorlar ve onlar, aslında Allah’ın lânet ettiği o inatçı şeytandan başkasına yalvarmıyorlar. [53,19; 43,19; 37,158-159; 34,41] 118-119 –

O şeytana ki: “Ya Rabbî, Senin kullarından mutlaka bir pay edineceğim. Mutlaka onları saptıracağım, onları birtakım temennilerle oyalayacağım. Onlara davarlarının kulaklarını yarmalarını emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler” dedi. Her kim Allah’ın yerine şeytanı dost edinirse, şüphesiz besbelli bir ziyana girmiştir. [5,103; 7,30; 16,63] 120 – Şeytan onlara sadece vaadlerde bulunur, birtakım kuruntularla oyalar. Şeytan aslında onlara kuru bir aldatmadan başka ne vaad eder ki! [14,22; 4,123; 99,7-8]

Hud Suresi -50-60- Biz: ‘Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır’ (demekten) başka bir şey söylemeyiz.’

İncil: İnsanlar …tövbe etmediler…Cinlere tapınmaktan vazgeçmediler. (İncil-Vahiy 9 / 20)

İncil- Hayır, yok! Dediğim şu: Putperestler kurbanlarını Tanrı’ya değil, cinlere sunuyorlar. Cinlerle paydaş olmanızı istemem (İncil-1. Korintliler 10:20)

Zebur: «Oğullarını, kızlarını Cinlere kurban ettiler.» (Mezmurlar 106:37)

Tevrat: «Tanrı olmayan cinlere, Tanımadıkları ilahlara, Atalarınızın korkmadıkları, Son zamanlarda ortaya çıkan Yeni ilahlara kurban kestiler.» (Tevrat-Yasa’nın Tekrarı 32:17)

«Bundan başka Yoşiya, Kâhin Hilkiya’nın RAB’bin Tapınağı’nda bulduğu kitapta yazılı yasanın ilkelerini yerine getirmek amacıyla, cincileri, ruhçuları, aile putlarını, öteki putları, ayrıca Yahuda ve Yeruşalim’de görülen bütün iğrençlikleri silip süpürdü.» (Tevrat -2. Krallar 23:24)

«Kim cincilere, ruh çağıranlara danışır, bana ihanet ederse, ona öfkeyle bakacak, halkımın arasından atacağım.» (Tevrat-Levililer 20:6)

«Saul, RAB’be ihanet ettiği için öldü. RAB’bin sözünü yerine getirmedi. Yol göstermesi için RAB’be danışacağına bir cinciye danıştı. Bu yüzden RAB onu öldürdü. Krallığını da İşay oğlu Davut’a devretti.» (Tevrat- 1. Tarihler 10:13-14)

Hz. İsa’nın psikolojik hastaların içinden cinleri çıkartan bir şifacı niteliği ön plana çıktığı için İncilde cinlerin putperestliğe sebep olduğu ile ilgili ayetler daha fazladır. İşte o ayetlerden birkaçı:

1. Korintliler 10:21
Hem Rab’bin, hem cinlerin kâsesinden içemezsiniz; hem Rab’bin, hem cinlerin sofrasına ortak olamazsınız.
1. Timoteos 4:1-3
Ruh açıkça diyor ki, son zamanlarda bazıları yalancıların ikiyüzlülüğü nedeniyle aldatıcı ruhlara ve cinlerin öğretilerine kulak vererek imandan dönecek. Vicdanları adeta kızgın bir demirle dağlanmış bu yalancılar evlenmeyi yasaklayacak, iman edip gerçeği bilenlerin şükranla yemesi için Tanrı’nın yarattığı yiyeceklerden çekinmek gerektiğini buyuracaklar.
Markos 16:17-18
İman edenlerle birlikte görülecek belirtiler şunlardır: Benim adımla cinleri kovacaklar, yeni dillerle konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar.
Vahiy 16:14
Bunlar doğaüstü belirtiler gerçekleştiren cinlerin ruhlarıdır. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar.
Vahiy 18:2
Melek gür bir sesle bağırdı: “Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı! Cinlerin barınağı, Her kötü ruhun uğrağı, Her murdar ve iğrenç kuşun sığınağı oldu

Yeni Ahid, cinlerin putperestlerin tanrıları olduğunu bildirmekle birlikte onların bedeni ve ruhî hastalıkların kaynağı olduğunu da açıklamaktadır.( Matta, 12/28; Luka, II/20) 12. yüzyıldan itibaren cinler, Hıristiyan sanatında her çeşit talihsizlik, felaket, sel ve deprem ile ölümün de sebebi olarak tasvir ediliyordu.
Peki bu yazanlar ne kadar doğru, şeytan denen şey nedir ve gerçekten var mı, bu varlık gerçekten semavi dinlerdeki bahsedildiği gibi kötü bir şey mi yoksa farklı bir durumu mu var. Gerçekten çok tanrılı dinlerin tüm dünyada bu kadar yaygın ve birbirine benzer olmasının sebebi bu itici güç; bu görünmeyen varlıklar olabilir mi, Hepsi ve daha fazlası için ilerleyen bölümlerimizi takip edin.

 

 

Scroll to Top