“Sorularımızın cevabı bulunmazsa bizi inançsızlığa bulduğumuzda ise sağlam inanca taşıyacaktır. İşte o sebeple bu soruların varlığı inancı zedelemez tam aksine inancın temelini oluşturmaktadır.” (Sancaktar Tekkılıç)
4-İNSANLAR GÜNAH İŞLEME ÖZELLİĞİNDE YARATILMALARINA RAĞMEN NEDEN CEHENNEME ATILIYOR?
Bizi hata yapma fıtratıyla yaratan O’dur, çünkü hata yapmamızı o istemektedir bu hatalar bizim için iyidir çünkü hem tecrübe hem de Allah katında makam kazanırız. Allah (c.c.) için hatadan sonra tövbe etmek hiç hata yapmamaktan iyidir, O (c.c.) hatasından dönen kulunu daha çok sever.
Hadis-i şerif: Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı. (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11)
Hadis: “Siz hiç günah işlememiş olsanız, ben onun daha büyüğünden sizin için korkarım: O da ucubtur, ucubtur.” (Ucb: Bir insanın kendisini üstün ve faziletli sanıp başkalarını daha aşağıda görmesine “kendini beğenme” ya da dinî tabirle “ucb” denir.)
Hadis-i şerif: “Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” (İbn Mâce, Zühd, 30)
Bakara-222 –…Allah tövbe ile kendisine dönenleri sever, temizlenenleri de sever.
Hucurat-11 – …Kim tövbe etmezse işte onlar tam zalim kimselerdir.
Sura-25 – O’dur ki kullarının tövbesini kabul eder, günahlarını affeder. Hem sizin bütün yaptıklarınızı da bilir.
Evet! Allah (c.c.) tabiri caizse günah işlenmesini istemiştir. Tövbe eden Allah (c.c.)’ın sevdiği bir davranışı yerine getirmiş, bağnazlık etmemiş Allah için bir hatasını düzeltmiştir. Nitekim dünyada hata yapmayan günah işlemeyen insan yoktur, Efendimiz (s.a.v.) bile (kendisini dinlemeye gelen bir köre yüzünü ekşiterek) hatavari bir davranış yapmıştır ama sonra tövbe etmiştir.
Bakara-276 – Allah faizin bereketini eksiltir, zekât ve sadakaları ise nemalandırır. Hem Allah kâfirlikte ileri giden, günahta ısrarlı hiç bir kimseyi sevmez.
Evet! İnsanlar günah işleme özelliğiyle beraber yaratılmıştır ama insanların bu özelliği Allah katında dezavantaj değil aksine büyük bir avantajdır. Allah insana tüm günahlarından ömür boyunca kurtulma şansı vermiştir. İnsan ölene kadar inançsız, her türlü günahı işleyen, hatta dine küfreden biri bile olsa ölmeden 1 gün önce tövbe etse inanmaya başlasa o inanç o tövbe (kul hakları dışında) onu kurtarır. Elbette ömür boyu inanan insanla mükafatı bir olmaz ama neticede kurtulur. Son vakte kadar kurtuluş kapısı açıktır. Hz. Ali’nin bu konuya getirdiği açıklama daha ilginçtir:
“Beraberinde kurtuluş reçetesi olduğu halde helâk olan kimsenin durumuna hayret ediyorum. O reçete de (tövbe) istiğfardır.” (Hz.Ali r.a.)
Kul haklarından da ömür boyu kurtulma şansı vardır. Gider hakkını gasp ettiği kimselerin hakkını iade eder onun helalliğini alır kurtulur. Kurtulmakla kalmaz rahmeti sonsuz olan Allah ona; bu davranışı, bu yanlış yoldan dönüşü, bu tövbesi, bu pişmanlığı karşısında öyle mükafat verir ki, insan o mükafatı belki bir ömür boyu ibadetten kazanamaz. Buna en büyük örnek sahabelerdir. Sahabe-i kiram davranış huy vs. yönünden -180 dereceden +180 dereceye dönmüş ve bu dönüşleri sebebiyle en yüksek makamı elde etmişlerdir. Hep doğruyu yapmak güzeldir ama yanlış yaparken o yanlışından dönüp tövbe edip doğru olanı yapmak Allah katında daha güzeldir. Fakat bu demek değildir ki “o zaman hemen bir hata işleyip tövbe edelim”. Bu yanlış ve mantıksız olan yoldur, doğru ve mantıklı yol şudur: İnsanın hayatında her zaman ufakta olsa yapa geldiği yanlışlar mevcuttur, o yanlışları bulup o yanlışlardan dönmek tövbe kapsamına girer, böylece hem sürekli hatalarımızı en aza indiririz hem de tövbe sevabını da kazanmış olarak mükemmel insan olma yolunda ilerleriz.
