6-KADER MEVZULARI
Öncelikle kader mevzusu; insanın ilmini, idrakini, kapasitesini, aştığından ve bilgisizce yorum yapıldığı taktirde insanın zihnini bulandırıp Allah hakkında kötü zanlara ve inançsızlığa götüreceğinden bilgisizce yorumlara girilmemelidir;
Hadis-i Şerif: Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (r.a.) anlatıyor: “Bir gün Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir grup ashabının yanına aniden çıkageldi. Onlar kader üzerine tartışıyorlardı. Münakaşanın mahiyetini öğenince öylesine öfkelendi ki sanki yüzünde bir nar tanesi patlamıştı, kıpkırmızı oldu. Şunları söyledi: “(Kader üzerine bu çeşit) münakaşa yapmakla mı emrolundunuz –veya bunun için mi yaratıldınız?- Kur’an’ın bir kısım ayetlerini diğer bir kısım ayetleriyle karşılaştırıp duruyorsunuz! İşte sizden önceki ümmetler bu çeşit davranışları sebebiyle helak oldular.” (Ravi Muhammed İbnu) Abdullah İbnu Amr devamla dedi ki: “Babam Abdullah dedi ki: “Ben Resulullah’ın bazı meclislerinde hazır bulunmamış olmama sevinirdim ama, (babam Amr’ın anlattığı) bu mecliste bulunmadığıma daha çok sevindim.” AÇIKLAMA: Bu iki hadis kader üzerine münakaşa etmenin mü’minlik edebine yakışmadığını ifade etmektedir.
İnanmayacağımı bile bile Allah beni niye yaratıyor?
Allah (c.c.) sadece senin inanmayacağını biliyor, inanmamayı sen seçiyorsun. Yani senin inançsız olmanın sorumlusu Allah değil, bunu iradenle isteyen sensin. Allah (c.c.) sadece geleceği bilerek bunu söylüyor. Başına bir şey gelirse suçlusu sensin. Ne ekersen onu biçersin.
Enam-148 – Müşrikler diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de, atalarımız da şirk koşmaz, hiçbir şeyi de haram kılmazdık”
Aksi takdirde inanacağını bile bile müminleri neden yarattı sorusunu da sormak mümkün? Varolmak için yaratıldık, birbirimizle imtihan olmak için yaratıldık. Bunun yanında imtihan olmak için illaki mümin kafir çatışması olması, insanların bir kısmının mecburen imtihan gereği kafir olması gerekliliği yok, hepimiz inanan olsakta birbirimizle imtihan olacağız, hepimiz kafir olsakta. Birbirimizle imtihan olacağız çünkü insanlarla ilişkilerimiz düzeyinde ne kadar insan olduğumuz belli oluyor.
Kader:
Hadid-22- Gerek ülkenizde, gerek kendi nefislerinizde, size ulaşan hiçbir şey yoktur ki Bizim onu yaratmamızdan önce bir kitapta yazılı olmasın. Bu, Allah’a göre elbette pek kolaydır. 23 – Bu da, elinizden çıkan şeylerden dolayı gam yememeniz, Allah’ın size nasib ettiği nimetlerle de şımarmamanız içindir. Allah övünüp duran, kibirli, kendini beğenmiş kimseleri sevmez.
Tevbe-51- De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlamızdır. Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.
Yunus-49- De ki: “Ben kendi kendime bile, Allah’ın dilediğinden başka ne bir zararı savma, ne de bir fayda sağlama imkânına sahip değilim. Her ümmetin belirlenmiş bir ömür süresi vardır. Artık o vâdeleri gelince, onu ne bir saat ileri, ne de bir saat geri alabilirler.”
