İnsanın dünyada doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırıp doğru olanı seçmeye programlı olması; dünyanın bir düşünme (imtihan) yeri ve onun dünyaya Allah ı tanımak için gönderilmiş bir seyyah olduğunun kanıtı; tüm bunlar da Allah ın varlığının bir delilidir.
Tesadüfçü felsefenin mantıksızlığı & Yaratılış felsefesinin mantıki izahı
Ateistler büyük patlamadan sonraki kaostan düzen oluştuğunu, canlıları tabiatın yarattığını söylerler;
Yaratılış mantığı: Nasıl bir bilgisayarın çalışma sistemi var, kurulduğu düzene göre hareket ediyor ve özellikleri farklı farklı. Diyemezsin ki bilgisayar şöyle çalıştığından o bilgisayarda rem oluştu ve remi bilgisayar bu hale getirdi. Çünkü; 1.bilgisayar sisteminin meydana gelmesi için bir neden yoktur. 2. kainattaki herşey bilgisayar gibi birbiriyle uyum içinde çalışmaktadır, birinin yokluğu diğerlerinin de yokluğuna sebep olabilirken birinin varlığı diğerinin varlığına sebep olamaz, çünkü sistem bir bütündür.
Nasıl ki remi bilgisayara uygun dizayn ederiz, Allah (cc) da tüm varlığı birbiriyle uyumlu yaratmıştır. her sistemin bir kurucusu olduğu gibi varoluşun nedeni kaynağı ustası Allah tır,
Kainat kanunlarla vardır. Fizik kanunları kimya kanunları biyolojik kanunlar vs… Bu kanunların ufak bir aksaması kainatı altüst eder. Evrim olsaydı canlılar ve çevre sürekli değişseydi, ekosistem sürekli değişir, canlı dengesi bozulur ve zincirin bir halkası bozulduğunda sistem ve tüm canlılar yok olurdu. Ve tesadüflerle kanunlar oluşamaz, kanunlar bir kanun koyucu tarafından oluşturulur. O kanun koyucu da Allah’tır.
Kanunla, o kanunu var eden aynı değildir. Tabiat kanunlarını yine tabiat kanunları koymuş olamaz. Diğer taraftan, tabiatın kendinde olmayanı başkasına vermesi de muhâldir. insanda mevcut binlerce duygunun özelliklede bilincin hiçbiri tabiatta yoktur. Öyleyse tabiat, kendinde olmayanı insana nasıl verebilmiştir? Bu muhâli hangi akıl kabul edebilir? Kendinden daha mükemmeli yaratamayan taş, toprak, hava, ısı ve ışıktan mürekkeb olan tabiat, insanı nasıl yaratabilir?
“Tabiat sanattır sanatçı değildir, kanundur kanun koyucu değildir.” (Bediüzzaman Said Nursi)
Her varlıkta kendisine mahsus bir gaye, bir maksat, bir fayda takip edildiği göze çarpmakta ve hiçbir şeyde gayesizlik, manasızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşahede edilmemektedir. Hâlbuki, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanat dünyasında, ne de eşya ve hadiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin. Öyle ise, kainattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak Allaha isnat etmekle makul bir yol tutmuş olabiliriz.
Var olduklarından beri bütün canlılar bulundukları durumdaki ortamdaki sahip olmaları gereken bütün özellikleri ne eksik ne fazla bir şekilde tam gelişmiş ve tam uygun olarak dizayn edilmişler. Öyle bir denge mevcuttur ki bir tür yok olsa denge tüm sistem kötü etkilenecek şekilde değişiyor.
Dünyayı ve kainatı yaşanması cazip hale getiren ve bu halde sabit tutan kör tesadüfler midir? Bir arabanın direksiyonu sağa kırılı halde sürekli giderse şarampole yuvarlanır duvara çarpar felaket doğurur. Dünyanında kuruluşunda bir aksaklık olsaydı milyon yıl içinde bizi bir kaosa sürüklemez miydi? Halbuki milyon yıldır insanlar ufak bölgesel doğa olayları dışında (küresel tufan hariç) rahat rahat yaşamaktadır. Binlerce parametrenin hassas dengesiyle bu rahatlığı sağlayan kör tesadüfler düzeneği midir?
Kainatın işleyişi, enerji üreten enerji harcayan ilişkisine dayanır, her zaman muhtaç olan, doğal şeyleri almaya ihtiyacı olan insana ve tüm diğer canlılara/tabiata ihtiyaçlarını veren büyük bir güç vardır. Demek ki canlılara her şeylerini ilk veren, ihtiyacı olan malzemeleri dünya piyasasına ilk süren ve sürmeye devam eden Allah tır. Çünkü bilindiği gibi kainattaki en yetkili ve güçlü canlı olan insan bile doğal materyalleri sürekli harcayandır, asla üreten değildir.
Kainatta müthiş bir idare, organizasyon vardır. İdare edilen bir orduyu ancak emir veren bir kumandanla açıklayabiliriz. Buna karşılık, bir tek neferi, ordu kadar kumandanın emrine vermek ise, iş ve idareyi zorlaştırmak demektir. Tesadüfçüler bir tek insanın yaratılışını ve kusursuz işleyişi; merkezi yönetimi ve iradesi olmayan bütün tabiat olaylarına ve materyallerine veriyor.
