[Tasavvuf 3.Bölüm]

Ruhun mahiyeti:

“Bilinç madde olmadığına göre Evrensel Özden (Allah tan) meydana gelmiş Evrensel özle mevcut, meçhul frekanslı dalga boyudur.”

Hicr- 29- … insan şekline koyduğum ve içine ruhumdan üflediğim zaman…

Kişinin ruhundaki manalar (esmalar) mutlak ruh (Allah) taki manalar ile aynıdır. Fakat terkib olarak yani çeşit ve oran olarak farklıdır.

İnfitar-8- Seni dilediğince terkib eden (Odur)  

İnsanın terkiblerinin (ihtiva ettiği esmalarının ve bu esmaların derecelerinin)  bütünü onun nefsini oluşturur. Örneğin biraz cömert, çok nazik, hiç duygusal olmayan… gibi özelliklerinin toplamı insanın kendisini oluşturur.

İnsan iradesi ile bu terkiblerinin derecesini sınırları ölçüsünde yükselttikçe (Allah rızası için olabildiğince iyi bir insan oldukça) Allah a yakınlaşmış, bu sebeple en nihayetinde cüzi iradeside; Allah ın iradesi ile aynı kararları verir, aynı isteklerde bulunur, aynı şeyleri sever hale gelir, yani cüzi iradesi; külli iradeye bağlı olduğunu bilip yaşayarak, külli iradenin küçük bir ayinesi haline gelerek külli irade ile bir olmuş olur;

Hadisi kudsi: “…Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm,…” (Buhârî, Rikak 38.) not: Allah ın sevdiği tüm iyi ve güzel davranışlar nafile ibadettir.

İnsan ın cüz i iradesi olduğu için Allah tan ayrıdır, fakat insanın bu cüzi iradesi tüm varlığını külli iradeden alır ve külli iradesiz bir hiçtir; İşte Allah ile aynılığın ve ayrılığın konusu buradan ileri gelmektedir.

İşte o nedenle “Ben Allah ın parçasıyım” dersen yanlış demiş olursun çünkü Allah parçalara bölünemez ki sen Onun bir parçası olasın. Sen ancak ibadetlerin (tefekkür, namaz, iyi hasletler edinerek ruhunu olgunlaştırma) ile sonsuz güzel ve iyi olana, iyiliğin ve güzelliğin kaynağı olana vasıl olmuş, kendi cüzi iradeni Onunla tam manasıyla birlemiş, Onunla hemhal olmuş olursun. Böylelikle kendi (nefsine-terkibine) faydan olmakla birlikte Onun mülkü ve kulu olmaktan öteye geçemezsin.

Zuhruf-15- Öyle iken, müşrikler tuttular kullarından bir kısmını O’nun cüz’ü (parçası) saydılar. Gerçekten insan çok nankördür.

Nefsimiz yani biz kendimizi Allah tan ayrı bir varlık olarak görürüz. Her şeyden bağımsız Bir kişilik olarak kabul ederiz. Halbuki irademiz Onun manalarını tam (iyi işler) ya da eksik (kötü işler) açığa çıkarmaktan başka bir şey yapamaz. Yani hiçbir zaman Allah tan gayrı bir sonuç oluşmaz.

Allah’ın isimleriyle var Olup türlü manaları kuvveden fiile çıkışına aracılık etmekle biz her daim Allah’ın kuluyuz. eğer Allah varlığımızı oluşturan isimlerinin manalarına ortaya koymayı keserse Yok oluruz.

Allah’ın ilim sıfatının Mazharı olarak şuur ve ilim bende Zahir olmaktadır, mürid olduğu için iradesiyle Ben de istek ortaya çıkmaktadır ve kudretiyle başladığım iş oluşmaktadır.

Saffat-96-Sizi de yaptığınız şeyleri de yaratan Yüce Allah’tır.”

İnsan- 30- …Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz… – yani bizim dilememiz Allah ın dilemesidir.

İsra 84- De ki: Her insan kendi seciye ve karakterine göre davranır…- Yani herşey programları doğrultusunda fiiller ortaya koyarlar. Hangi özellik veya mananın ortaya çıkması dilenmiş se öyle bir program oluşturulup fiiller ortaya çıkarılmıştır.

“…Herkes ne için yaratılmış ise o ona kolaylaştırılacaktır…” (Hadisi şerif)

*Fatır: dilediğini gerçekleştirmek üzere birimleri bu gayeyi oluşturacak biçimde yaratandır. Fakat şu nokta yanlış anlaşılmamalı ki; kolaylaştırılan işler günahlar (nefsimizin işleri) değil, Allah ın iyi sıfatlarını açığa çıkarmaktır. Kötü olanı yapmak nefsine uymak senin cüzi iradenin suçudur. Sen kötü olanı istemişsin Allah ta hikmeti gereği açığa çıkarmıştır.

Fiili meydana getiren fiiller Allah a aittir fakat fail senin nefsindir. Hayır Allah tan şer nefsindendir. Nefsindeki güzel olan esmaları senin azaltman nedeniyledir.