Hadis-i şerif: “Öyle bir kimse ki, çorak, boş ve tehlikeli bir arazide bulunuyor. Beraberinde devesi vardır. Devesinin üzerine de yiyecek ve içeceğini yüklemiş. Derken uyur. Uyandığında bir de bakar ki, devesi gitmiş. Devesini aramaya koyulur. Bir türlü bulamaz. Açlıktan ve susuzluktan perişan bir vaziyette iken kendi kendine şöyle der: ‘Artık ilk bulunduğum yere gideyim de, ölünceye kadar orada uyuyayım.’ Gider, ölmek üzere başını kolunun üzerine koyar. Bir ara uyanır. Bakar ki, devesi yanıbaşında duruyor. Bütün azığı, yiyeceği ve içeceği de devesinin üzerindedir. İşte Allah mü’min kulunun tevbe ve istiğfarı ile, böyle bir durumda olan kimsenin sevincinden daha fazla sevinç ve lezzet alır.”
Hatasından dönmek insan için büyük bir erdemdir. Allah insanlardan gönül istediğine göre; günaha düşen sevimsiz bir iş yapan Allah’ tan uzaklaşan bir kulun günahından pişmanlık duyup Allah’a yönelmesi, Allah için kaybedilmiş bir gönlün geri kazanılmasıdır.
Üslup; tövbe ederken “nasıl olsa affediliyor ya” demeden yaptığı günahtan pişmanlık duyup ciddi bir şekilde dönüş yapmaktır.
Furkan-71 – Kim tövbe edip, güzel ve makbul işler yaparsa, gereğince tövbe eden işte odur.
Sonuç itibariyle, günah işlemek kötü bir şeydir fakat kötülüğünden dönmemek ısrar etmek daha kötüdür. Tövbe etmemek, aklını kullanıp bu hatadan dönmemek kötülükten de kötüdür. Yani Cehenneme gitmenin sebebi belki günahlar hatalar değil, o hatalardan dönmemek, aklını kullanıp yaptığı yanlışı anlamamak, o yanlışı sürekli yapmak yanlışta ısrar etmektir.
Hadis-i şerif: “Bir kul günah işledi ve ‘Yâ Rabbi, günahımı affet!’ dedi. Hak Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır’ buyurdu. Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, günahımı affet!’ dedi. Allahu Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır’buyurdu. Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, beni affeyle!’ dedi. Allahu Teâlâ da,‘Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi olduğunu bildi. Ey kulum, dilediğini yap, ben seni affettim’ buyurdu.”
Büyük hadis âlimi İmam Nevevî, bu hadisten şu hükmü çıkarır: “Günahlar yüz kere, hatta bin ve daha çok kere tekrar edilse de kişi her seferinde tövbe etse, tövbesi makbuldür. Veya bütün günahlar için bir tek tevbe etse bile, yine tevbesi sahihtir.”
Bir hadiste de, istiğfar eden kimsenin günde yetmiş defa günahını tekrar etse bile, ‘günahında ısrar etmiş’ sayılmayacağı belirtilir.
Hadis-i şerif: Bir savaş sonrasıydı. Esirler arasında çocuğundan ayrı düşmüş bir kadın da vardı. Kadıncağız çocuğuna olan özlemini gidermek için gördüğü her çocuğu kucaklıyor, bağrına basıyor ve emziriyordu. Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem çevresindekilere:
– “Bu kadının kendi çocuğunu ateşe atacağına ihtimal veriyor musunuz?” diye sordu.
– “Asla, atmaz” dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem,
– ”İşte Allahu Teâlâ kullarına bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha merhametlidir.”buyurdu.
Hadis-i şerif: “Allah Teâlâ Hazretleri diyor ki: “Ey âdemoğlu! Sen bana dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben senden her ne sâdır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey âdemoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey âdemoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım.” [Tirmizî, Da’avât 106, (3534).]
” height=”315″ src=”https://img1.blogblog.com/img/video_object.png” width=”560″ style=”cursor: move; background-color: rgb(178, 178, 178);”>