Kamer-49- Muhakkak ki Biz her şeyi bir kaderle, bir ölçü ile yarattık.52-53 – Onların yaptıkları her şey, defterlerde kayıtlıdır. Küçük, büyük her şey, satır satır yazılıdır. (benzer ayetler: A’la-2-3 , Furkan-2)
Kader, Hak Teâlâ’nın, ezelden ebede kadar olmuş ve olacak her şeyin, her şeyini ve her hâlini, zamanını ve mekânını, sıfatlarını ve özelliklerini ezelî ilmiyle bilip, ona göre, takdir etmesi, İmtihan için insanların karşısına çıkarılacak soruların planlanmasıdır. Kaza ise, kaderde planlanan bir şeyin yaratılması, varlık sahasına çıkarılmasıdır. Kader Yaratıcının insanların hareketleri üzerindeki planı değildir. Kader; Yaratıcının, insanın başına gönderilecekleri planlaması ve insanın ne zaman neyi yapacağını bilmesidir.
Lokman-34 – Kıyamet saatinin ne zaman geleceğini yalnız Allah bilir. Yağmuru da O indirir, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Her şeyi mükemmel tarzda bilen ve her şeyden haberdar olan Allah’tır.
Evet! Allah (c.c.)’ın kainat ve insanlık üzerinde bir planı vardır (örneğin kıyamet gibi) ama bu insanların iradelerini engelleyecek plan değildir. Aksine yaratıcı insanlara irade kudreti vermiş ve insanların aklını kullanarak, düşünerek, sorgulayarak, özgürce hareket etmelerini istemiştir. Aksi takdirde plan, insan hareketleri üzerine olsaydı yapacağımız hiçbir şeyden mesul olmazdık. Bunun yanında senin cüzi iradenle yaptıkların Allah’ın genel planına katkıda bulunur, planı bozmaz.
Hadis-i Şerif: Sevban (r.a.) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Ömrü ancak birr (her çeşit hayırlar, iyilikler, ihsanlar) uzatır; kaderi de ancak dua geri çevirir. Kişi, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum kalır!”
Hz. Ömer Şam’a gidiyordu. Sarğ denilen yerde kendisini karşılayan ordu kumandanı Ebu Ubeyde ve maiyetindekiler Şam’da veba bulunduğunu söylediler. Bunun üzerine şama girip girmeme hususunda arkadaşlarıyla istişare eden Hz. Ömer’e veba çıkan yere girmemeyi önerdiler. Ebu Ubeyde: “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun Ömer dedi. Hz. Ömer: “Bunu senden başkası söylese ne ise ey Ebu Ubeyde. Evet, Allah’ın bir kaderinden öteki kaderine kaçıyoruz. Senin develerin olsa onları bir kıyısı otlak diğer kıyısı kurak bir vadiye indirmiş olsan şimdi onları otlak kıyıda otlatsan da kurak kıyıda otlatsan da Allah’ın kaderi değil midir?
Bazı mezhepler insan iradesinin tamamen yokluğunu savunur, bazıları da Allah’ın, insanların iradelerine ve işlerinin sonuçlarına hiç karışmadığını savunur. Genel Müslüman kitlesi ise ikisinin arasında bir düşünce benimser.Öyleyse, biz ehl-i hak deriz ki: “Tüfek atmasaydı, ölmesi bizce meçhul ” Cebrî der: “Atmasaydı yine ölecekti” , Mutezile der: “Atmasaydı ölmeyecekti “.(Risale-i nur dan)
Kadere inanmamak mantıksız olur;
İslam’da kader ve kazaya inanmak Müslüman bir insan için şarttır. Çünkü; Allah (c.c.) sonsuz güç ise Onun ilmide ezeli ve sonsuz olmalıdır. Bu durumda kaderin inkar edilmesi Allah’ın sonsuz ve ezeli ilmini inkar etmek olur ki bu da İslam’ın düşünce sistemine uymaz. Kader olgusunun olmaması İslam’ın genel mantığına Allah (c.c.)’ın sıfatlarına ters düşerdi. Allah’ın (haşa) herhangi bir şeyi bilmemesi gibi bir durum Allah’a yakışmazdı.