Leyl- 5-10 – Malını Allah yolunda harcayıp O’na saygı duyarak haramdan sakınan, O en güzel kelimeyi (kelime-i tevhidi) tasdik eden kimseyi. Biz de en kolay yola muvaffak ederiz.Cimri davranan, bir de kendini güçlü sanıp Allah’tan müstağni gören, O en güzel kelimeyi (kelime-i tevhidi) yalan sayanı ise, en güç yola sardırırız.

Kendimizi Allah tan ayrı (hiçbirşeye ihtiyacı olmayan) bir varlık olarak görmek sadece bizim zannımızdır, eğer zanna uymayıp gerçeklere uyarak ; “gerçekte nefsimizin benliği Rabbin Benliğidir, bizim kendine has bir benliğimiz yoktur ,tek olan Allah’tır” bilgisi ile yaşadığımızda gerçek ve güzel duyguları hisseder gerçeği anlar ve artık kendimizi Allah tan ayrı biri olarak görmenin bir zan, bir hayal, bir yalan olduğunu anlarız.

Lokman-30-…Allah gerçeğin, hakkın ta kendisidir.

Nefis ve beden ayrı şeylerdir. Nefis insanın varoluşunda oluşan esma terkipleridir. nefsin isteği benliğin yücelmesi kazanması sevinmesi vesairedir, bedenin isteği yeme içme uyuma vesairedir.

Nefis kendisini tek ve ayrı görür, büyük görür, kimseye muhtaç değilim der.

Nefisteki bu benlik-birimsellik (kendini Allah tan ayrı Ona muhtaç değil görme, kibir)  ortadan kalkmadan sen Onu fark edemezsin varlığındaki Onu ortaya çıkaramazsın.

“Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennetʼe giremez.”  (Hadisi şerif-Müslim, Îmân, 147)

Şems, 9-10- Nefsini kötülüklerden arındıran (maddî ve mânevî kirlerden temizleyen) mutlakâ kurtuluşa ermiş; onu kötülüklere gömen de elbette hüsrâna uğramıştır. 

Nefis benlik bilincidir, şartlanmalardan ve birimsellikten kurtulduğu ve bütün güzelliklerin kaynağına bağlandığı ölçüde kendini kozmik bilinç boyutlarında hisseder ve böylece Allah a yakınlaşmış olur. Nefsi mutmaine seviyesine yükselir.

Şayet var kabul ettiğin, var zannettiğin şartlanmalar Dolayısıyla var diye düşündüğün benliğini Allah ilmi ile kaldırabilirsen benlik perdesinden kendini kurtarabilirsen Bunun ardındaki gerçek (hakiki-sonsuz) benliğe erebilirsin. bu uyarıları efendimizin istikametinde yapan evliyaullah şöyle demiştir “Kaldır benliğini Aradan ortaya çıksın Yaradan”

Allah kuluna yakışan odur ki her an düşünce ve fiilinde benlik Siz bir biçimde Onunla olduğunu hissedip Yaşasın

Kendi nefsinin benliğinin bir hiç olduğunu kabul edip sadece; her güzelliğin ve nefsinin (esma terkiplerininde) kaynağı olan Allah ın varolduğunu kabul edersen, hayatını ibadetlerini bu şekilde bu düşünceyle yaşarsan, bu şekilde sürekli sonsuz olan o güzelliği hissedersin ve imanı ve islamı yaşamış olursun. İşte Allah ve peygamber aşkı ile bu yolda gösterilen gayretler (hakiki Müslümanların gerçekleştirdiği olağanüstü yaşamlar ve olaylar-başarılar) bu manevi zevkin ateşlediği ruhtan ileri gelmektedir.

Allah’a vasıl olmaktan mana; Allah’ın (ne olduğu bilgisinin) manalarının Sen adı altında izharından ibarettir.

Eğer bilirsen ki ne yönden kulsun ne yönden rab ve bilirsen ki Allah senin nendir. Yani Allah ın manalarını bilir ve yaşarsan işte  O zaman Allah a vasıl olmuş dünyada iken cennete girmiş olursun.

Kendine Allah’tan ayrı bir varlık olarak kabul Ederek bir şeylerin sahibi görüyorsan, nelerin varsa kendini nelerin sahibi olarak görüyorsan o kadar güçlü vehmin esirisin demektir. O nesneyi benlemişsen sahiplenmiş sen ve o nesnenin senin elinden çıkması sana azap sıkıntı veriyorsa İşte o zaman sen şu anda da cehennemde yaşıyorsun.

Allah haricinde-Allah a muhtaç olmayan bir şeyin benliğini savunuyorsan ; insanları esas kaynaktan ve doğru ve mutlu yaşamdan uzaklaşmasını sağlıyorsan şirk koşuyorsun demektir. Lokman-13- Şirk Şüphesiz ki en büyük zulümdür

Sonraki Bölüm:

Tasavvufi Açıdan Namaz & Kılarken Hissetmemiz Gerekenler [Tasavvuf 4.Bölüm]

Büyük resmi görmek için izleyiniz; 

Dünyanın Kara Kutusu Belgeselinde hiç duymadığınız çarpıcı gerçeklerle büyük resmi daha iyi göreceksiniz;

Scroll to Top