“Herşey bir varlığın sebebi olsa kolay olur, tek varlığın sebep kabul edilmemesi dünyayı anlamak çok zor olur çünkü her maddeye bir sebep vermek gerekir.” (Bediüzzaman Said Nursi)
Yağmurun toprağın imdadına, güneşin gözlerin yardımına koşmalarından, havanın kanı temizlemesine kadar, bu alem bir yardımlaşma hareketiyle adeta dolup taşmaktadır. Her canlı birbirini ekosistem içinde yiyerek kavga eder gibi görünmesine rağmen esasında ekosistemin bir zincirini oluşturarak hepsi birbirine yardım eder, beraber yaşarlar yaşayabilirler, hayatın dünyanın devamını sağlarlar. Bu yardımlaşmayı yapan taraflar birbirlerini tanımamakta, bilmemektedirler. Öyle ise bu canlıların hepsine hükmeden aralarındaki işleyişi ilişkileri düzenleyen bir lider vardır, bu merhametli icraatı sebeplere vermek mümkün değildir.
Teolog ve filozof olan William Paley tarafından yazılan “Natural Theology” adlı eserde plan delili hakkında özet olarak şöyle denilmektedir: “Bir arazide yürürken ayağımı bir taşa çarptığımı ve bana bu taşın orada nasıl var olduğunu sorduklarını varsayalım, aksini yansıtan herhangi bir başka bilgiye sahip olmadığımdan, belki o taşın her zaman orada bulunduğu şeklinde cevap verebilirim; bu cevabın saçmalığını göstermek de kolay değildir. Ancak yolda bırakılmış bir saate rastlasak ve onun parçalarının, nasıl güzel bir şekilde yapılıp belirli bir fonksiyonu görmek üzere bir araya toplandığını görsek, kaçınılmaz şekilde şu sonuca varırız: Bu saat bir gâye için tasarlanmıştır. Bundan dolayı, mutlaka bir tasarımcısı vardır. Bu temsilden yola çıkarak çevremizdeki canlıların kompleksliği ve çevrelerine uyumları, örneğin sadece bir insan gözü bile, ilim ve kudret sahibi bir Tasarımcı’nın varlığına işaret eder.”
Bir Aspirin tableti, bir gram salisilik asitten, iki milli gram asitik asitten ve bir damla sülfirik asitten üretilir. Bu değişik oranda farklı asitlerin bir araya gelip, bir aspirin tabletinin oluşması için canlı, bilgili, bilinçli bir eczacıya (ustaya,üreticiye) ihtiyaç duyuyorsa, ilk maddenin oluşumu ve bugünkü evrenin ortaya çıkması için üstün akıl ve etkin bir yaratıcı güce (ustaya) ihtiyaç duyulmaz mı? Eğer basit bir aspirin tableti kendiliğinden veya tesadüfen üretilemiyorsa şu evrenin ilk maddesi ve bugünkü evrenin oluşması da kendiliğinden veya tesadüfen oluşması da mümkün olamaz. Öyleyse varlığı ve yokluğu kendinden olmayan bu alemin varlığını, yokluğuna tercih eden akıllı, canlı, madde ötesi, etkin, üstün bir yaratıcı güce ihtiyaç vardır.
Kendi kendini tamir edebilen böyle komplike bir sistem nasıl tesadüfi oluşabilir. Basit bir binada bile arızalar tespit edilebilirken, o binadan milyon hatta trilyon kere daha komplike olan insan ve dünya kendisine bir şey olmadığı müddetçe yapılış başlangıç itibariyle kusursuzdur. Yok edici olmayan yaraları kendi kendine tamir eder. Bugün ozon tabakası defalarca deliniyor ama kendini yeniliyor, bir yerimiz yara oluyor hemen hücreler yenilenip vücut kendini tamir ediyor. Allah yaralarımızı kapatmış acılarımızı dindirmiş.
Eski bir ateist olan felsefeci Antony Flew’de ateizmden teizme geçiş nedenlerini ifade ederken üzerinde en fazla durduğu konulardan biri evrende gözlemlenen tasarımdan hareketle ortaya konulan kanıtlar olmuştur.
Frank Tipler şöyle bir açıklama yapmaktadır: 20 yıl önce kozmolojist olarak kariyerime başladığımda bir ateisttim. Bir gün Yahudi-Hıristiyan teolojisinin temel iddiasının doğru olduğunu ve bunun bizim anladığımız fizik kanunlarının bir sonucu olduğunu gösteren bir kitap yazacağımı en vahşi rüyalarımda bile hayal edemezdim. Ben bu sonuçlara benim özel fizik branşımın merhametsiz mantığını kullanarak ulaştım.
Astrofizikçi Vera Kistiakowsky’e göre; “BigBang’in nasıl başladığı sorusu hâlâ cevaplanmayı beklemektedir ve bilim, bu soruyu açıklığa kavuşturabilecekmiş gibi gözükmüyor. Bilim alanının dışında olan soru ise; amaç neydi? Din bu soruyla, olası en iyi şekilde başa çıkabilecektir. Bu, bilim adamlarının çoğu da dâhil olmak üzere birçok kişinin gereksiz olarak gördüğü bir sorudur. Fakat varoluşta bir amaç bulmak için ve dolayısyla da Tanrı’nın Yaratılıştaki iradesini su yüzü-ne çıkarmak için yoğun bir insani çaba sarf edildiği görülüyor. Bir bilim adamı olarak benim sahip olduğum birikim bu konuda rahatsız olmama neden oluyor ama bizim fiziksel dünyaya dair bilimsel kavrayışımızın ortaya çıkardığı zarif düzen, Kutsalın varlığını gerektiriyor.”
Büyük resmi görmek için izleyiniz;
Dünyanın Kara Kutusu Belgeselinde hiç duymadığınız çarpıcı gerçeklerle büyük resmi daha iyi göreceksiniz;